'Yalnız içenler yangına körükle gidiyor'

'Yalnız içenler yangına körükle gidiyor'
Vedat Milor, Oxford Üniversitesi'nin alkol kullanımıyla ilgili araştırmasını yazdı.

Gastronomi yazarı ve TV programcısı Vedat Milor, Oxford Üniversitesi'nin 'içmek' temalı araştırmasını kaleme aldı. Araştırmada insanların arkadaşlarıyla makul ölçüde içmesinin mutluluk kaynağı olduğunu belirten Milor, tek başına içmenin ise depresyona sürüklediğine dikkat çekti. Milor, aynı araştırmada modern pub'larla mahalle pub'larının da kıyaslandığını ve ilk tür gastropub’larda uzun süreli arkadaşlıkların doğmadığını söyledi.

Milor, "Kamu yönetimi dersi vermiş biri olarak çıkardığım sonuç: Sosyal içki tüketimi, ‘bira’, ‘şarap’ festivalleri toplum sağlığı için iyi. Ama tek başına içmek kötü. Sonuçta bir kadeh bir şey ve arkadaşlarla güzel zaman geçirmek esas şu ölümlü dünyada" diye yazdı.

Vedat Milor'un Hürriyet'te "İçki bahane, dostluk şahane" başlığıyla bugün yayımlanan yazısı şöyle: 

Oxford Üniversitesi’nin araştırmasına göre arkadaşlarla birlikte makul ölçüde içmek mutluluk kaynağı; tek başına içmek ise depresyona sürüklüyor.
Yalnızlık günümüz dünyasının en acıklı denilebilecek durumlarından biri. Sosyal medya, dijital dünya benim ve çoğunuzun anlayamayacağı süratle değişiyor ama yalnızlık olgusu da buna paralel biçimde artıyor. Bu durumu sosyal bilimciler nasıl ölçüyor? Hepimizin çevresinde yaptığımız iş çerçevesinde gelişen bir sosyal ağ var. Elbette yaşamımızın önemli bir bölümü de aile içinde. Ama bütün bunlara rağmen yalnızlık artıyor. Ölçüt etrafınızda tüm sırlarınızı paylaşabileceğiniz, güçlük dönemlerinde başınızı yaslayabileceğiniz kaç kişinin bulunduğu. Bu sayı günümüzde ve her ülkede giderek düşüyor. Batı’da ortalama 2.5 kişi. Bahsettiğim tip gerçek samimi arkadaşı veya yakını olmayanların oranı neredeyse üçte bir. Kanımca bu durum sosyal medyada giderek artan saldırganlığın da nedenlerinden biri.

SAMİMİ ARKADAŞ ÖMÜR UZATIR 

Yalnızlık olayının yeni öğrendiğim bir boyutu da var. Yapılan araştırmalara göre sağlık açısından ciddi bir risk faktörü. Belli hastalıklara yakalanma riskini artırıyor. Ama bunun da ötesinde. Hastalık sonrası iyileşmemizi çabuklaştırıyor samimi arkadaşlar. 148 kalp hastası ile ilgili çok ilginç bir araştırma yapılmış. Geçirdikleri kalp krizinden 12 ay sonra yaşama yüzdesine bakmışlar. Kalp krizini yenmeyi açıklayan ilk faktör arkadaş sayısı ve kalitesi. İkinci faktör ise sigaradan vazgeçmek. Yani samimi arkadaş ömrümüzü de uzatıyor.

İşte burada içki denen olay ve endorfin yani mutluluk hormonu devreye giriyor. 10 Ağustos tarihli Financial Times gazetesinde Oxford Üniversitesi’nden Profesör Robert Dunbar’ın uzun süren araştırma sonuçlarına dayanan bir yazısını okudum. Tek cümleyle özetlersem "Başkaları ile birlikte makul ölçüde içki içme mutluluk kaynağı; tek başına ise depresyona sürüklüyor".

YALNIZ İÇENLER YANGINA KÖRÜKLE GİDİYOR

Olay şu: İnsanoğlunun alkol ile ilişkisi çok eskiye dayanıyor. Yeni bulgulara göre MÖ 8000 yıllarında ekmeğe uygun olmayan tahıllar Çin ve Ortadoğu’da fermante ediliyormuş. Matrak bir bulgu da fil ve şempanze gibi zeki hayvanların dalında çok kalmış ve fermante olmuş meyveleri diğerlerine tercih etmeleri. Neden mi? Alkol beyindeki bazı mekanizmaları tetikliyor. Başta mutluluk hormonu denen endorfin... Endorfinler acıyı dindirmede de etkili. İnsanların birbirleriyle kaynaşmasında, güvenmesinde de etkili. Detoks yapıldığı zaman kullanılan endorfini bloke eden ilaçlar belki kilo kaybına yarıyor ama adamı strese sokuyor.

İngiliz ‘Medical Journal’ sitesinde yayınlanan bir araştırmada hiç içki içmeyen ya da çok içenlerin ileri yaşlarda demans riskinin, ara sıra ve arkadaşlarla birlikte içenlere göre çok fazla olduğu belirlenmiş. Neden? Hiç içmeyenlerin, ‘sosyal içici’ denen ve pub’larda arkadaşlarıyla içenlere kıyasla sosyal bağları ve arkadaş sayısı az. Evde yalnız içenler de çok içiyor ve yangına körükle gidiyor. Sosyal içicilerse kendilerine güzel bir muhit buluyor ve burada devamlı konuşulduğu için beyin hücreleri çalışmaya devam ediyor.

MODERN PUB'LARDA DOSTLUK KURULUR MU?

Oxford Üniversitesi’nde yapılan ilginç bir araştırma da modern pub’lar ile mahalle pub’larını kıyaslamış. İlk tür gastropub’larda uzun süreli arkadaşlıklar doğmuyor. İkincilerde doğuyor ve mutluluk hormonu devreye giriyor. Bunu okuyunca iki şey düşündüm. Biri, benim rakı üzerine negatif gastronomik yorumlarımın neden bu kadar kişiyi rahatsız ettiği. Sonuç olarak ‘rakı, balık bahane, arkadaşlık şahane’. Benim yaptığım pişmiş aşa su katmak. İkinci olarak ise 100’e yakın yaşında bile beyni pırıl pırıl rahmetli Aydın Boysan’ı ve onun yakın bir arkadaş grubuyla rakı içmek için neden gastronomik özelliği olmayan bir meyhaneyi seçtiğini anladım: Rahat konuşulabilecek bir ortam ve alışılageldik, bildik ‘mahalle’ meyhanesinin verdiği güven. Bunun karşıtı da, trend olana güvensizlik. İngiltere’deki gastropub’lar gibi...

İçkisiz sosyal ortam ve yemeklerde endorfin salgılanmıyor mu? Tabii ki salgılanıyor. Özellikle kahkaha bol ve ortak anılar çok olursa... Ama ortak içki tüketimi mutluluğu arttıran ve zihni dinç tutan bağımsız bir faktör. 

Kamu yönetimi dersi vermiş biri olarak çıkardığım sonuç: Sosyal içki tüketimi, ‘bira’, ‘şarap’ festivalleri toplum sağlığı için iyi. Ama tek başına içmek kötü. Sonuçta bir kadeh bir şey ve arkadaşlarla güzel zaman geçirmek esas şu ölümlü dünyada.

YAZIYI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN:

Öne Çıkanlar