Temelli'den Bahçeli'ye yanıt: Direniş o denli etkili oldu ki herkes dile geldi

Temelli'den Bahçeli'ye yanıt: Direniş o denli etkili oldu ki herkes dile geldi
HDP Eş Genel BaşkanıTemelli, MHP lideir Bahçeli'nin 'Öcalan avukatıyla görüşsün' sözlerini değerlendirdi.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin "Zulme karşı direniyoruz, kazanacağız' sloganıyla düzenlenen Diyarbakır İl Kongresi'nde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İsim vermeden MHP lideri Devlet Bahçeli'nin "Öcalan avukatlarıyla görüşsün" açıklamasını değerlendiren Temelli "Artık herkes dile geliyor. Bu direniş o denli etkili olmuştur ki herkes dile geliyor. "Avukatlarıyla görüşülsün" deniyor. Evet, görüşülsün. Ama bu görüşmenin bir hukuku var" ifadelerini kullandı.

Temelli şunları dile getirdi:

Çok büyük acılar yaşamış bir coğrafyada, bugün zulüm ve savaşla iktidarda durmaya çalışan bu anlayış hala zulmüne devam ediyor. Hala savaş politikalarını ve ayrımcı politikalarını dayatmaya devam ediyor. Normal zamanlarda analar, babalar evlatlarının acısını görmez. Ama bu coğrafyada anneler, babalar evlat acısı ile bir kora dönüştü. Artık biz çocuklarımızı toprağa vermek istemiyoruz. O yüzden de bu savaşa, bu zulme son verin diyoruz. Selam olsun Leyla Güven'e. 

'LEYLA GÜVEN SAĞIR OLMUŞ KULAKLARA 186 GÜNDÜR BEDENİYLE HAYKIRIYOR'

Tam 186 gündür Leyla Güven tüm dünyaya haykırıyor, sağır olmuş tüm kulaklara, savaştan ve zulümden başka bir şey bilmeyenlere, bedeniyle haykırıyor. Sadece Leyla Güven mi? Binlerce insan bedenleriyle açlık grevlerine yatarak barışın muhatabını işaret ediyor. "Tecrit bitsin" diyor, "Sayın Öcalan üzerindeki tecrit bitsin" diyoruz. 

'BARIŞIN MUHATABINI YOK SAYARAK KÜRT MESELESİNİ ÇÖZEMEZSİNİZ'

Barışın bir muhatabı var, barışın muhatabını yok sayarak Kürt meselesini çözemezsiniz. Barışın muhatabını yok sayarak bu ülkeyi içinde bulunduğu cendereden çıkaramazsınız. Bu ülkede barış istiyorsanız, demokratik bir yaşam istiyorsanız Kürt meselesini çözüme kavuşturmalısınız. Bu meselenin muhatabı da Sayın Öcalan’dır, o yüzden de bu tecrit kalkmalıdır. Kalkmazsa tüm ülke tecride mahkum olur. Nitekim öyle de olmuştur.

Artık tecrit her yerdedir. Her geçen gün hukuksuzluğa hukuksuzluk, adaletsizliğe adaletsizlik eklenmiştir. Bu tecrit sonlansın diye dile getirilmedik söz, çalınmadık kapı kalmamıştır. En sonunda Leyla Güven ve binlerce insan direnerek bu hukuksuzluğa işaret etmiştir. Şimdi bunu görme zamanıdır. Artık bu hukuksuzluğa son verme zamanıdır. Avukatları ve ailesi düzenli olarak Sayın Öcalan’la görüşmelidir. Bu yasal bir taleptir. 

'DİRENİŞ O DENLİ ETKİLİ OLDU Kİ HERKES DİLE GELDİ'

Artık herkes dile geliyor. Bu direniş o denli etkili olmuştur ki herkes dile geliyor. "Avukatlarıyla görüşülsün" deniyor. Evet, görüşülsün. Ama bu görüşmenin bir hukuku var. Öyle lalettayin, "görüşülsün" demekle olacak bir iş olmadığını herkes bilmeli. Bakın 2 Mayıs’ta avukatlar görüştü. Öğrendik ki tecrit çok daha ağırmış. İletişim hakkının gasp edildiği, mektup bile yazamadığı ortaya çıktı.  

'TECRİDİ SONLANDIRMAK İÇİN SİZE NE ENGEL OLUYOR?'

Biz cezaevlerinde ölüm orucunda olan 30 tutsağın, açlık grevindeki çocuklarımızın yaşamını yitirmesini istemiyoruz. Bakın 2 Mayıs’ta görüşüldü ve bir metin geldi. O metin bu ülkenin barışına, demokrasisine katkı yapıyor mu, yapmıyor mu? O zaman ne engel oluyor? Bu tecridi sonlandırmak için size ne engel oluyor? 

Toplumsal uzlaşma ve demokratik mücadele gücümüzle bu gidişata son verebiliriz

Bizim meselemiz barıştır, bizim meselemiz demokrasidir. İşte o yüzden diyoruz ki; bu 4 yıl boyunca yaşanan bunca zulüm, bunca ölüm bunca savaş olmayabilirdi. Türkiye başka bir yolda yürüyebilirdi. Ama siz bu yolu kapattınız. Buna şimdi son verebiliriz. Demokratik mücadele gücümüzle, toplumsal uzlaşma ile, toplumsal barışla, onurlu bir barış mücadelesini yükselterek Türkiye’deki tüm demokrasi güçleri yan yana gelerek bu tecride karşı çıkarak bu gidişata son verebiliriz. 

Eğer bir demokratik müzakere yolunun açılmasını istiyorsak, bu ülkeye barış ve demokrasinin gelmesini istiyorsak  şimdi hep beraber annelerin sesine ses katma, Leyla Güven’in sesine ses katma, açlık grevinde, ölüm orucunda olanların mücadelesine güç katma zamanıdır.

DARBE MEKANİĞİNDEN BESLENDİLER

Hukuksuzluğa 4 yıl boyunca hukuksuzluk ve adaletsizlik eklendi. Bu ülke KHK’lerle yönetilmeye çalışıldı. Bu ülkenin tarihine, kültürüne, geleneğine, halkların bir arada yaşama iradesine uymayan bir rejim uyduruldu; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. Darbe mekaniği çalışmaya devam etti. Darbe mekaniğinden beslenilmeye çalışıldı. Ortaya bir OHAL düzeni çıktı. OHAL düzeni 10 binlerce insanı işsiz bıraktı. OHAL düzeninden dolayı binlerce arkadaşımız, belediye eşbaşkanlarımız, partimizin geçen dönem eşbaşkanları, milletvekilleri yoldaşlarımız cezaevinde. Bir suçları olduğu için değil, bir sevdaları olduğu için cezaevindeler. Biz o sevdadan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. 

İKTİDARI BİR KEZ DAHA UYARIYORUZ: FAŞİZME GEÇİT VERMEYECEĞİZ

Bu OHAL düzenini kabul etmiyoruz. Faşizmi kurumsallaştırmak için, bir ara dönem rejimi olarak dayatılan bu düzeni kabul etmiyoruz. Hala KHK'lerle haklarından yoksun bırakılmış insanlar üzerinde düşmanca bir tutum sergileyen bu iktidarı bir kez daha uyarıyoruz: Biz faşizme geçit vermeyeceğiz. Demokratik bir düzen için mücadele ediyoruz. O yüzden de ne KHK'leri ne de o KHK’leri esas alan YSK’nin kararlarını tanımıyoruz. 

YSK'NİN HUKUKSUZ KARARLARINI TANIMIYORUZ

YSK  arkadaşlarımıza tuzak kurmuştur. Onlar bu halkın oylarıyla seçilmişlerdir. Sizin kararlarınız yok hükmündedir. Onların yerine oturanlar da bizim için yoktur. Onları hiçbir zaman belediye başkanı olarak kabul etmeyeceğiz. 

BU HALKI DA BELEDİYELERİMİZİ DE ABLUKA ALTINA ALAMAZSINIZ

Bu OHAL düzeni, bu faşizmi kurumsallaştırma düzeni, bu KHK’lerle yol almaya çalışanlar bu ülkeye kayyımı dayattılar. Rezillik, kepazelik tüm çıplaklığı ile ortada. İnsan aklı almıyor. Soygun, talan ne ararsanız var. Şimdi bunların hesabını sorma zamanı. Bu OHAL düzenini dayatanlar, hala belediyelerimizi kayyım anlayışına mahkum etme çabasındalar. Bu halk o kayyımları süpürdü attı. Bu halkı da belediyelerimizi de abluka atına alamazsınız. 

'O X-RAY CİHAZLARINI HALI HIRSIZLARINA KOYACAKSINIZ' 

Gelmişler belediyeler önüne x-ray cihazları koyuyorlar. Neymiş? Suçu önleyeceklermiş. Siz o x-ray cihazlarını kayyımlara koyacaktınız, hırsızlara koyacaktınız, o halı hırsızlarına koyacaktınız. Bizden hırsız çıkmaz, bizden onurlu bir mücadelenin evlatları çıkar. 

Bu zihniyet tümüyle süpürülmelidir. YSK marifetiyle, devletin tüm imkanlarıyla adeta Türkiye halklarına savaş açmış bir iktidar var. Seçim sonuçlarını kabul etmeyen, seçim sonuçlarını değiştirmeye çalışan bir iktidar var. 31 Mart’ta sandığa gittik, her şeye rağmen mücadelemizi büyüttük. Sandıkta belediyelerimizi gasp etmeye çalıştılar, itirazlarımızı kabul etmediler. Tüm Türkiye’ye seslendik; "Muş’ta, Malazgirt’te, Viranşehir’de, Şırnak'ta olana bakın" dedik. "Sesinizi yükseltin, herhangi bir yerde adaletsizlik varsa o orada kalmaz" dedik. "Her yere sirayet eder" dedik. Etti de. Şimdi İstanbul seçimleri yenilenecek. 

'STRATEJİMİZ SAYESİNDE TÜRKİYE 1 NİSAN SABAHI UMUDA UYANDI'

Tecride karşı, savaşa karşı, zulme karşı biz bir seçenek yarattık. Demokrasi ve barış seçeneği yarattık. "Gelin bu seçenekte yan yana duralım, bu AKP-MHP blokundan hep beraber kurtulalım" dedik. 31 Mart’ta bunu başardık. HDP olarak tüm saldırılara, tüm düşmanlığa rağmen bu stratejiyi Türkiye'nin her yerinde başarıya ulaştırdık. Bu sayede Türkiye 1 Nisan sabahı umuda uyandı. Bir şeylerin değişebileceğine inandı. Ama bunun önüne geçmek için Muş’u, Malazgirt’i, Şırnak’ı, Viranşehir'i çaldılar, mazbatalarımızı, belediyelerimizi gasp ettiler, yetmedi cezaevlerinde zulmü artırdılar, o da yetmedi İstanbul seçimlerinin yenilenmesine karar verdiler. 

'AKP-MHP BLOKUNU BİR KEZ DAHA YENMENİN YOLU SAVAŞA, TECRİDE KARŞI ÇIKMAKTIR'

Şimdi yeniden tüm Türkiye halklarına, emekçilerine, kadınlarına sesleniyoruz; faşizme karşı omuz omuza mücadele etmek, bu ceberrut iktidarı geriletmek istiyor musunuz, AKP-MHP blokunu bir kez daha yenmek istiyor musunuz? Onun yeri bu annelerin yanıdır. Onun yeri tecride karşı çıkmaktır, savaşa karşı çıkmaktır. İşte o zaman demokrasi mücadelesinde buluşulur. İşte o zaman demokrasi ittifakı gerçek bir ittifak olur bu cumhur ittifakının karşısına dikilir.

'BİZ TÜRKİYE'YE BİR KEZ DAHA SEÇENEK YARATIYORUZ; DEMOKRASİ İTTİFAKI'

Biz Türkiye’ye bir kez daha bir seçenek yaratıyoruz. Demokrasi ittifakı seçeneğini yaratıyoruz. Bu seçenek  kadınların, gençlerin, emekçilerin buluşacağı bir seçenektir. Bu seçenek çoğulcu, laik, demokratik bir cumhuriyetin seçeneğidir. Bu seçenek hep birlikte var edeceğiniz onurlu barışın seçeneğidir. Şimdi bu seçenekte buluşma zamanı.

'23 HAZİRAN BİR DEMOKRASİ REFARANDUMUDUR'

23 Haziran sadece bir belediye başkanlığı seçimi değil, bir demokrasi referandumudur. O demokrasi referandumunda Türkiye halkları, toplumsal muhalefet tüm samimiyetiyle, mutlaka ama mutlaka buluşmalıdır. Bu buluşma gerçekleşirse belediye başkanlığı da, meclis üyeliği de kazanılır. Ama bunlardan öte Türkiye'nin demokrasi yolu açılır, barış yolu açılır, İmralı'nın yolu açılır. Gelin cesur olun, faşizm korkudan beslenir. Gelin bu korkuyu hep birlikte yıkalım. Gelin hep birlikte tecride ve savaşa son verelim. 

'BİZ MERMİ İSTEMİYORUZ, BARIŞ İSTİYORUZ'

Bakın bu halkın kaynaklarını her gün çalıyorlar. Yetmiyor, savaş tamtamları çalıyorlar. Bu halkın kaynaklarıyla mermi üretiyorlar, silah üretiyorlar. Halk ekmek isteyince, iş isteyince de "mermi kaç para" diyorlar. Biz mermi istemiyoruz, barış istiyoruz. Sınırlara yığınak istemiyoruz. Sınırlarımızda barış istiyoruz. Ülkelerin bütünlüğü çerçevesinde, halkların kendi iradesini gözeten demokratik çözümler istiyoruz. Suriye’de de, Irak’ta da, Türkiye'de de demokratik çözüm istiyoruz. Bu yüzden de diyoruz ki "savaşa hayır barış hemen şimdi". 

'PARLAMENTO İNİSİYATİF ALSIN, ADIM ATSIN'

O yüzden gelin demokrasi ittifakı ile bir seçenek yaratalım. Toplumsal uzlaşma temelinde, toplumsal barış için adım atalım. Parlamento inisiyatif alsın, bu adımı atsın. TMK denen Türkiye'nin paralel anayasasından Türkiye kurtulsun. Yargı reformu diyorsunuz. Bunu sadece sözde bırakıyorsunuz. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı için bu Parlamento inisiyatif almalı. Bu ülkede siyasetçilerin, gazetecilerin, öğretmenlerin yeri cezaevi değildir. Bir an önce basın özgürlüğü, fikir özgürlüğü konusunda Parlamento adım atsın. Toplumsal barış ancak böyle var edilebilir. Parlamento kapılarını topluma açsın, barışı savunsun. Toplumun barış içinde bir arada yaşayacağı bir anayasa var etsin. Eşit yurttaşlık temelinde, tüm halkları gören, özgür eşit bir ülke için bir anayasa yapsın. Halklarla beraber yapsın. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen uydurma sistemden bu ülkeyi kurtarsın. 

'HEM CUMHURBAŞKANI HEM PARTİ BAŞKANI OLUNMUYORMUŞ'

Cumhurbaşkanı’na da bir çift sözümüz var. Hem Cumhurbaşkanı hem parti başkanı olunmuyormuş, bunu net bir şekilde gördük. Cumhurbaşkanı cumhurbaşkanlığı sınırlarına çekilsin. Parlamento üzerindeki vesayetine son versin. Parlamento’ya geliyorsa, geldiğinde bizi de dinlesin. Hakikatin sesini, HDP'yi dinlesin. 

'BU KABİNE İLE YÜRÜNMEZ'

Bu kabine ile yürümez. Bu kabine ne yaptığının farkında değil. Eğer toplumsal barış için adım atılacaksa, bu işi damattan, eş dosttan kurtarmak gerekiyor. Bu ülkenin halkları çözüm bekliyoruz. Bu çözümü var edebilmek için Parlamento inisiyatif almalı. Ancak o zaman Türkiye'nin önü açılır, hem de çok kısa sürede.  

'ŞİMDİ RADİKAL DEMOKRASİYİ ÖRGÜTLEME ZAMANIDIR'

Amed Kongresi çok önemli. Önümüzdeki dönem örgütsel yapımızı, içinde bulunduğumuz konjonktüre göre yapılandıracağız. Kongreler sürecinin ilk kongresi olan Amed Kongresine başarılar diliyorum. Çok güçlü bir fikriyatımız, çok güçlü bir halkımız var. Şimdi çok güçlü bir örgütü var etme zamanı. HDP fikriyatında bir araya geldik. Tüm kesimler buluştu. Türkiye’de çoğulculuğun fotoğrafı HDP'dir. Barış ve demokrasi mücadelesinin fotoğrafı HDP'dir. HDP, bütün bu gücünü halkımızdan aldı. HDP, bütün bu gücünü paradigmadan, o güçlü fikriyattan aldı. Şimdi bu fikriyatı örgütleme zamanıdır. Şimdi radikal demokrasiyi örgütleme zamanıdır. (HABER MERKEZİ)

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar