Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

Özgür Özel’in keşfettiği ‘güç’

CHP Grup Başkan Vekili, Genelkurmay eski Başkanı ve Milli Savunma Bakanı Akar ile tartıştıktan sonra Türkiye siyasetinde iktidarı ve muhalefeti yöneten bir ‘vesayet odağı’ olduğuna inandı.

"Bahçeli’nin bunca ‘fedakarlığı’ yapmasının nedeni yerel seçimlerden daha kazançlı çıkmak değil. MHP’nin AKP politikalarını daha da ‘devletleştirmek’ gibi stratejik görevi var."

30 Kasım 2018 tarihli yazımın spotunda yer alan bir tespitti bu.

Yazının başlığı da bu tespite uygundu:

"AKP’nin de kayyımı MHP oldu!"

Tamam da kim atamıştı MHP’yi AKP’ye kayyım olarak?

İşte CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel, AKP’ye kayyım olarak MHP’yi atayan o "gücü" keşfetmişti.

X X X

Bu yazının üzerinden daha bir ay geçmeden Doğu Perinçek, Aydınlık’ta öyle bir yazı yazdı ki, tam da okuyanı "Allah Allah ben AKP’yi iktidarda sanıyordum, meğerse Vatan Partisi’ymiş gerçek iktidar" dedirtecek cinstendi:

"PKK’yı hendeklere gömdük, böylece ABD ve İsrail’in ikinci İsrail planını toprağa gömmüş olduk. FETÖ Gladyosu'nun Darbe girişimini bastırdık, ABD’nin Türk Ordusu, Polisi ve Yargısı içindeki silahlı güçlerini tasfiye ettik. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla ABD-İsrail Koridoru'nu yardık. DEAŞ’ın ve PKK’nın silahlı güçlerine sınır ötesinde ağır darbeler indirdik."

Bunları yapmakla Erdoğan öğünüyordu, ama belli ki Perinçek de kendine bir pay çıkartıyordu.

Hareket noktasını da bir cümlede netleştirmişti Perinçek:

"Türkiye, BOP Eşbaşkanını da alır, önüne katar ve kendi mecburiyetlerinin görevlisi yapar."

Perinçek’in bu iddiasının da yer aldığı 21 Aralık 2018 tarihli yazım "Meğer Erdoğan’a kayyım değil, ‘kayyım koalisyonu’ atanmış!" başlığını taşıyordu.

Spotundaki tespit de şuydu:

"Perinçek’e göre devlet Erdoğan’ı önüne katmış, kendi mecburiyetlerinin görevlisi yapmış. Hakkındaki her söze yanıt veren Erdoğan bu iddiaya ‘gık’ diyemedi. Demek ki işine gelmedi."

Tamam da "Erdoğan’ı önüne katan devlet"in "gücünü" kim ya da kimler kullanıyordu? Sadece MHP’yi değil Vatan Partisi’nden BBP’ye kadar geniş bir yelpazede AKP’ye kayyım atayan hangi "güç"tü?

İşte Özgür Özel bu "gücü" kullananların kim ya da kimler olduğunu "keşfetmişti".

X X X

Özel’in bu "gücü" keşfetmesine yol açan olay da dikkat çekici.

Genelkurmay eski Başkanı ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’la ateşli bir tartışma yaptıktan, Erdoğan, Özel’i "Önce tazminat, ardından ceza" diye yargıyla tehdit ettikten ve Akar, Özel hakkında önce tazminat davası açıp ardından da suç duyurusunda bulunduktan sonra keşfetmişti Özel bu "gücü".

Bakın, siyaset üzerinde vesayet kurulduğuna inanan Özel bu "gücü" nasıl tanımlıyor:

"Adına askerî vesayet demek doğru değil ama içinde bazı eski ve mevcut asker kişilerin de olduğu, farklı siyasi partilerden siyasi aktörlerin de bulunduğu, belki hiç tanımadığımız aktörlerin olduğu çok ciddi bir vesayet odağının varlığına ve bunun partiler üstü bir şekilde, hatta birden çok partiyi kontrol eder bir şekilde Türkiye siyaseti üzerinde bir vesayet kurulduğuna ben şahsen inanıyorum."

Özel’e göre ilginç bir bileşimi var bu "gücün".

AK Parti’de bakan olanlar…

AK Parti’de çok üst düzey bürokrat olanlar…

Bir başka muhalefet partisinin genel başkanları, bazı yöneticileri…

Bu "güce" ilişkin tespitini biraz daha ayrıntılandırıyor Özel:

"Ben ne siyasetin belirleyicisinin Devlet Bahçeli olduğuna inanıyorum ne de Bahçeli’nin Recep Tayyip Erdoğan’ın veya Erdoğan’ın Bahçeli’nin güdümüne girdiğine inanıyorum. Bir başka mekanizma, bir başka dinamik var. Hepsini birden yönetiyor. Bir başka mekanizma devreye giriyor ve birbirine en ağır hakaret edenleri birbirine dost, ahbap yapabiliyor. Bir yerden birileri düğmeye basıyor. (…) Türkiye siyasetini ne Bahçeli ne de Recep Tayyip Erdoğan yönetiyor, onların içinde aktör oldukları ancak senaryosu bir başka yerden yazılan daha derin ve daha güçlü bir akıl yönetiyor." (8 Ocak 2019, Özlem Akarsu Çelik, Gazete Duvar)

X X X

Aslında Özel’in keşfettiği bu "güç" yeni değil. Parti büyüğü Bülent Ecevit o "güç"ün askerî kanadıyla başbakan olduğu 1974 yılında tanışmış, ancak 1990 yılında açıklayabilmişti:

"Rahmetli Orgeneral Sancar başbakanlığın örtülü ödeneğinden acil bir ihtiyaç için birkaç milyon istedi. Benden istenen miktar örtülü ödenekteki paranın tümüne yakındı. Genelkurmay’dan bu paranın ne amaçla istendiğini sormak zorunda kaldım. ‘Özel Harp Dairesi için istiyoruz’ yanıtı geldi. Öyle bir resmî dairenin o zamana kadar adını bile duymamıştım… ‘Şimdiye kadar bu dairenin giderleri nereden karşılanıyordu’ diye sordum. O zamana kadar dairenin tüm giderlerini bir gizli ödenekle ABD’nin karşıladığı; ancak artık ABD’nin bu parasal katkıyı kestiği, o nedenle Başbakanlık’ın örtülü ödeneğinden para istemek zorunda kalındığı bana bildirildi… Özel Harp Dairesi’nin nerede bulunduğunu sordum. ‘Amerikan Askeri Yardım Heyeti ile aynı binada’ yanıtını aldım… " (28 Kasım 1990, Milliyet Gazetesi)

Hatta o dönemin ünlü hikâyesidir. 12 Eylül’den önceki başbakanlığı sırasında bir doğu gezisinde, kendisiyle birlikte olan komutanın Özel Harp Dairesi’nde çalıştığını öğrenir, bilgi almak için sorar:

"Farz-ı mahal, bu ilçedeki MHP Başkanı aynı zamanda Özel Harp Dairesi’nin sivil uzantısındaki gizli elamanlardan biri olamaz mı?"

Komutanın verdiği yanıt nettir:

"Evet öyledir, ama kendisi çok güvenilir vatansever bir arkadaşımızdır."

Özel’in yeni keşfettiği bu "güç" o zamandan bu zamana elbette evrilerek, biçim değiştirerek geldi.

Şimdi Özel’in kendi gördüğü kadarıyla tanımladığı bu güç acaba son günlerde nerelerde "icrayı sanat" eylemiştir?

Örneğin 15 Temmuz darbe girişiminin neresinde durmuştur?

HDP’li vekillerin dokunulmazlığının kaldırılması sırasında Kılıçdaroğlu’nun "Anayasaya aykırı ama ‘evet’ diyeceğiz" diye açıklama yapmasında bu "gücün" bir etkisi olmuş mudur?

24 Haziran seçimlerinin akşamında Kılıçdaroğlu’na, Muharrem İnce’ye, Meral Akşener’e "sonucu sessizce kabul etmelerini telkin etmek" için telefon açtıkları iddia edilenlerin acaba bu "güç"le bir bağlantısı var mıydı?

Soruları çoğaltmak mümkün. Ancak biz yine de keşif sahibinin hakkını verelim; bravo Özgür Özel, bu "gücü" gördüğünüz için değil, söyleme cesaretini gösterdiğiniz için bravo!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi