Sevgili herkes…

Sizler hapiste olduğunuz sürece hiçbirimiz özgür değiliz. O yüzden hapisteki gazeteciler mektubuma böyle başladım.

Cezaevinde bulunan gazetecilere mektup çağrısı "Dışardaki gazeteciler"den geldi. Ben Elif’i (Ilgaz) biliyorum. O da beni. Onun abisini de biliyorum, Kerem’i… Metin Göktepe’yi yaşarken gören son meslektaşı. Gözaltına alınmak üzere olan Metin’in kolunu bırakmayan genç Cumhuriyet muhabiriydi Kerem Ilgaz. Babalarını da biliyorum Aydın Ilgaz’ı… Benim sevgili ağabeyim. Sonra hepsinin büyüğü bizim de baş tacımız edebiyatımızın dev ismi Rıfat Ilgaz’ı… Rıfat Hoca’yı herkes biliyor.

Böyle asil bir soyağacı var Elif’in. Cumhuriyet gazetesi davasında 5 yıldan az ceza alanlar, dosyayı Yargıtay’a götüremedikleri için uydurma dosya onları İzmit Cezaevi'ne getirip bıraktı.

Kimleri?

Güray Öz, Musa Kart, M. Kemal Güngör, Hakan Kara, Önder Çelik ve Emre İper.

Daha önceki deneylerden biliyorum ki, cezaevine yollanan mektuplar olabildiğince geç ulaştırılıyor mektup sahiplerine… Hepsi zincirin bir parçası olmuş ellerinden geleni artlarına koymuyorlar:

Buyurun size nasıl bir kötülük yapabiliriz?

O yüzden gazeteden yazayım da herkesi eline kısa sürede ulaşsın dedim.

Öncelikle bir şikâyetimi ortaya koymalıyım. Sevgili Musa Kart, seninle son yıllarda cami avlularında veya adliye koridorlarında sık aralıklarla görüşüyorduk. Ne güzel diyemeyeceğim tabii ki.

Seni kapalı cezaevinden açık hapishaneye saldıklarında bir türlü zaman ayırıp da evlerimizin ortasında bir kafede oturup sohbet edemedik. Beni biliyorsun, "sen içerdeyken" arar sorarım. Çıkınca top sende oluyor. Yeri gelmiş, hazır sen yine "demokrasi nöbetindeyken" bildireyim istedim.

Güray Öz’e mektup yazmak kolay değil. Baştan sona mektup yazarak "Kuşların Kanat Sesleri" romanını bizlere armağan eden Öz, aynı zamanda titiz bir gazeteci. Anında editör gözlükleriyle yanlışları buluverir.

Mustafa Kemal Güngör o bizim avukatımız. Hukuk fakültesindeki öğrencilik yıllarından beri sofra arkadaşımız. Ne yazık ki Yeni Türkiye diye gelenler avukatları da içeri atmaya başladılar.

Hakan Kara, en kara günlerde bile kahkahasını eksik etmeden bütün Babıali’nin istatistik sorularını yanıtlayarak başında bulunduğu Cumhuriyet Haber Merkezi'ni de çekip çevirirdi.

Önder Çelik ve Emre İper kardeşlerimle diğer dostlar gibi anılar biriktirecek kadar zaman geçiremedik. Onları yargılamalar ve mahkûmiyetler vesilesiyle tanıyıp sevdik, dik duruşlarıyla birlikte…

Elif Ilgaz’a karşı mahcup olmamanın huzuruyla satırlarıma son veriyorum. Hapishanelerde tek gazeteci bile olmamalı. Oysa şimdi gazeteci derneklerinin genel kurulunu toplayacak kadar meslektaşımız içerde… Sizler hapiste olduğunuz sürece hiçbirimiz özgür değiliz. O yüzden hapisteki gazeteciler mektubuma böyle başladım:

Sevgili herkes!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nazım Alpman Arşivi