Küresel ekonomi, biz ve yüzde hesabı

İktidardakiler her vesile ile Türkiye’nin ilk yirmi ülke içinde olduğunu ifade ediyorlar ama kimse kişi başına gelir sıralamasında 68. sırada olduğumuzu söylemiyor.

Çok değil, yedi sene önce Erdoğan 2023 kişi başına gelir hedefi olarak 25 bin dolarlık bir hedef koymuş idi, şimdi resmi kaynaklar 2023 yani Cumhuriyetin yüzüncü senesi için bu hedefin yaklaşık yarısı kadar bir kişi başına gelir gerçekleşmesini öngörüyorlar.

Ben buna tahmin, öngörü derim doğrusu.

Ancak, şunu da belirtelim, siyasetçilerin ama donanımlı ve ufuklu siyasetçinin hedef koymasında da fayda vardır, insanları motive edebilir ama tahminlerde böyle çuvallamamak şartıyla.

Bu satırların yazarının 2023 için senelerdir ifade ettiği iki ülke hedefi vardır; bunlardan birincisi Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının her sene açıkladığı İnsani Gelişmişlik Endeksinde Türkiye’nin ilk kırk ülke arasına girmesi idi, bu sene açıklanan endekste Türkiye 59. sırada ve bu endekse temel oluşturan veriler 2018 krizinin öncesinin verileri, gerisini siz düşünün artık.

2023 için ikinci ülke hedefim ise, bu yazıda daha ziyade bu konuya gireceğim, bir yüzde hesabı.

Dünya nüfusu, anlık olarak veriliyor, bugün içen 7 milyar 757 milyon kişi idi.

Türkiye’nin 2019 sonu itibariyle nüfusu ise yaklaşık 83 milyon.

Başka bir ifade ile de Türkiye’nin nüfusu dünya nüfusunun yüzde 1.07’si yani yüzde birinden biraz fazla.

Gelelim milli gelir konusuna.

Dünya milli gelirinin 2019’da 85 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor.

Türkiye’nin aynı sene, 2019, milli gelirinin ise 770 milyar dolar olacağı öngörülüyor.  

Türkiye’nin 2019 milli geliri dünya gelirinin yüzde 0.9’u yani yüzde birinin altında.

Türkiye’nin nüfusunun dünya nüfusuna, milli gelirinin dünya toplam gelirine oranları uzun seneler hep yüzde bir dolaylarında ve başbaşa gidiyorlardı.

Son senelerde ise, 2008 sonrası bu yüzde birlik denge açılmaya başladı, nüfus payımız yüzde birin üzerine, gelir payımız ise yüzde birin altına düştü.

Başka bir anlatımla, Türkiye dünya ülkeleri içinde nispi bir fakirleşmeye konu oluyor son senelerde.

Türkiye’nin kısa vadeli hedefi bu iki oranı yani yüzdeyi eşitlemek olmalı.

Orta ve uzun vadede ise milli gelir payını nüfus payının üzerine çekerek dünya ülkeleri içinde nispi anlamda zenginleşmeye başlamalı.

Tüm küresel ekonomi mukayeselerinde Türkiye aleyhine sıkıntı var.

IMF’nin yaptığı kişi başına gelir sıralamasında Türkiye 9 bin 346 ABD doları ile dünyada 68. sırada yer alıyor.

Küresel ortalama ise 11 bin 355 ABD doları.

Başka bir ifade ile de Türkiye’nin kişi başına geliri dünya ortalamasının iki bin dolar altında.

İktidar siyasetçileri "bizi kıskanıyorlar", "dünya bize hayran", "Türkiye’nin ayak sesleri duyuluyor" gibi neye dayandığı belirsiz iddialar yerine sayılara dayalı mukayeselerle övünmeyi bir yöntem olarak benimserler ise muhtemelen ülkemiz için çok hayırlı bir iş yapmış olurlar.

Aynı eleştiriyi muhalefet için de getirmek mümkün.

Tüm siyasi ve ekonomik eleştiriler uluslararası mukayeseler temelinde yapılırsa kanımca etkinliği, etkisi çok daha fazla olur.

Malum, Türkiye bir G-20 üyesi yani milli gelir büyüklüğü açısından dünyada ilk yirmi içinde (18. sırada).

Ancak, kişi başına gelir sıralamasında 68. sırada olan bir ülkenin toplam gelir sıralamasında nüfus büyüklüğü nedeniyle ilk yirmide olmasının vatandaşın refahı açısından ne hükmü vardır?

İktidardakiler her vesile ile Türkiye’nin ilk yirmi ülke içinde olduğunu ifade ediyorlar ama kimse kişi başına gelir sıralamasında 68. sırada olduğumuzu söylemiyor.

Elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün: G-20 içinde Türkiye var, Arjantin var, Güney Afrika var ama Hollanda yok, Belçika yok, İsveç yok, Danimarka yok, Finlandiya yok, Norveç yok çünkü bu ülkelerin nüfusları az, kişi başına yüksek gelirleri ile nüfusu çarptığın zaman çok anlamlı bir büyüklük çıkmıyor ortaya.

Ama, konulara devletin (müşteri devlet) gücü değil de vatandaşın satın alma gücü (müşteri vatandaş) diye yaklaşırsan, mesele değişiyor.    

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi