Mazbatanın dijital çağı

Mazbatanın dijital çağı
Unutmayalım şeffaf belediyecilik ancak dijital devrimden geçer. İmamoğlu bu yolda ilk adımı attı. Ve ayak seslerini belli ki daha da kuvvetle duymaya devam edeceğiz.

Birgül FAZLI


İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, şeffaf belediyecilik anlayışıyla beraber, İBB Meclis Toplantıları’nı halka açtı. Yapılan meclis toplantıları internet üzerinden canlı olarak yayınlanmaya başladı.

Nam-ı diğer "İBB TV" yayın hayatına başlamış oldu. Hayırlı olsun diyoruz.

Belki de birçok insan, hayatlarında ilk defa bu kadar soluksuz ve heyecanla en gerçek olayları, tartışmaları seyretmeye başladı. Farkındasınız değil mi, ilk sahnesinde "bu dizideki olayların gerçek olay ve karakterlerle bir bağlantısı yoktur" demiyor ya da "bu film gerçek olaylardan esinlenmiştir" diye de yazmıyor. Çünkü izlediğimiz her şey sahici ve gerçek.

Çevreden edindiğim izlenim, yayın saati ne olursa olsun izleyicisi gittikçe çoğalıyor. Belki biraz daha zorlasak "prime time" zaman diliminde birinci; daha derin konulara girseler "siyasi gerçeklik" alanında Oscar bile alabilir. Sanırım toplantıları özellikle "prime time" a kadar uzatmıyorlar, eğer uzasa bütün diziler 13. Bölüm gelmeden erken final yapmak durumunda kalabilir.

İBB TV’NİN GÜCÜ

İnsanın aklına şu geliyor; nereden çıktı bu İBB TV?

Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Mitingi’nde ifade ettiği "yeni nesil belediyecilik" yaklaşımının bir bacağı olan; "şeffaflıkla her şeyi anında halkla paylaşacağız", söyleminden sonra, kendisi makamına, bizlerde ekranlarımızın başına geçtik. İBB TV’nin Youtube kanalında izlenme ve tıklanma sayıları, 500.000’lerin üzerine çıktı.

Mazbatasını gecikerek alan İmamoğlu, belediye başkanı olarak şehrin nasıl yönetildiğini, alınan kararları, kararların nasıl alındığını ve yönetimdeki şaibeli durumları halka paylaşarak önemli bir adım attı. Bu adım sadece İstanbulluları değil tüm ülkedeki insanları şeffaflık, iyi yönetim, ortak yönetim konusunda mutlu etti, umutlandırdı.

Elbette bu yayınların bir sonucu da; Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanı olarak ne kadar zor şartlarda çalıştığını herkesin görmesi oldu. İBB TV’den izlediğimiz toplantılarda, İmamoğlu’nu çalıştırmamayı kendilerine öncelik seçmiş bir AK Partili ve MHP’li Meclis grubu var. Halkın yararına olan, çalışanların yararına olan her öneri sadece İmamoğlu’nu zorda bırakmak için keyfi olarak engelleniyor. Ama bunu yapanların unuttukları gerçek şu; sadece İstanbullular değil tüm Türkiye, kimin hedefinin ne olduğunu görüyor olması. Yani İBB Meclisi’nden çoğunluk olanlar, İmamoğlu’na muhalefet ederek İstanbullulara da kendilerine de iyilik etmiyorlar.

Yakın gelecekte İBB Meclisi’ndeki örneğin bütçe çalışmaları ve oylamalarına sıra geldiğinde olabilecek hararetli tartışmalar, nerelere varır, hayal bile edemiyorum.

Bu yazıyı yazdığım günlerde sosyal medyada bir takipçimden, attığım bir tweetime gelen yanıtı yazmak istiyorum;  "İBB TV var mı? Geçenlerde Ekrem İmamoğlu’na yazmıştım, internet dayanmıyor, İBB TV açın diye. Gerçekten var mı, herkese haber vereyim" demiş. Game of Thrones, tahtına aday olsun gibi büyük bir beklentimiz yok ama, İstanbul seçmeni artık ulusal kanallar içinde, İBB TV diye bir etkileşim aracı görmek istiyor.

VERİLER NEREYE VERİLDİ Kİ, BU KADAR OLAY OLDU?

Ekrem İmamoğlu’nun mazbatayı aldıktan sonra, belediye başkanı olarak bulunduğu tasarruflardan birisi de; İBB verilerinin, üçüncü bir şirket tarafından kopyalanma talimatı oldu. AKP’li İBB Meclis üyeleri tarafından hızlıca yapılan başvuruyu saatler içinde karara bağlayan mahkeme, yürütmeyi durdurdu. İmamoğlu’nun bu tasarrufuna farklı kesimlerden tepkiler geldi.

Cuma günü akşam saatlerine denk gelen bu süreçte, tüm medya kanallarındaki gündemin tartışıldığı oturumlarda, konu başlıkları değiştirildi. Sosyal medya adeta yıkıldı. Ortalık türlü türlü komplo teorileri ile doldu. Bilen bilmeyen herkes konuyla ilgili bir şeyler söyleme gereği duydu.

Kimse "bir bilenlere" konuyu danışmayı aklına dahi getirmedi. Gazeteci arkadaşlarımız ya da hukukçu dostlarımız konuyu hukuki ya da komplo teorisi taraflarından tartışadursun, kimse "verileri kopyalamak" ne demektir diye sormadı.

YÖNTEM DOĞRU AMA SÖYLEM YANLIŞTI.

Gerçekten ne demektir veri kopyalaması? Temelde ne yapılmak istendi, hedef neydi?

Sanırım toplumun büyük bir kısmı bu işi, kimlik bilgilerim kopyalandı, kredi kartı bilgilerim çalındı, banka hesaplarımın içi boşaltıldı tadında anladı. Zaten bütün kargaşada buradan çıktı. Toplum bütün mahrem bilgiler uçtu gibi zannetti. Belki de öyle göstermek istediler.

İmamoğlu’nun belediye verilerini kopyalanmasını istemekteki amacı, verilerin bir yerden bir yere taşınması değil verilerin güvenli bir şekilde kilitlenmesi ve saklanmasıydı. Ama "kopyalama" söyleminin insanlardaki olumsuz algısı; tam zamanında yapılması gereken işi, alınması gereken tedbirin akıbetini de etkiledi.

Ekrem İmamoğlu, mazbatasını alırken, Büyükşehir Belediye Başkanlığı yetkilerinin yanında, belediyenin tüm görev ve sorumluluklarını da aldı. Bunun içinde, borçlarından alacaklarına kadar, hatta "ibb.gov.tr" adı mülkiyetinden tutunda, masa sandalye, çalışanların sorumluklarına kadar her şeyi devraldı.

Ekrem İmamoğlu’ nun üzerinde durduğu en önemli konulardan biri de, şehir efsanesi haline gelen ve aylarca üzerinde konuşulan, sosyal medyada binlerce, on binlerce paylaşılan, belediyenin yaptığı harcamaların evraklarının imha edilmesi, delillerin saklanması, belediye mülkiyetindeki iş makinelerinin diğer AKP’li belediyelere hibe edilmesi konusu idi. Belediye içinde AKP destekçiliği yapan çalışanların, sosyal medyada dolaşan video görüntüleri ve söylemleri, duyumların ötesine geçen bir şüphe uyandırmaya yetmişti. İşte verilerin kopyalanması, bu gerçeklerin ortaya çıkması konusunda önemli bir adımdı.

VERİLER NEDEN KOPYALANIR?

Verilen yedeklenmesi, yani "aslı gibidir" olarak bir yerlerde kayıt altına alınması işi, birkaç kurumsal sebepten dolayı yapılır.

  1. Belediyenin ve iştiraklerinin şimdiye kadar olan elektronik ortamda tutulan ve işlem gören verilerinin, herhangi bir müdahaleye karşı korunması,  
  2. Bazı kanun/kurallar kapsamında, yasal statülerinin yaptırımı nedeniyle, oluşan veri güvenliği politikaları kapsamında,
  3. Bilinçsizce veya kazara oluşabilecek riskleri minimuma indirmek, para ve statü kaybını engellemek, şirket itibarını koruyabilmek için,
  4. İş akışını sürekli ve kesintisiz kılmak, sahadaki belediyecilik operasyonunu devamlı hale getirebilmek için yapılır.

Sayın İmamoğlu, Belediye verilerinin yedeklenmesi işi için talimat verirken, "duyum değil, bazı tespitlerimizde oldu" dedi. Bu cümleyi yakalayabilen herkes bilmelidir ki; belediyenin asıl verilerine biri ya da birileri tarafından müdahale edildi veya müdahale edilmek istendi. İmamoğlu’nun amacı da; bunu önlemek ve bunun için tedbir almak oldu.

Eleştirdiğim konu ise, veri güvenliğinin sağlanması kapsamında belediyenin hangi kişi ya da tüzel kişilikleri görevlendirdiği konusudur. Bu talimat acele ile alınmış bir talimatsa ve verilerin saklanacak ortamın güvenliği, verileri saklama yöntemi, daha sonra verilerin hangi güvenlik tedbiri ile sürekli kılınacağı, çalıntı, silinme, değiştirme ve hatta gizli verinin kurum dışına taşınma işi hakkında alınması planlanan diğer tedbirler nelerdir ve sonsuz veri güvenliğinin nasıl sağlanacağı konusudur.

Yoksa birilerinin çıkıp ülkenin mahrem bilgileri, düşmanlarımızın eline geçecek, FETÖ ve PKK’ya satılacak, hatta üzerine bir de ben koyayım söyleyeyim, ülkemizin bekası, SpaceX’e, CERN’e, hatta Mars’a gidecek ülkenin namusu ayaklar altına alındı söylemlerinin hangi cehaletle yapıldığını anlatmak bile istemem. Bu derecede gülünçtür.

Unutmayalım şeffaf belediyecilik ancak dijital devrimden geçer. İmamoğlu bu yolda ilk adımı attı. Ve ayak seslerini belli ki daha da kuvvetle duymaya devam edeceğiz.

 

Öne Çıkanlar