'Süleyman Soylu devlet içinde devlet haline gelmiştir'

'Süleyman Soylu devlet içinde devlet haline gelmiştir'
HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, İçişleri Bakanı'nın vekillerini tehdit ettiğini belirterek, 'Eş başkan ve vekillerimize dönük bir olumsuzluğun sorumlusu Soylu'dur' dedi.

HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, partisinin İstanbul İl binasında gerçekleştirdiği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İçişleri Süleyman Soylu’nun HDP’li vekillere yönelik tutumunu sert sözlerle eleştiren Oluç, "Süleyman Soylıu, siyaseten köksüz, iktidara iliştirilmiş bir kişidir. Biz Süleyman Soylu’nun tehditlerine pabuç bırakacak bir parti değiliz. Milletvekilimize ‘görürsün sen’ dedi. Bugün itibariyle herhangi bir vekilimize, eş genel başkanlarımıza, parti yöneticilerimize yönelecek herhangi bir olumsuzluğun sorumlusu siyasi olarak da hukuki olarak da Süleyman Soylu’dur" şeklinde konuştu.

AKADEMSYENLERE OPERASYON

Bu sabah İstanbul'da akademisyenlere dönük operasyona değinen Oluç, "Gene hukuk dışı bir operasyon gerçekleşti. Aralarında Profesör Betül Tanbay’ın, Profesör Turgut Tarhanlı’nın, Çiğdem Mater’in de bulunduğu 13 kişi, akademisyenler ve kültür alanında çalışan çeşitli insanlar gözaltına alındı. Betül Tanbay uluslararası bir matematik profesörüdür. Yıllardan beri çok önemli araştırmalara imza atmıştır. Turgut Tarhanlı, hepimizin bildiği ve tanıdığı Türkiye’nin en önemli insan hakları hukukçularındandır. İnsan Hakları Vakfı'nun kurucularındandır. Bilgi Üniversitesi'nde dekanlık yapmıştır. Türkiye’de insan hakları hukuku, anayasa, hukuk dendiği zaman başvurulan hocalarımızdan biridir. Bu arkadaşlarımız son derece hukuksuz şekilde gözaltına alındılar" dedi.

"SAVCILIĞINA AÇIKLAMASINA GÜLSEK Mİ AĞLASAK MI BİLEMİYORUZ"

Oluç sözlerine şöyle devam etti:

"Savcılığın yaptığı açıklama da hukuk adına, insan hakları adına, adalet adına insan gülsün mü ağlasın mı bilemeyeceği bir durum oluşturuyor. Kendilerine yöneltilen suçlamaların önemli bir kısmı, savcılığın yaptığı açıklamadan gördüğümüz kadarıyla, Gezi Direnişi'ni organize etmek. Bu ülkedeki siyasetçiler Gezi Direnişi'ni, nasıl gerçekleştiğini anlamadı. Savcılık da anlamadı. Anlamalarını da beklemezdik. Gezi Direnişi, yüz binlerce insanın yerel demokrasi konusunda verdiği en önemli mesajlardan biriydi. O direniş yüz binlerin ortak organizasyonu, inisiyatifi, iradesi ile gerçekleşti ve Türkiye tarihine çok önemli bir not olarak düşüldü. Umarız bugün gözaltına alınan arkadaşlarımız ve 1 yıldır tutuklu bulunan Osman Kavala, bir an evvel serbest bırakılırlar. Büyük bir hukuksuzlukla karşı karşıyayız. Uluslararası alanda da bunun çok büyük bir ses getireceğini bir kez daha söylemiş olalım.

"BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ SOYLU TARAFINDAN PROVOKE EDİLDİ"

Meclis'te Plan Bütçe Komisyonu'nda devam eden bütçe çalışmalarına ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun HDP’lilere yönelik tutumuna değinen Oluç şunları söyledi:

"Bugüne kadar 9 bakanlığın bütçesi tartışıldı. Bakanlar geldiler, milletvekillerinin görüşlerini ve eleştirilerini dinlediler. Kimi sorulara ve eleştirilere cevaplar verdiler. Zaman zaman gerilimli tartışmalar olsa da 9 bakanlığın bütçesi siyasi kriterlere uygun bir şekilde değerlendirildi, ta ki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Meclis'e gelene kadar. Tablo tamamen değişti. İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşmeleri bu bakan tarafından büyük ölçüde provoke edildi, gerçek görüşmeler yapılamaz hale getirildi.

"SOYLU, SİYASETEN KÖKSÜZ, İKTİDARA İLİŞTİRİLMİŞ BİR KİŞİDİR"

Bu kişi AKP geleneksel kadrolarından, kademelerinden gelen bir kişi değildir. Bu kişi devletin geleneksel kadrolarından, kademelerinden gelen bir kişi de değildir. Süleyman Soylıu, siyaseten köksüz bir kişidir. İngilizce deyimiyle ‘embedded’, yani iktidara iliştirilmiş bir kişidir. Böyle bir kişinin gelip de milletin Meclisi'nde, halkın vekillerine tehditler savurması, Plan Bütçe Komisyonu'ndaki toplantıyı provoke etmesi asla kabul edilemez.

"SOYLU, DEVLET İÇİNDE DEVLET HALİNE GELMİŞTİR"

Bu kişi yaptığı çalışmalarla adeta devlet içinde devlet haline gelmiştir. Geçmişin derin devlet kadrolarınca büyük bir heyecanla desteklenen, ayakta tutulan bir kişidir. Devlet içinde devlet haline gelmesi, onu bu göreve getirenler için de önümüzdeki günlerde büyük bir sorun teşkil edecektir, söylemiş olalım. Bu kişi hukuk takmaz, insan haklarını bilmez. Bu kişi uluslararası demokratik sözleşmeleri anlamaz. Öyle bir kişidir. Yaptığı açıklamalara, konuştuğu sözlere bakın, 3 cümleyi bir araya getiremez, ama toplantıları terörize etmekte, provoke etmekte üstüne yoktur.

"VESAYET REJİMLERİNDE ATANMIŞLAR SEÇİLMİŞLERİ TEHDİT EDER"

Biz Süleyman Soylu’nun tehditlerine pabuç bırakacak bir parti, milletvekilleri, parti yöneticileri değiliz. Bizim milletvekilimiz Ebru Günay’a ‘görürsün sen’ dedi. Neyi göstereceksiniz? Siz atanmış bir bakan olarak seçilmiş bir vekili nasıl tehdit edersiniz? Biz bu tarzı biliyoruz. Vesayet rejimlerinde atanmışlar, seçilmişleri tehdit eder. Şimdi gene bir vesayet rejimi yaşanıyor, atanmış bakan, seçilmiş vekilimizi tehdit ediyor. Ne göstereceksiniz vekilimize? Eş Genel Başkanlarımızı, milletvekillerimizi, belediye eş başkanlarımızı, yöneticilerimizi tutukladınız. Yargılıyorsunuz, fezlekeler düzenliyorsunuz. Hukuksuz gözaltı, tutuklamalar yapıyorsunuz. Biz bunların hepsini gördük, daha ne göstereceksiniz? Bakın, kayıtlara geçsin diye söylüyorum:  Bugün itibariyle eş genel başkanlarımıza, milletvekillerimize, parti yöneticilerimize dönük yaşanacak herhangi bir olumsuzluğun müsebbibi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dur. Kendisini destekleyen, çeşitli organize işlerde kullanılan devlet kadrosu dışındaki insanları harekete geçirme kapasitesine sahiptir. Bugün itibariyle herhangi bir vekilimize, eş genel başkanlarımıza, parti yöneticilerimize yönelecek herhangi bir olumsuzluğun sorumlusu siyasi olarak da hukuki olarak da Süleyman Soylu’dur.

"İNSAN HAKLARI İHLALLERİNİ TARTIŞMAYALIM DİYE TOPLANTI PROVOKE EDİLDİ"

Soylu, Plan Bütçe Komisyonu'ndaki olayı neden çıkardı? Birinci konu hak ihlalleri, insan hakları ihlallerinin tartışılmasını engellemek için çıkardı. İHD Diyarbakır Şubesi'nin son raporlarına baktığımızda, 2018 yılında 5891 insan hakkı ihlali olduğu görülüyor. Kürt illerinde. Ağırlıklı olarak düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğü ihlalleri. Bu kadar kısa bir sürede. 2018’in ilk 6 ayında. Geriye gitmiyoruz. Bu insan hakları ihlallerini layıkıyla tartışmayalım diye o toplantı provoke edildi. Sadece bu değil, bakanlık bütçesi büyük oranda artırıldı. Örneğin öğrenci bursları yüzde 6, İçişleri Bakanlığı bütçesi yüzde 21 buçuk artırıldı. Tarım destekleme oranları yüzde 16, İçişleri Bakanlığı bütçesi yüzde 21 buçuk artırıldı. Türkiye sosyal alanlarda değil güvenlik alanlarında, silahlanma, savaş alanında bütçe artırıyor. Bu bütçenin bu oranlarda artırılması, iktidarın savaş harcamalarını artırarak ülkeyi yönetmek istediğinin net işaretidir. Böyle bir bütçeyi yöneten bir İçişleri Bakanı ile karşı karşıyayız. İnsan haklarını önceleyen, ihlallerin üzerine giden bir İçişleri Bakanı yok. Cumartesi Anneleri ortada. Yıllardır barışçıl bir eylem sürdüren anneleri Galatasaray Meydanı’na sokmayan, binlerce polisi harekete geçiren bir İçişleri Bakanı bu. Cumartesi Anneleri adalet arıyor; Cumartesi Anneleri bir vicdan hareketidir. Onlar yakınlarının kemiklerini arıyor, "nasıl oldu da gözaltında kaybedildiler" diye soruyorlar. Siz bunu soran insanlara şiddet uyguluyorsunuz. Bunları tartışmamak için Plan Bütçe Komisyonu'nu provoke etti."

"KAYYIM ATANAN BELEDİYELERDEKİ YOLSUZLUKLARIN HADDİ HESABI YOK"

Sayıştay raporlarınyla kayyım atanan belediyelerde yapılan yolsuzlukların ortaya çıktığını dile getiren Oluç, "Biz söylüyorduk, Kürt illerinde kayyımların yolsuzluk ve usulsüzlük yaptığını, kendi ailelerine ve yandaşlarına halkın mallarını peşkeş çektiklerini anlatıyorduk. Kayyım atanan 95 belediyeye baktığımızda, bu coğrafyada 6 milyon 300 bin yurttaş yaşadığını görürsünüz. Bir de Ankara, İstanbul gibi belediyelerde zorla istifa ettirilen belediye başkanları var. Bunları da ekleyince Türkiye’nin yüzde 40’a yakını kayyumlar tarafından ya da atanan belediye başkanları tarafından yönetiliyor. Sayıştay raporlarında özellikle Kürt illerinde atanan kayyımların yaptığı usulsüzlük ve yolsuzluklar yer aldı. Görüldü ki, kayyum atanan belediyelerdeki yolsuzlukların, usulsüzlüklerin haddi hesabı yok. Kayyumların yolsuzlukları Sayıştay raporlarında çok açık ortada. Bu yolsuzlukların hesabı sorulmasın diye Süleyman Soylu Plan ve Bütçe Komisyonu’nu provoke etti.  Yine Sayıştay raporlarında deniyor ki, ‘İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün parasal harcamaları mevzuata aykırıdır.’ Sayıştay, Emniyet Genel Müdürlüğü'nde operasyon tazminatının bütün personeli kapsamasını yasaya aykırı buluyor. Bunun gibi bir çok mevzuata aykırılık var. Bakın milyarlarca liradan bahsediyoruz. Bu raporlardaki usulsüzlüklerin ve mevzuata aykırılıkların da tartışılmasını engellemek için olay çıkardı İçişleri Bakanı Soylu" şeklinde konuştu.

"SOYLU'NUN TEHDİTLERİNE PABUÇ BIRAKMAYACAĞIZ"

Oluç İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yönelik eleştirilerini şöyle sürdürdü:

"İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, siyasi olarak köksüz kişiliğiyle, hangi partilimizi tehdit ederse etsin, biz bu tehditlere pabuç bırakmayacağız, demokratik siyaset alanındaki kararlı duruşumuzu sürdüreceğiz. Kayyımun atandığı bütün belediyeleri 31 Mart’ta geri alacağız. Aynı zamanda 2014’te kazanamadığımız yerleri de kazanacağız. Batıda da büyük metropollerde AKP belediyelerini gerileteceğiz, durduracağız." (HABER MERKEZİ)

Öne Çıkanlar