Ursula von der Leyen (AB), Murat Uysal (MB) ve yerlilik-millilik/muhafazakârlık

Yapılması gereken MB Başkanı Uysal’ın, Ursula von der Leyen gibi, kendi tezi ile ilgili YÖK’e ya da Marmara Üniversitesi’ne başvuru yapıp bir inceleme komisyonu kurulmasını talep etmesidir.

Ursula von der Leyen, Avrupa Birliği Komisyonu'nun yeni başkanı.

Murat Uysal ise yeni göreve başlayan Merkez Bankası başkanımız.

Yerlilik-millilik/muhafazakârlık ise malum ama burada bu isimlerin bu konuyla bağlantısı ne olabilir, anlatmaya gayret edeceğim.

Ursula von der Leyen’in ilginç bir mesleki kariyeri var.

1980 senesinde ekonomi eğitimi gördüğü Alman üniversitesini (Götingen) bitiriyor ve sonra dünyanın en prestijli iktisat mekteplerinin başlarında gelen London School of Economics’e devam ediyor.

Daha sonra da araya, ilginçtir, tıp eğitimi giriyor, ABD’nin önde gelen üniversitelerinden Stanford’da ekonomi dersleri de alıyor.

Yukarıda belirttiğim gibi 80’li yıllarda tıp eğitimine başlıyor ve 1991 senesinde tıp doktoru oluyor ve mezuniyet aşamasında da bir tez yazıyor.

Ursula von der Leyen, Almanya Hristiyan Demokrat Parti milletvekili, AB Komisyonu Başkanı olmadan hemen önce de Almanya Savunma Bakanlığı yapıyor, muhafazakâr ve çok köklü, aristokrat bir ailenin kızı, eşi de bir tıp profesörü, bu evlilikten yedi çocukları var; yedi çocuk da muhtemelen bu muhafazakâr kültürün bir işareti, bizim Cumhurbaşkanının kulakları çınlasın ama görebildiğim kadar muhafazakarlık konusunda benzeştikleri tek konu çok çocuk sayısı.

Ancak, tıp eğitimi sonrasında başına bir dert açılıyor, Almanya’nın ünlü bir anti-intihal (anti akademik hırsızlık) internet sitesi olan VroniPlag Wiki, Ursula von der Leyen’in tıp tezinin 27 sahifesinde intihal olduğunu iddia ediyor; Almanya ve bir Alman siyasetçi için çok ciddi bir iddia bu.

Ursula von der Leyen bu iddiaları şiddetle reddediyor ve hemen kendisi bağımsız bir akademik komisyonun kurulup tezinin incelenmesini talep ediyor.

Tıp tezinin yazıldığı üniversite (Hannover’de) bir komisyon oluşturuyor ve bu bağımsız komisyon da araştırmaları sonrası Ursula von der Leyen’i aklıyor (2016).

Komisyon kararı aksi yönde oluşsa idi muhtemelen Ursula von der Leyen ne Almanya Savunma Bakanı ne de AB Komisyonu Başkanı olabilirdi. 

Bütün bu hikâyeyi neden anlattım?  

Bizim yeni Merkez Bankası Başkanımızın yüksek lisans tezi için de maalesef benzer intihal (akademik hırsızlık, kaynak göstermeden başkasının çalışmasını kullanma) iddiaları var.

Benim bu iddiaların geçerliliği hakkında tek başıma bir görüşüm olmaz, olamaz, olsa da açıklayamam çünkü çok ciddi bir iştir ama yapılması gereken Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’ın, Ursula von der Leyen gibi, kendi tezi ile ilgili olmak üzere YÖK’e ya da Marmara Üniversitesi’ne başvuru yapıp bir inceleme komisyonu kurulmasını talep etmesidir.

Şayet, komisyon görüşü olumsuz olursa da Merkez Bankası Başkanlığını bırakmasıdır çünkü bu görev yüzde yüz güven üzerine inşa edilen bir görev.

İntihal iddiaları basında yer aldı, Sayın Murat Uysal kendisi böyle bir başvuru yapmasa bile (doğrusu yapması olur) YÖK’ün ya da Marmara Üniversitesi Rektörlüğü'nün resen bir komisyon oluşturmaları ve tezi iddialar ışığında incelemeleri gerekiyor.

Temennim MB Başkanı Murat Uysal’ın da aynen Ursula von der Leyen gibi komisyonda intihalden aklanması; ancak, tabii, önce bu komisyonun kurulması şart.

Muhafazakârlık, gerçek muhafazakârlık böyle gerektiriyor değil mi?

Muhafazakâr Ursula vor der Leyen öyle yapmış.

Bakalım bizim muhafazakârlar, mesela YÖK Başkanı, ne yapacak bu durumda?

Daha önce de yazmış idim maalesef; bizdeki cari muhafazakârlık anlayışı artık kamu ihaleleri ve kent rantlarını muhafaza etme muhafazakârlığına dönüşmüş durumdadır.

AKP’nin 31 Mart seçimlerinde İstanbul sonuçlarına itirazının temel nedeni muhafazakârlıklarına yani kent rantlarını muhafaza etme güdülerine yönelik tehdit algısıdır.

Oysa, çok küçük bir nokta, sıradan bir muhafazakâr siyasetçi çok önemli bir göreve atadığı bir Merkez Başkanı Başkanının intihal yaptığı iddiasını duyduğu an bu tez hakkında inceleme yapılmasını sağlamakla mükelleftir.

Bu intihal iddiası sadece akademik bir mesele değil, bir de muhafazakârlık meselesidir çünkü muhafazakârlık demek dindarlık demek değildir, başta ahlak, dürüstlük olmak üzere bir dizi kadim değeri muhafaza etmek demektir.

Ama, anlaşılan, yerli ve milli muhafazakârlık anlayışında dürüstlük, saydamlık gibi konular çok geri planlarda.

Önümüzde, şekilde görüldüğü gibi, iki farklı muhafazakârlık anlayışı var: Ursula von der Leyen’in Alman muhafazakârlık anlayışı ve bir de bizim (Cumhurbaşkanlığı, YÖK Başkanı, Merkez Bankası Başkanı) muhafazakârlık anlayışımız.

Tercih sizin.

Daha nitelikli muhafazakârlığımız olsa dükkân da sizin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi