Kayıp oğlu için her cumartesi sesini duyurmak isteyen anne hayata veda etti

Kayıp oğlu için her cumartesi sesini duyurmak isteyen anne hayata veda etti
12 Eylül kayıplarından Hayrettin Eren’in annesi Elmas Eren Avcılar'daki evinde yaşamını yitirdi.

39 yıl önce gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in annesi Elmas Eren yaşamını yitirdi.

Cumartesi Anneleri'nin Twitter hesabından Eren'in vefat haberi duyuruldu.

Tweet'te, "Çiçeklerle donatacağı bir mezar peşinde 39 yıl tüketen mücadele arkadaşımız, 12 Eylül kayıplarımızdan Hayrettin Eren’in annesi Elmas Eren’i kaybettik.
Cenaze bilgileri netleşince paylaşılacaktır." bilgisi paylaşıldı.

Elmas Eren’in cenazesi yarın (20 Ağustos 2019) ikindi namazında Avcılar Ambarlı Hacı Osmanağa Camiinden kaldırılarak Yeni Büyükçekmece mezarlığına defnedilecek.

Avcılar’daki evinde yaşamını yitirden Eren, 39 yıldır gözaltında kaybedilen oğlu Hayrettin Eren’in kemiklerine kavuşmak için mücadele ediyordu. 
 
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 751 haftadır Galatasaray Meydanı ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde yaptıkları eylemle mücadele eden Cumartesi Anneleri’nden Elmas Eren de evladının kemiklerine kavuşmadan hayata veda etti. 
 
20 Kasım 1980’de İstanbul Haşim İşcan Geçidi’nde gözaltında kaybedilen oğlu Hayrettin Eren’in akıbetinin açıklanması için 39 yıldır mücadele eden Elmas Eren, Avcılar’da bulunan evinde yaşadığı rahatsızlık nedeniyle yaşamını yitirdi. 
 
39 YILLIK MÜCADELE 
 
Oğlu bir an olsun aklından çıkmayan anne Elmas Eren’in hikayesi her ne kadar 1933 yılında Çanakkale’nin Biga ilçesine bağlı Emirorman köyünde dünyaya gözlerini açmasıyla başlasa da, oğlunun gözaltında kaybedilmesiyle bambaşka bir hale bürünüyor. 3 çocuklu bir ailenin evladı olan Eren, 1950 yılına geldiğinde Kemalettin Eren ile evlenir ve ilk çocukları Cemile 1951’de dünyaya gelir.  Eşi köyde yaşamak istemediği için İstanbul'a göç eden Eren ailesinin burada, hasreti burunlarında tutan ve son nefesine kadar onun özlemi ile yaşayacakları oğulları Hayrettin Eren (1954) dünyaya gelir. Takvim yaprakları 1957’yi ve 1964’ü gösterdiğinde ise çocukları İkbal ve Faruk Eren dünyaya gelir. 
 
Daha önce yaptığımız bir röportajda eşi Kemalettin’in emekli olduktan sonra oğulları Hayrettin'in çok istediği arabayı aldığını ifade eden Eren, oğlunun 21 Kasım 1980’de babasının aldığı arabayla Haşim İşcan Geçidi'ne arkadaşı Ahmet Öztürk ile buluşmak için gittiğini söyledi. Ancak, Öztürk’ün öncesinden yakalandığı için polislerin oraya karakol kurduğunu belirtti. Oğullarını arabası ile Karagümrük karakoluna götürüldüğünü söyleyen anne Eren, o günden sonra Hayrettin Eren’den bir daha haber alamadığını dile getirdi. 
 
 GİTMEDİĞİ YER KALMADI 
 
Tam da burada mücadelesi daha da anlam kazanır anne Elmas Eren’in. Oğullarından haber alamayan Eren ailesi başvurmadıkları yer bırakmıyor. Oğlundan iki gün haber alamayınca ve çocuklarının Haşim İşcan Geçidi'nde Ahmet Öztürk ve 6 arkadaşıyla gözaltına alınarak Karagümrük Polis Karakolu’na götürüldüğünü öğrenince eşi ile birlikte Karagümrük Karakolu'na giden anne Eren, burada oğullarının Gayrettepe 1'inci Şubede olduklarını öğrenir. Bunun üzerine Gayrettepe Karakolu’na giden aile, çocuklarının burada olmadığına dönük cevap alır. Tekrar Karagümrük Karakolu'na gittiklerinde ise oğlu Hayrettin Eren’in isminin olduğu sayfanın yırtılmış olduğunu görür. Anne Elmas Eren o günler için, "O günden beri koşuşturuyoruz. Gitmediğimiz yer kalmadı" dedi.
 
OĞULLARI FARUK DA GÖZALTINA ALINIR 

 
Anne Elmas Eren’in kayıp oğlu Hayrettin için koşturması sürerken, bu kez tarih 1982 olduğunda oğlu Faruk Eren gözaltına alınır. Anne Eren de bildirileri yakıp dışarıdaki çöp kutusuna attığı için oğlu ile birlikte gözaltına alınır. Eren, götürüldüğü karakolda Mehmet Ağar ile karşılaşır. Oğlu Hayrettin’in kaybedilmesinden sorumlu tuttuğu Ağar, anne Eren’in ifadesini alır. Burada Ağar tarafından kendisine oğlu Hayrettin Eren alaycı bir şekilde sorulur. Anne Eren, "Mehmet Ağar oğlumun yerini biliyor. Nerdeyse yerini söylesin" diyor. Anne Eren ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılırken oğlu Faruk Eren tutuklanır. Faruk’un tutuklanması ailenin daha zor günler geçirmesine neden olurken, aile ne oğulları Hayrettin’i aramaktan vazgeçer ne de cezaevinde olan oğullarını yalnız bırakmaktan. 
 
EVREN: SİZ BİLİYORSANIZ YERİNİ BİZE SÖYLEYİN 
 
Yağmur, çamur, yaz, kış demeden oğlu Hayrettin Eren'i arayan anne Eren, darbeci Kenan Evren’in 1983’ün Kurban Bayramı’nda Balıkesir’in Erdek ilçesini ziyaret edeceğini öğrenince, bir grup anne ile buraya gider. Kenan Evren kendileriyle görüşmeyi kabul etmeyince hazırladıkları dilekçeyi ismini hatırlamadığı bir emniyet amirine verir. Emniyet amiri ise, ailelere dilekçelerini Kenan Evren’e ileteceğine dair kendilerine söz verir. Bunun üzerine kalkıp döndüklerini belirten anne Elmas Eren, daha sonra kendilerine 3 nüsha Kenan Evren imzalı belgenin geldiğini ve bu belgede "Biz de arıyoruz.  Size geldiyse, siz biliyorsanız yerini bize bildirin. Biz size yardımcı olacağız" dendiğini söyledi. Eren, "Ben zaten oğlumun nerede olduğunu bilsem neden oraya gideyim. Kendimden zorum ne ki arayıp durayım" dedi. 
 
Daha sonra İstanbul Cumhuriyet Savcısı Enver Özdemir’e başvuruda bulunduklarını dile getiren Anne Eren, "Savcılık eşim Kemalettin Eren'e ‘Sen bu çocuğu niye arıyorsun. Sen bu çocuğu ararsan, bu çocuğun üstüne düşersen, 3 tane çocuğunu mahvedersin. Onları da yok edersin’ dedi. Eşim ise ‘Ben canımı da feda ederim yeter ki yerini bileyim’ diye cevap verdi. Ama konuşmasına fırsat verilmedi" dedi. 
 
‘KARANFİL KOYACAK MEZAR ARIYORUM’
 
Tarih 1985’e geldiğinde ise cezaevi kapılarını terk edemedikleri oğulları Faruk Eren cezaevinden çıkar; ailenin Hayrettin’i arama mücadelesi ise hiç durmadan devam eder. Bunun yanı sıra 1986’da kurulan Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (TAYAD) ve İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) kuruluşunda yerini alan anne Eren, kayınvalidesi yatalak olduğu için sık sık oturma eylemlerine katılamaz. Daha sonra kayınvalidesi vefat eden anne Eren, her ne kadar çok gitmek istese de kendi sağlık sorunları el vermediği için Cumartesi Meydanı'na ara ara gider. Ama oğlu Faruk ya da kızı İkbal muhakkak her hafta bu alanda yerlerini alarak annelerinin "Karanfil koyacak bir mezar arıyorum" arayışının devamcıları olur.
 
KAYIP OĞUL İÇİN HER SENE 'ASKERE GELSİN' DENİLDİ
 
Bir yandan ailenin Hayrettin’i arama mücadelesi sürerken, diğer yandan her sene askerlik zamanında Hayrettin Eren’in "asker kaçağı" olduğu gerekçesiyle evlerine polis gider ve askere gitmesi gerektiği söylenir. Oğul Eren’in gözaltına alındığını ve kayıp olduğunu anne her ne kadar anlatsa da Anne Eren’i dinlemeyen polisler, karakolda imza ve ifade verilmesini ister. Devletin tacizleri bununla da kalmaz ve bu kez annenin imzası ve ifadeye çok geldiğini belirten polis, hasta babanın imza vermesini ister. 2011 yılına kadar her sene Eren ailesinin kapısı bu gerekçeyle çalınarak acıları tazelenir.
 
DOLMABAHÇE'DE ERDOĞAN İLE GÖRÜŞTÜ
 
Anne Elmas Eren, en son 12 Haziran 2011 genel seçimleri öncesi Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi'nde dönemin Başbakanı Erdoğan ile Cumartesi Anneleri ile birlikte görüşerek bu görüşmede Erdoğan’a "Oğlumun bir kemiğine razıyım" diyor.  Anne Eren bu görüşmeye dair ise şunları anlattı: "Şimdiki Cumhurbaşkanı'na gittim. 'Sen bu işin içinde değildin o zaman, sonra geldin; ama bu memleketi düzeltme iddiasıyla geldin. Şimdi biz senden çocuklarımızı istiyoruz' dedim. O da bize '6 Haziran geçsin hal edeceğiz' dedi. Ama halaoğlumun yerini söylemiyor." Eren, bu görüşmede ayrıca oğlu Hayrettin için askerlik zamanı polislerin kapısını çaldığını da Erdoğan’a söylediğini ve görüşmeden sonra askerlik için kapısının çalınmadığını söyledi. 
 
‘ACABA BENİM ÇOCUĞUM MU?’
 
Anne Eren, tarih 24 Ocak 2012’yi gösterdiğinde ise oğlu için günden güne eriyen eşi Kemalettin’i kaybeder. Hala taze kalan acılar bir yerden çıkan kemik parçası ya da uzun zamandır kimsenin haberi olmadığı birisiyle ilgili çıkan haberlerde anne Eren’in umutları yeşerip durur. Bu arada izlediği bir televizyon programında 37 senedir cezaevinde olan birinden bahsedildiğini ve bu kişiyi kimsenin sormadığı haberi ile karşılaşan anne Eren’in yüreği bir başka atmaya başlardı, "Allah’ım acaba benimki mi" diye. Bu tür panik atakları olduğunu kaydeden anne Eren, aslında alışmanın ne kadar zor olduğunu bir kez daha gösterecek şu cümleleri sarf ederdi yüreği acıyarak, "Alışmam lazım; ama alışamıyorum. Çok zor durumdayım bilmiyorum sonum ne olacak."
 
HALA SAĞ GELECEK UMUDU TAŞIYORDU

 
 Oğlu Hayrettin için, "Keşke kavuşsam. Burnumun direği sızlıyor aklıma gelince" diyen anne Eren, "Yerini bilen kişi bana getirsin onu. Yavrum gelsin ve onu görmek istiyorum. Kim biliyorsa yerini söylesin, göndersin bana.  Adresini versinler ben bu halim ile giderim. Ne yapacağımı şaşırdım kaldım. Kolay mı 37 senedir bu acıyı çekiyorum. Allah kimsenin başına böyle bir şey getirmesin. Başına gelenlere de Allah sabır versin. Başka diyecek bir şey yok" sözleriyle yaşadığı acıyı özetlemişti. (MA)

Öne Çıkanlar