'Pusulayı demokrasiden yana çevirmenin zamanı geldi'

'Pusulayı demokrasiden yana çevirmenin zamanı geldi'
Demokrasi İçin Birlik, Diyalog Grubu ve Yurttaş Girişimi'nden ortak açıklama: 'Temsili demokrasi tıkandı. Meclis işlevini yitirdi. Halk siyasetin seyircisi değil oyuncusu olmalı.'

Demokrasi İçin Birlik (DİB), Diyalog Grubu ve Yurttaş Girişimi, yaklaşan 31 Mart yerel seçimlerine ilişkin Taksim'deki Makine Mühendisleri Odası'nda basın toplantısı düzenledi. Salona 'Demokrasi güçleri pusulayı demokrasiden yana çevirmeye çağırısı yapıyor' pankartı asıldı. Açıklamaya, tarihçi - yazar Erdoğan Aydın, Avukat İbrahim Sinemilioğlu, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Halkların Demokratik Partisi (HDP) belediye eş başkan adayları ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) belediye başkan adaylarının yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.

Toplantıda ilk olarak söz alan tarihçi Erdoğan Aydın, yerel seçimlerin önemine değinerek, "Başta halkın adayları olmak üzere tek adam rejimini geriletecek sonuçları elde etmek Türkiye için önemlidir" dedi.

'HALKI SİYASETİN BAŞ AKTÖRÜ YAPMAK GEREKİR'

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski yargıcı Rıza Türmen ise "Bu seçim demokratik olmayan bir ülkede, bir baskı yönetimiyle yönetilen bir ülkede gidilen bir seçimdir. Demokratik bir seçim değil. Türkiye demokrasi mücadelesi veriliyorsa bu seçim demokrasi mücadelesinin bir parçası olarak görülmelidir. Bu kendi insani değerlerimizi korumak için önemlidir" dedi.

Yeniden bir demokrasi oluşturmanın zorunluluğuna işaret eden Türmen, bu fırsatı iyi değerlendirmek için böylesi bir toplantıda bir araya geldiklerini söyledi. AKP'nin halka "Siz bu işe karışmayın. Kendinizi siyasetin öznesi yapmayın. Sizin için ben yaparım. Sizin yapmanız gereken şey sorgulamadan 4 yılda bir oy vermeniz ve bir kişiye biat etmeniz" dediğini ifade eden Türmen, "Bizim vereceğimiz mesaj bunun tersi olmalıdır. Bu bakımdan bu seçim önemlidir. Katılımcı demokrasinin temellerini atmanın ve kapı açmanın zamanıdır. Halkı siyasetçinin baş aktörü yapmak gerekir" dedi. Adaylardan beklentileri olduğunu söyleyen Türmen, "Bizim adaylardan beklentilerimiz nasıl projeler yapacaklarını anlatmalarından çok bu projeleri nasıl hayata geçireceklerini anlatmalarıdır" diye konuştu.

'31 MART KRİZDEN ÇIKMAK İÇİN ÖNEMLİ BİR FIRSAT'

Hazırlanan ortak basın metnini ise DİB Koordinasyon Kurulu Üyesi Nesteren Davutoğlu okudu. "Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi ile otoriter rejimin kurumsallaştırılmaya çalışıldığı bir dönem yaşıyoruz" diyen Davutoğlu, baskının arttığı, Türkiye'de demokrasi krizinin derinleştiği bu dönemde yapılan 31 Mart seçimlerinin krizden çıkmak için önemli bir fırsat olduğuna dikkat çekti.

'SİSTEMİN ÇİZDİĞİ SINIRLARDA YÜRÜTÜLEN SEÇİM KAMPANYASI SİSTEMİ MEŞRULAŞTIRIR'

Muhalefet adaylarının tutarlı bir yerel demokrasi projesiyle halkın önüne çıkmaları, yeni bir yönetim zihniyeti sergilemeleri, yeni bir merkez-yerel ilişkisi tanımı yapmalarının gerekli olduğunu düşündüklerini söyleyen Davutoğlu, "Böylelikle yerel seçimler AKP iktidarının kurduğu tahakkümcü sistemi reddetme, sisteme meydan okuma niteliği taşıyacaktır. Mevcut sistemin çizdiği çizgiler içinde kalarak yürütülen bir seçim kampanyası 'Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi' ile inşa edilen baskıcı hegemonyayı daha da pekiştirecektir. O nedenle, seçimlerde elde edilen sonuç kadar seçim kampanyası sırasında halka verilecek mesajın da önem taşıdığına inanmaktayız" dedi.

'VESAYET AĞIRLAŞTI'

Merkezin yerel yönetimler üzerinde vesayet kuran yasa ve uygulamalarının ağırlaştığını dile getiren Davutoğlu, şunlara dikkat çekti:

"Türkiye'de 1982 Anayasası ile zaten merkeziyetçi bir idari yapı kurulmuştu. Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerinde vesayet yetkisine sahip olması yetmezmiş gibi, son zamanlarda yapılan yasal düzenlemelerle yerel yönetimler üzerinde Cumhurbaşkanının mali vesayeti de kuruldu. Bu düzenlemelerle gelen üç sonuç var. Biri 9 Ağustos 2018'de çıkarılan Cumhurbaşkanı kararnamesi ile yerel yönetimlerin, Tek Hazine Kurumlar Hesabı kapsamına alınmış olması, ikincisi 17 Ocak 2019'da yapılan düzenlemeyle belediyelere yardım ödeneği kullanımının Cumhurbaşkanı'na bırakılmasıdır. Üçüncüsü ise İller Bankası karının yüzde 51'inin hibe olarak yerel yönetimlere dağıtılmasında Cumhurbaşkanı'nın söz sahibi olmasıdır. Böylelikle, yerel yönetimlerin ancak Cumhurbaşkanı'nın sağladığı maddi kaynaklar ölçüsünde iş görebilmeleri, projelerini gerçekleştirmeleri öngörülmüştür. Ancak unutmamak gerekir ki, Cumhurbaşkanı tarafsız değildir. Bir siyasal partinin başkanıdır." 

Davutoğlu, Cumhurbaşkanı'nın bu yetkilerle muhalif belediyeleri mali bakımdan boğacak bir konuma geldiğini vurguladı.

"Biz, merkezin yerel yönetimler üzerindeki idari ve mali vesayeti kaldırılmadan, seçilmiş belediye başkanlarının yargı kararı olmadan görevden alınması ve yerlerine kayyum atanması gibi demokrasiyle bağdaşmayan uygulamalara son verilmeden, Türkiye'nin demokratikleşemeyeceğini düşünüyoruz" diyen Davutoğlu, iktidara seslenerek yerel yönetimlerden elini çekmesini istedi.

'HALK SİYASETİN SEYİRCİSİ DEĞİL, OYUNCUSU OLMALI'

Adaylardan katılımcı demokrasiyi gerçekleştirecek bir yerel yönetim planlaması yapmaları yönünde beklentilerinin olduğuna işaret eden Davutoğlu, "Temsili demokrasi tıkanmıştır. Tüm iktidarın tek bir elde toplandığı Türkiye'de Meclis işlevini neredeyse yitirmiştir. Temsili demokrasi çoğunluğun azınlık üzerinde tahakkümüne yol açmaktadır. Ayrıca, Türkiye'deki siyaset kültürü siyasal liderlere sadakatten geçmektedir. Halkın dört yılda bir oy vermek ve ondan sonra liderin aldığı kararları sadakatle desteklemek dışında bir rolü yoktur. Halk siyasetin seyircisi konumundadır. Bu siyaset tarzını değiştirme zamanı gelmiştir. Bunun yolu halkın iktidara katılımının sağlanmasıdır. Merkezden yerele güç devredilmesi, halkın siyasetin seyircisi değil oyuncusu olmasıdır" dedi. 

'DUR DEME ZAMANI GELMİŞTİR'

Halka siyaset yapacak bir alan açmak gerektiğini söyleyen Davutoğlu, "Bunların başında mahalle meclisleri gelir. Bu meclislerde, halk konuşarak, tartışarak kendi gereksinimlerini saptar. İktidar bloğu seçim kazanması durumunda ekonomik ve siyasal kriz daha da derinleşecek, buna karşılık seçimleri muhalefetin kazanması durumunda siyasal ve ekonomik sorunlar çözüm yoluna girecektir. Yerel seçimlere hazırlık döneminde tüm demokrasi güçlerinin ortak kaygısı olan sandık güvenliğini sağlayıcı adımları özen ve dayanışma içinde kurgulamak hepimizin görevidir. Devletin tüm olanaklarını kullanarak barışa ve kendinden olmayanlara saldıran iktidar bloğunu yerel dayanaklardan yoksun kılma zamanı gelmiştir. Ekonomik krizin yükünü emekçi ve ezilenlere ödettirmek isteyenlere 'dur' deme zamanı gelmiştir" diye konuştu. Davutoğlu, son olarak, "Pusulayı demokrasiden yana çevirme zamanı gelmiştir" dedi.

'KAYYIMLARI SARAYA GÖNDERECEĞİZ'

Daha sonra söz alan HDP Gaziosmanpaşa Belediye Eş Başkan adayı Sinan Zincir, "Tek adam rejimi belediyelerde de yok edeceğiz. Demokrasi güçlerinin bize verdiği mesajı aldık; kayyum atanan yerleri Saray'daki yerlerine göndereceğiz. Batıda da muhalif adaylarının yanında olacağız. 31 Mart halkların barışı olacak. Biz kazanacağız birlikte kaybettireceğiz" diye konuştu.

CHP Şişli adayı Muharrem Keskin de "Şişli’de demokrasiyi inşa ederek geliyoruz" dedi.

'PRAMİDİ TERSİNE ÇEVİRECEĞİZ'

CHP'nin Beyoğlu Adayı Alper Taş ise "Kazanırsak güzel bir tarih yaratmak istiyoruz. Buna ihtiyacımız var. Sarayın yerel yönetimlere giydirdiği dar gömleği yırtmak önemli olacak" dedi. Taş, "Pramidi tersine çevireceğiz. Halkı başa getireceğiz. Biz aşağıda kalacağız. Kayyum politikalarına karşı halkımız bizi çağırabilir. Örgütlü Beyoğlu halkı 5 yıl beklemesine gerek yok. Siz iyi yönetemiyorsunuz diyip bizi geri alabilirler. Kayyumlara değil halkın geri çağırma hakkına saygı göstereceğiz" şeklinde konuştu. (Mezopotamya Ajansı)

Öne Çıkanlar