Kadına taciz telaştan, çocuğa tecavüz vacip, çünkü eşitlik sapkınlık

Kadınların, çocukların, LGBTİ’lerin taciz ve şiddete uğraması, eşitlik eğitimi, toplumsallaştırılması Akitgillere göre ‘sapkınlık’.

Delirdiğimi düşünmeyin. Ya da öyle düşünün, belki de delirmişimdir. Kadın düşmanlığının boyutu ve kadınları, çocukları, koca bir toplumu mağdur etmek için adım adım planlananların karşısında delirmemek mümkün değil çünkü...

Çocuklara tecavüzü evlilikle ödüllendirmeyi planlayan, bir kadını polis aracına ‘ittirirken’ poposunu avuçlayanı ‘telaştan’ diye savunan, kadınlar boşanmasın diye nafaka hakkını kaldırmaya çalışan ve üniversitelerde toplumsal cinsiyet eşitliğini ‘toplumumuz için mütenasip değil’ diyerek kaldıranların özeti bu başlık.

Resmen toplumun sağlığına, huzuruna, gelişimine kast eden kadın düşmanı politikalara karşı çıkan sesin cılızlığıysa sağır edici.

Evet, hepsi aynı düşüncenin halkaları. Muhalif sol, söz konusu uygulama ve planları ‘gericilik’ diye eleştiriyor. Ancak dinciliğe referansla gericilik demek, kadınlara yönelik sistematik saldırıları açıklamaya yetmiyor. Derin bir kadın düşmanlığı, ayrımcılık ve panik yatıyor hepsinin altında.

Kadın düşmanlığı, dinle, iktidarla veya partiyle sınırlı bir durum değil malumunuz. Eminim mütedeyyin kesimlerden de çocuklarla evliliği, polis tacizini, nafakanın kaldırılmasını doğru bulmayanlar var.

Öte yandan mütedeyyin veya AKMHP seçmeni olmayıp kadınların kazanılmış haklarının elinden alınmasını seyrederken meseleyi hiiiç dert etmeyenler de az değil.

AYNI KORONUN MENSUPLARINI TANIYALIM

Politikalar gerici evet, ancak daha vahimi, bu politikaların kendini dindar muhafazakâr olarak tanımlayanlarla tanımlamayanların arasında düşmanlığı, uçurumu pekiştirmesi.

Nafaka hakkının geri alınmaya çalışılması, tüm kadınların, çocukların, toplumun sorunu. Bunun için çok bilgili, okumuş hatta cinsbilince varmış olmak gerekmiyor.

Benzer şekilde, polisin bir kadına tacizi kanıtlanmışken bunu görmezden gelmeyi ‘AKP’lilik’le açıklamak zor. Kaç gözaltı, kaç tutuklulukta cinsel taciz ve hakareti dile getirdi. ‘Kürttür, cemaatçidir, teröristtir’ diye toplumun geniş kesimlerince görmezden gelindi.

Binalardan atılıp intihar süsü verilen kadınlar için ‘içmiş, orada ne işi var’ diyenlerle, fiziksel şiddeti raporla kanıtlayan Sıla’ya ‘ama ama Aaamet onu kıskanmış’ diyenler, yıllaar önce Defne Joy Foster ölü bulunduğunda ‘su testisi su yolunda kırılır’ diye yazımlayanlar, hepsi aynı koronun mensupları. Biri badem bıyıklı, öteki keçi sakallı.

Velhasıl, söz konusu olan ‘öteki’, özellikle de kadın olduğunda başını çevirip ‘Ben kendi işime bakarım arkadaş’ diyenlerin iktidardakilerle sınırlı olmadığını lütfen artık anlayalım.

Kuralı bozan tek şey var. Ancak kendi başına bir melanet, haksızlık gelince dünya kaç bucakmış, anlaşılıyor. Çok geç...

AKİT’İN EŞİTLİK SAPKINLIKTIR MANŞETLERİ

Gelelim sorunun çekirdeğine. Yani ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ denen, kadın-erkek eşitliği politikalarına.

Milli Eğitim Bakanlığı’ndan sonra YÖK denen kurum, ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi’ni sonlandırdı.

YÖK Başkanı, kavramın Türkiye’nin, "Toplumsal değerleri ve kabulleriyle mütenasip (uygun)" olmadığını savundu. Mütenasip bulmayan, bunu toplumun bir talebi gibi sunan, Akit gibi yayınlar.

Akit, aylardır tıpkı nafaka karşıtlığı gibi toplumsal cinsiyet eşitliğini sapkınlık olarak manşetlerine çıkardı. Koç Holding’in toplumsal cinsiyet eşitliği projelerini, TED Üniversitesi’nde açılan kürsüyü hedef gösterdi, ses yok.

MEB ile BM-UNICEF’in cinsiyet eşitliği çalışmalarını hedef gösterdi. 

Aylardır üst perdeden yaptıkları bu yayınlarla Milli Eğitim politikaları üzerinde etkili oldular.

YÖK, toplumsal cinsiyet projesini adını değiştirip ‘adalet temelli kadın çalışmaları’ yapacakmış. Hah, oldu o zaman!

Toplumun ‘mütenasip’ bulmadığı politikalar dedikleri, Özgecan’ın katledildikten sonra, 2015’te üniversitelerde kadınları koruyacak, benzer akıbete, şiddet ve tacize uğramalarını engelleyecek tedbirlerin alınması, eğitimlerin uygulanmasıydı.

Kısacası kadınların, çocukların, LGBTİ’lerin taciz ve şiddete uğraması, eşitlik eğitimi, toplumsallaştırılması Akitgillere göre ‘sapkınlık’.

Evde otursunlar, ne okusunlar ne çalışsınlar, sokak nedir görmesinler. Öldürülesiye dövülseler fıtrat deyip geçsinler. Mümkünse zincirlere bağlansın kadınlar.

Panikteler, çünkü efendilikleri elden gidiyor. Çünkü bu toplum, artık buraları çoktan aştı ve ne yaparlarsa yapsınlar, dikiş tutturamayacaklarını biliyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi