Silah kurusıkı çıktı

Ne yalan söyleyeyim; konuk takım pozisyonları daha tehlikeliydi. Maçın sonucunu ise iki kaleci belirledi.

Türkiye ile Arnavutluk futbol milli takımları İzmir'de karşılaşıyor.

Tarih: 27 Ekim 1982.

Bizimkiler 1070 gündür galip gelememiş, 768 gündür de gol atamamış...

Maçın bitmesine saniyeler kala golden ve galibiyetten umudu kesen seyirci stattan sıyrılıp efkar dağıtmak üzere Kordon'un yolunu tutuyor. Ama Çingene Arif'in (Kocabıyık) golü, dakikalar sonra kurulan masaları hüzne değil, yoğun bir anason meltemine maruz bırakıyor...

E yani tarihi gol denmez mi buna?..

Bendeniz o sırada Cumhuriyet'te nöbetçiyim.

Maçı gazeteye girdikten sonra biz de Sıraselviler'de Zeki Müren'e iştirak edip kutlama yapacağız haliyle...

Derken santral görevlisi Satılmış aradı, "İzmir'den Celal Başlangıç'ı bağlıyorum" dedi.

Meğer Celal o tarihi golün fotoğrafını çekmiş. Bir kopyasını uçağa yetiştirmiş, bir kopyasını da telefoto geçiyormuş.

Az sonra aletten bir karaltı çıktı ama çamur. Çünkü sistem Nuh nebiden kalma...

Gece amiri Hüsnü'yü (Kaplanlar) aradım, birazdan Yeşilköy'e inecek uçaktaki fotoğrafı aldırmasını rica ettim. Hiç aracı yokmuş. Ve biz sayfaya o berbat fotoğrafı koymak zorunda kaldık... (Hüsnü kardeş, sana hâlâ kırgınım. Hiç değilse taksi tutsaydın da maaşımdan kestirseydin. "Kendin tutsaydın ya" deme. Ay sonuydu...)

***

Bunları yazana kadar bugünkü maçın 38'inci dakikasına geldik, henüz tık yok.

O halde anılara devam...

Attığım başlık şöyleydi:

"Akşam yemeğinde Arnavut ciğeri vardı..."

Sayfa provası, aynı zamanda edebiyat dünyasının yetkin isimlerinden Konur Ertop'un önüne gitti. O da bizler gibi, gece nöbetlerinde mesaisinin büyük bölümünü mürettiphanede geçirirdi...

Gözlüğünün üstünden manşeti görür görmez önce kısa ama sert bir çığlık attı, ardından da haykırdı:

-Rezalet, diplomatik skandal...

Konur abi dünyanın en kibar adamıydı. Yemeğin adını büyük harfle ve iki sözcük halinde vermemin nedeni, bu olağanüstü zarif şahsiyetin tepkisini görmekti...

Şakayı başka bir şeye çevirmemek için hemen yanına koştum, özür diledim. Gülerek, "Vallahi tansiyonumu fırlattın" dedi. Derhal başlığı "Akşam yemeğinde arnavutciğeri vardı"ya çevirip gazeteyi baskıya verdik...

***

İlkyarı biterken tek ciddi pozisyon konuk takımdan geldi. Aslında her hafta düzenli olarak manikür-pedikür yaptıran kaleci Mert, kamp nedeniyle ihmal etmiş olmalı ki, baraja çarpan topu tırnaklarının ucuyla kornere çevirdi ve kırkdokuz dakika golsüz geçildi...

***

Ciğer miğer dediysek yanlış anlaşılmasın ha. Bu Arnavut milleti hem Hitler'i hem Mussolini'yi topraklarından kovalamış adamlar. İşte, bu maçta da gördük 28 bin kilometrekarelik, üç milyon nüfuslu ülke futbolcularının direncini...

***

İkinci yarı da tatsız başladı. Gelin bu vesileyle fıkra dağarcığınıza da naçizane katkıda bulunayım. Maçta bir şeyler olursa temas ederiz tabii...

***

Dünya büyük bir tehlikenin eşiğindedir. Beş ülkeden gelen gönüllülerden beşi seçilerek bir ekip oluşturulacaktır. Tüm gönüllüler kampta sınava alınır...

İlk sırada Amerikalı vardır. Adamı yan odaya alırlar. Bir de ne görsün; karısını da getirmemişler mi...

Eline tabancayı verirler, "Hanımefendiyi vuracaksın" derler.

"Hadi canım siz de. Batsın bu dünya, razıyım" der ve karısını da alıp odayı terk eder...

Ardından Fransız, İngiliz, Çinli, Papua Yeni Gineli, Gürcü, Tacik falan bu rezil teklifi reddederek çekip giderler...

Sıra Arnavut'a gelir.

Tabancayı eline verip karısını öldürmesini söyler ve dışarı çıkarlar.

Az sonra patlama sesi üzerine odaya koşarlar.

Tabancanın namlusu tütmektedir ama kadın ortada yoktur.

"Ne yaptın, karın nerede" diye sorarlar.

Arnavut yanıtlar:

-Mori verdiginiz piştov kurusıkıymış. Ben da oni pençeredan attim aşşiye...

***

Adana ile Mersin'in toplamı kadar araziye sahip üç milyon nüfuslu ülkenin adamı, görev uğruna sevgili nikahlısını bilmem kaçıncı kattan atmış; bizim gözümüzün yaşına bakar mı" diye kara kara düşünürken, Arnavutluk kalecisi, "Benim adım Tomas, evsahibini dertte komaz" deyince, Cenk de son dakikada golü attı...

Fransa da İzlanda'da galip gelmez mi.

Buyrun çift kaymaklı ekmek kadayıfına... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi