'Paylaş' tuşuna basmadan önce dur düşün, internetten de sorgulanacağız'

'Paylaş' tuşuna basmadan önce dur düşün, internetten de sorgulanacağız'
'Çok moda bir terim var, 'stalklamak.'

Hükümete yakınlığıyla bilinen Hürriyet yazarı Dr. Erkan Aydın, interneti ve sosyal medyanın İslami şartlara göre nasıl kullanılması gerekildiği üzerine bir yazı kaleme aldı. Gerçek hayatta ve sanalda müslümanca tavrın aynı olmadığına dikkat çeken Aydın, ahirette her şeyin hesabının sorulacağına dikkat çekti.

"İnternet bir bilgi yığını, aradığımız her şeyi bulabilir hale geldik. Peki bu bilgilerin doğruluğu ve güvenirliği konusunda ne kadar hassasız?" diye soran Aydın, yalan haberlerin paylaşılmasını eleştirerek, "Algı yönetimi ve manipülasyon için en etkili mecralardan biri olan sosyal medyada okuduğumuz ya da izlediğimiz haberleri "paylaş" tuşuna basmadan önce durup düşünüyor muyuz? Ya bize o bilgiyi bir fasık getirdiyse? Yakın geçmişimizde ülkemizin de içinden geçtiği pek çok toplumsal olayda  sosyal medya üzerinden kitlelerin nasıl yönlendirilebildiğine şahitlik ettik hepimiz. Ya da yalan bir haberin nasıl saniyeler içinde yüz binlerce insana ulaştığını da tecrübe ediyoruz her gün. İnternette ve sosyal medyada paylaşılan bilgilerin kaynağını ve doğruluğunu araştırmak Müslüman olarak hepimizin dikkat etmesi gereken bir husus." diye yazdı.

Dr. Erkan Aydın'ın Hürriyet'te "Sosyal medya ile Müslüman’ın imtihanı" başlığıyla yayımlanan bugünkü yazısının ilgili kısmı şöyle:

Gerçek hayatta gerçek kişilerle olduğu kadar, sanal âlemdeki tutum ve davranışlarımızda da Müslümanca bir tavır takınmalıyız. Müslümanlar için ‘ahlaklı ve takvalı’ olma sorumluluğu ‘gerçek-sanal’ ayrımını kabul etmez. Kendini Müslüman olarak tanımlayan herkes, internette/sosyal medyada da güzel ahlak timsali olmalı, diğer insanlara bu yönde öncülük etmelidir.

Önce internette "surf" kavramıyla tanıştık, ardından Facebook hayatımıza girdi. Twitter, Instagram, Snapchat derken pek çok sosyal medya uygulaması kullanır hale geldik. Sosyal medya hayatımızda hiç küçümsenemeyecek seviyede önemli bir yer kaplamaya başladı. Öyle ki sokakta yürürken ya da yemek masasındayken bile elimizdeki telefonlarla ve sanal âlemle meşgul olmaktan etrafımızın farkına varmıyoruz.

HEM FAYDALI HEM TEHLİKELİ

İslam, insanların kendisiyle ve birbiriyle ilişkilerini düzenleme gayesi taşıyan bir din demiştik. Bu anlamda, aile hayatından arkadaşlık ilişkilerine, siyasetten ekonomiye, ticaretten tatile kadar pek çok alanın İslam’ın esaslarından uzak olması düşünülemez. Gerçek hayatta gerçek kişilerle olduğu kadar, sanal âlemdeki tutum ve davranışlarımızda da Müslümanca bir tavır takınmalıyız. Müslümanlar için "ahlaklı ve takvalı" olma sorumluluğu "gerçek-sanal" ayrımını kabul etmez. Kendini Müslüman olarak tanımlayan herkes, internette/sosyal medyada da güzel ahlak timsali olmalı, diğer insanlara bu yönde öncülük etmelidir.

İnternet/sosyal medya bilgiye hızlı ulaşma, haberleşme, kitlelere ulaşma gibi iletişim kolaylıklarını hizmetimize sunması açısından faydalı olsa da içinde pek çok tehlike de barındırıyor.

‘PAYLAŞ’TAN ÖNCE DUR DÜŞÜN

Rabbimiz Kuran-ı Kerim’de "Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın" buyuruyor. (Hucurât, 49/ 6) İnternet bir bilgi yığını, aradığımız her şeyi bulabilir hale geldik. Peki bu bilgilerin doğruluğu ve güvenirliği konusunda ne kadar hassasız? Algı yönetimi ve manipülasyon için en etkili mecralardan biri olan sosyal medyada okuduğumuz ya da izlediğimiz haberleri "paylaş" tuşuna basmadan önce durup düşünüyor muyuz? Ya bize o bilgiyi bir fasık getirdiyse? Yakın geçmişimizde ülkemizin de içinden geçtiği pek çok toplumsal olayda  sosyal medya üzerinden kitlelerin nasıl yönlendirilebildiğine şahitlik ettik hepimiz. Ya da yalan bir haberin nasıl saniyeler içinde yüz binlerce insana ulaştığını da tecrübe ediyoruz her gün. İnternette ve sosyal medyada paylaşılan bilgilerin kaynağını ve doğruluğunu araştırmak Müslüman olarak hepimizin dikkat etmesi gereken bir husus.

‘MAHREMİYET’İ KAYBEDER OLDUK

Sosyal medya hayatımıza girdiğinden beri "mahremiyet" kavramını da kaybeder olduk. Her şeyimizi, hayatımızın her anını sosyal medyada, tanıdık tanımadık herkesle paylaşır hale geldik. Paylaşmadan duramıyoruz, bağımlı hale geldik. Herkes ailesiyle, dostlarıyla, iş arkadaşlarıyla çekilen özel fotoğraflarını sosyal medya aracılığıyla kelimenin tam anlamıyla "tüm dünyayla" paylaşabiliyor. Kim, nerede, ne zaman, kiminle ne yapmış sosyal medyadan öğrenebiliyoruz. Yediklerimizi bile önce sosyal medyaya koyuyoruz. Yediğimiz içtiğimiz bir şeyi anlatırken "Ayıptır söylemesi, dün bir yemek yaptık" diye başladığımız cümlelerin yerini sofranın fotoğrafını çekip sosyal medyaya yükleme telaşı aldı.

BEĞENİLMEK İÇİN GÖSTERİŞ İBADETİ

Sosyal medya en çok "beğenilme, takdir edilme, ilgi görme" duygularımıza oynuyor. Elbette ki bu tarz duygular fıtridir ve belli bir yere kadar normal kabul edilebilir. Gidilen yerlerin, söylenen sözlerin, yenilen yemeklerin, buluşulan dost ortamlarının ana gayesi "beğenilme" olduğunda, durum sıkıntılı bir hal alıyor. Bazen de maalesef sırf sosyal medyada daha fazla beğenilmek için ibadetleri bir gösteriş unsuru haline getiriyor, riyaya düşüyoruz. Oysa Yüce Rabbimiz ne buyuruyor: "Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın." (Bakara, 2/264) "Gerçek şu ki, münafıklar sözde Allah’ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı ancak çok az anarlar." (Nisa, 4/142).

FOTOĞRAF KOYUYOR NAZARA GETİRİYOR

İşin bir başka yönü de nazar... Çocuklarımızın en güzel fotoğraflarını koyuyoruz, sonra da nazara geldi diye hayıflanıyoruz. Allah’tan başka hiç kimse kalplerden geçeni bilemez. Böyleyken sosyal medyada paylaştıklarımıza kimlerin hangi gözle, hangi niyetle baktığını nereden bilebiliriz?

Çok moda bir terim var, "stalklamak". Bir kişinin bir başka kişiyi sosyal medya hesaplarında araştırması, gözetlemesi, paylaşımlarını incelemesi anlamına geliyor. Neyi ne amaçla yaptığımızı ancak Allah ve kendimiz biliriz, bu konuda sadece bir ayeti hatırlatmamızın faydalı olacağını düşünüyorum: "Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Zira zanların bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli yönlerini/kusurlarını araştırmayın; biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin..." (Hucurat 49/12)

iNTERNETTEN DE SORGULANACAĞIZ

Hayatımızın her anında olduğu gibi internette/sosyal medyada yaptığımız, konuştuğumuz, yazdığımız, yaydığımız her şeyin hesabının ahirette mutlaka sorulacağının bilincinde olmalıyız. Müslüman’a yakışan bir tavır sergilemeli, sosyal medyayı ne amaçla ve ne sıklıkta kullanıyoruz, paylaştıklarımız ne kadar doğru diye düşünmeliyiz. 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ:

Öne Çıkanlar