RTE’ye ilkokul öğretmeninden mektup

Bu mektubu, elçiye zeval olmaz deyip aktarmak istiyorum. Barış sürecinden sonra, nereden nereye gelindiğini hatırlatmak için.

Dr. Ergün Sönmez, 1936 Diyarbakır/Ergani doğumlu. İlk ve ortaokulu Ergani’de, liseyi Diyarbakır’da okudu. 1957’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdi, aynı zamanda Yüksek Gazetecilik Enstitüsü’nde okudu. 1962-1964 yıllarında yedek subaylık görevinin bir buçuk yılını Kasımpaşa Piyalepaşa İlköğretim Okulu’nda yaptı. Burada Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yarım dönem 4. sınıfta ve 5. sınıfta öğretmenlik yaptı. 1965’de İş Bankası’nda çalışmaya başladı. 1966’da Almanya’ya gitti, 4 yıl düz işçiliğin ardından Berlin’de 26 yıl öğretmenlik yaptı. Aynı dönemde Berlin Hür Üniversitesi’nde sosyoloji ve iktisat bilimi doktorasını 1979 yılında tamamladı. Sendikal faaliyetler yanında, sosyalist partilerde çalışma yürüttü. Aynı zamanda bir neyzen olan Ergün Sönmez halen eşi ve kızıyla birlikte İsviçre’de yaşıyor. Almanca ve Türkçe yayınlanmış birçok yapıtı var. "Kolektif Emperyalizm" adlı kitabından sonra (Belge Yayınları 2015), "Kolektif Emperyalizm ve Türkiye’nin Konumu" (Belge Yayınları, 2019) adlı kitapları, yaşadığımız dünya durumunu ve Türkiye’nin bunun içindeki konumunu yorumlamaktadır. Dr. Sönmez, ilkokulda öğrencileri ile bir aile gibi olduklarını söylüyor RTE’ye kitabını yollarken yazdığı mektupta. "Sonra öğretmeni olarak başka bir mektubumla beraber o sırada yeni yazmış olduğum, Kolektif Emperyalizm kitabımı R.T.Erdoğan’a postaladım. İlkokul 4’te yarım yıl, 5’teyse tam yıl sınıf öğretmenliğini yaptığım R.T.Erdoğan’ın Türkiye’nin Kürt sorununu çözerek Türkiye’yi demokratikleştireceğini ve Türkiye’yi dünyada layık olduğu konuma getirebileceğini arzu ve ümit ediyordum."

Bu mektubu, elçiye zeval olmaz deyip aktarmak istiyorum. Barış sürecinden sonra, nereden nereye gelindiğini hatırlatmak için:

"Kitabımın yayın gecikmesinden dolayı size yukarıdaki yazdığım mektubumu ve kitabımı ancak şimdi iletebiliyorum. Mektubumu yazdığım Ocak (1995) ayından bugüne dek uzun zaman geçti…

Güney Kürdistan’ın bugünkü otonomi yapılanmış durumu; Rojava’nın özerk yapılanma sürecinde olması gerçekte Türkiye için tarihsel bir şanstı(r). Türkiye’nin Rojava’nın özerk yapılanmasından hiç de korkmaması gerekir(di). Bu durum Türkiye için de bir kazanımdı(r). Kuzey Irak’taki Kürt otonom yönetiminin kurulmasını zamanın Türkiye yöneticileri kesinlikle istemediler ve otonomi yapılanmasında karşıtlığı için tüm imkânlarını kullandılar. Ama buna rağmen "beklemedik" bir Irak Savaşı ortamında Kuzey Irak Kürt Otonom yönetimi oluştu ve Türkiye’nin bugün en iyi birlikte çalışan ve bu ortamdan her iki tarafın da karşılıklı çıkarlarında gelişen komşuluk ilişkileri durumu yarın Türkiye ve Rojava Özerk Kürdistanı için de aynı olumlu benzer durumun gelişmesi olağan ve doğaldır. Ve de Kürt Özgürlük Hareketi’nin yönlendiricisi ve Kürt halkının çoğunluğunca lider olarak kabul ettiği Sayın A.Öcalan’ın hem Türkiyeli olması, hem de Türkiye’de tutsak olması ve Kürt çözüm sürecinin birinci derecede aktörü olması durumuyla Türkiye halkı ile üç parçadaki, sonra giderek de dört parçadaki Kürt halkının ve bu coğrafyadaki diğer halkların birlikte oluşturabilecekleri eşit haklarda bütünleşmek ve de birlikte bir güç birliği oluşturmak olanağı doğmuştu(r).

Oysa, 2015 seçimi öncesi sizin ve partinizin Kürt sorununu sonuçlandırmamanız, acil olan yeni anayasayı çıkarmamanız, en azından süreci daha da hızlandıracağınıza durdurmanız Haziran seçimlerinde seçimde tek başına iktidar partisi olmayı engelledi. Mektubumda özellikle vurguladığım doğrultuda Türk, Kürt ve diğer ötekileştirilmiş hakların eşit haklarda Türkiyeli vatandaşlığıyla bütünleşen bir entegrasyonunu yeni bir anayasa çıkararak gerçekleştirseydiniz partiniz bu duruma düşmeyecekti(niz). Sıkça adlandırdığınız Yeni Bir Türkiye, ancak Osmanlı mirasından kalan tarihi ve coğrafyasında yaşayan tüm halkların Türkiyeli eşitliğinde, Türkiye’nin demokratik ve evrensel hukuk devletliğinde Türkiye tüm potansiyelini kullanarak halkının refahını sağlayan bir Türkiye oluşturulmasıyla mümkündür. Ne yazık ki, Türkiye’nin bu yakıcı gerçekleri görülmeyerek seçim sonrası gene alışılmış anlamsız savaş başlatıldı. Şimdi ister yeni seçimle tekrar tek başına iktidara gelmiş olun veya tek parti iktidarsızlığıyla koalisyona gidilsin, vurgulanan bu tarihsel sorunlar çözülmedikçe yalnız siz ve kurduğunuz parti kaybetmeyecek, Türkiye devamlı kaybedecektir. Bu objektif olarak sosyolojik bir olgudur. Bu objektif durum de facto olarak Türkiye’nin önünde dururken, "PKK terörüne" karşı olma gerekçesiyle bugünkü yeni modifikasyon politikalarıyla yürütülen savaş sizi ve partinizi sizden önceki hükümetlerin yürüttüğü savaşın akıbetine uğratacağı yönündedir. Mektubumda vurguladığım çözümü es geçip, tarihten ders çıkarmayıp savaşı yürütmekle siz kendinizin bizzat politik intiharınızı hazırladığınızı önemle görmeniz gerekir. Mektubumda vurguladığım reel durumla sizin için bugüne kadar Türkiye’nin birikmiş ve gecikmiş tarihsel problemlerini çözmekten, hemen barışı ve demokrasiyi sağlamaktan başka bir gerçek seçeneğinizin olmadığını, Batı’nın ve eski vesayetçilerin size karşı istediği kuyuya düşmeyi kendiniz yürüttüğünüz bugünkü savaş ortamıyla kendinizin kazdığını görebilmelisiniz. Zaten "Türkiye baharı" ve sizi etkisizleştirmek için eski sinmiş vesayetçiler ve Batı fırsatları kollamaktadır. Vurgulanan sorunların acil çözümü yalnız sizin kişisel ve parti çıkarları için değil, Türkiye’nin durumu ve geleceği için elzemdi (r). Bu vurgulanan gerçekleri tarihsel sorumluğunuzda görmenizi dilerim. Saygılarımla." Ergün Sönmez (18.09.2015)

Kitap ve mektup, adrese ulaştı mı? Ulaşmadı mı? Kim bilir?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi