Sosyal demokratların aday belirleme trajedisi

Sosyal demokratların aday belirleme trajedisi
Ben hayatımda şeytanın sağ ayağı ile ilgili bir söylence duymamıştım. Kaymakama baktım, belki bu saçmalığa bir son verecek diye umutlandım. Ama adamdan ses çıkmıyordu.

Sabahattin ÇETİN*


İLGİLİ HABER: 1989 YEREL SEÇİM RAPSODİSİ: ERDOĞAN'IN İLK YENİLGİSİ

Özellikle Bertrant Show'ın "My Fair Lady" etkisi ile Sivaslı bir kır adamını "sosyal demokrat" bir görünüme ulaştırabilmemizin öyküsü (okumayanlar için link yukarıda) kulaktan kulağa yayıldı. 

Beyoğlu Belediyesi Başkanlığını kazandığımız kampanyamız parti çevrelerinde beni bir hayli ünlendirdi.

Seçimlerden galip çıkan SHP yurdun bir çok il ve ilçesinde belediye başkanlığı kazanmıştı. Yani ülke de "sosyal demokrat belediyecilik" dönemi başlamıştı. Biz daha seçim yorgunluğumuzu atmadığımız günlerde bir sabah Erdal Bey’in özel kalem müdürü Hatice Hanım aradı. Erdal Bey’in bana verdiği yeni görevi tebliğ etti.

İnebolu Belediye Başkanı bu ilçenin geliştirilmesi ve turizme açılması için Erdal Bey’den yardım istemiş. O da bu iş için beni önermiş. Birkaç gün sonra Belediye Başkanı beni aradı, "ne zaman İnebolu’ya geliyorsunuz?" diye sordu. "Sizin orada tanıtım için veya turizm için nasıl özellikler var" diye sordum. Konuşmasından anladığım kadarı ile başkan, ifade etme güçlüğü çeken biriydi. Kendi kendime "eyvah" dedim "bu da sosyal demokrat." Bir sürü kem küm içinde birdenbire "bizim burada bir ortadoks kilise kalıntısı var" demez mi? "Tamam" dedim "başkan geliyoruz".

Hemen arkeolog dostlarımı aradım. Kimse bu bilgiye inanmadı. Böyle bir kilise kalıntısının bu güne dek bilinmesi gerekiyordu diye düşünenler çoğunluktaydı. Ama bazıları olabilir diye kuşkuluydu. Hatta eğer doğruysa İnebolu yabancı turistlerin ilgi merkezi olabilirdi.

Gazeteci arkadaşım Emin Tanrıyar o sırada Nokta dergisinin yayın yönetmeniydi. Bu bilgiyi paylaşınca "Bu haberi bizden başkası yapamaz. Sakın kimseye verme. Kapaktan veririz" diye heyecanlandı.

Emin, yanıma gazeteci Figen Akşit’i ve bir fotoğrafçıyı verdi. İnebolu’ya yollandık.

Belediye Başkanı ve meclis üyeleri bizi karşılayıp otelimize yerleştirdiler. Belediye Başkanı ilçenin Aygaz bayisiydi. İriyarı, şişmandı. Bir gözü kaza geçirdiği için kendisi ile göz göze gelerek konuşamıyorduk. Bütün eğitiminin ilkokul olduğunu söyleyen müzip bir "sosyal demokrat"tı.

Figen daha ilk izlenimden sonra sürekli kulağıma eğiliyor "Aldatıldık. Burada kilise milise yok" diye fısıldıyordu. Geldiğimizde karanlık çöktüğü için, "yıkıntı"yı ertesi sabah görebilecektik. Bu arada bu şirin kasabanın yüzyılın başından kalma ahşap evleri ilgimi çekmişti.

Ertesi sabah otelimizin önünde birikmiş araç konvoyu ile bir tepeye tırmandık. Başkan, kaymakam ve meclis üyelerinin yanı sıra partililer de merakla bizi izliyorlardı. Tepeye vardığımızda başkan bir taş yığınını işaret ederek "işte kilise kalıntısı" dedi. Biz taş yığınına meraklı gözlerle bakarken, o sırada birkaç keçiyi otlatan yaşlı bir köylü bu sözleri duymuştu. Yanıma yaklaştı, kalabalık zevata aldırmadan "ne kilisesi, bu doksan yıllık bir rum manastırıdır" demez mi? Belediye Başkanı ve kaymakam, azarlayan bakışlarla köylüyü süzdüler. Başkan "sen işine bak" diye ihtiyarı azarladı ama köylünün gerçeği söylediği belliydi.

Figen kahkahayı patlatınca ben de gülmeye başladım. Bizim kahkahalarımızdan yalanı yutmadığımız anlaşılmıştı. Başkan bu yıkıntılardan bir tanıtım malzemesi çıkarmaya kararlıydı. "Varsın manastır yıkıntısı olsun. Biz buraya ‘şeytanın sol ayağını inşa ederiz" dedi. Merakla adama döndüm. Heyecanla devam etti. "Şeytanın sağ ayağı Edremit'te. Şeytan Kırım’a uçmak için sağ ayağına oraya basmış. Bir çok insan sağ ayağı görmek için Edremit’e gidiyor. Burası da Kırım yolu üzerinde olduğuna göre sol ayağını da buraya basmış olsun. Aha işte şuraya şeytanın ayağının izini yaparız." Figen gülmekten kırılıyordu.

Ben hayatımda şeytanın sağ ayağı ile ilgili bir söylence duymamıştım. Kaymakama baktım, belki bu saçmalığa bir son verecek diye umutlandım. Ama adamdan ses çıkmıyor, bıyık altından sırıtıyordu. Aşağıda Karadeniz muhteşem dalgaları ile İnebolu sahilini dövüyordu. Bu durumdan hem sıkılmış hem de Erdal Bey’e "sosyal demokrat"ların bu komik halini nasıl anlatacağımı düşünüyordum.

"Sosyal demokrat" başkana bizi ağırladığı için teşekkür ederken, "Başkan" dedim. "Kasabanızın en değerli turizm hazinesi ahşap evlerinizdir. Bunların değerini öne çıkarın, şeytanı boşverin" dedim. Başkana ve kaymakama aldırmadan bizi getiren arabalara doğru yürüdüm.

Figen’e çektiği fotoğrafları kullanmaması ve yaşadığımız komediyi yazmaması için yalvardım. Bu ülke de sosyal demokrasi için daha çok yol var. Sandıktan çıkan sonuçlar ne kadar yanıltıcı olabiliyormuş.

*Sinemacı (Yapımcı-Senarist)

Öne Çıkanlar