Vikingler İzlanda'daki denizayılarını dişleri için yok etmiş

Vikingler İzlanda'daki denizayılarını dişleri için yok etmiş
İzlanda, bir zamanlar denizayısının farklı bir türüne ev sahipliği yapıyordu, ancak İskandinav yerleşimcilerin gelişinden sadece 500 yıl sonra, 14. yüzyılın ortalarında ortadan kayboldular.

Keşif, avcıların denizayısının ortadan kaybolmasından sorumlu olduğunu ve bu nedenle insanların, deniz memelilerini genel olarak düşünülenden çok daha önce yok oluşa itmeye başladığına dair en net kanıtları sağlıyor.

Araştırmacılar yıllardır denizayılarının İzlanda’da yaşadığını biliyordu, ancak insanların gelmesinden önce mi yoksa sonra mı ortadan kayboldukları konusunda görüş ayrılıkları vardı.

Erman Ertuğrul'un arkeofili'nde yer alan haberine göre, tartışmayı çözmek için Tange Olsen ve Xénia Keighley, İzlanda’nın batısında bulunan 34 denizayısının kalıntılarını tarihledi.

Denizayılarından üçü 874 yılından sonra ölmüştü. Bu tarih, kalıcı yerleşimcilerin İzlanda’ya ulaştığı sanılan tarih. Bu üç denizayısından en genci 1213 ile 1330 arasında ölmüştü. Başka bir deyişle, İzlanda’daki denizayıları, insanlar geldikten sonra birkaç yüzyıl boyunca hayatta kalmıştı.

12. yüzyılın sonlarındaki bir İzlanda destanında denizayısı avı anlatılıyor. Destanda denizayısı kafatasının ve dişlerinin, 1170 yılında kentin katedralinde öldürülen başpiskopos Thomas Becket’i onurlandırmak için İngiltere’deki Canterbury’ye gönderildiği söyleniyor.

Yeni veriler, söz konusu denizayısının İzlanda’ya özgü olabileceğini ve adaya sadece başka yerlerden ziyarete gelen göçmen bir hayvan olmadığını gösteriyor.

Kısmen, bu tür Ortaçağ avcılığından dolayı ve denizayısı dişinin o zamanlar değerli bir mal olduğunu bildiğimiz için, Olsen ve Keighley, yerleşimcilerin İzlanda’nın denizayılarının ortadan kaybolmasından sorumlu olduğundan şüpheleniyor.

Ancak alternatif bir hipotezi de dikkate aldılar: Kuzey Atlantik’teki başka yerlerde olduğu gibi, insanlar geldiğinde hayvanlar adadan kaçmış olabilir. Ancak araştırmacılar yeni çalışmada bunun söz konusu olmadığını söylüyor.

Bunun nedeni, denizayısı kalıntılarının mitokondriyal DNA’sının incelenmesinden gelen beklenmedik bir ilave bulgu. Hayvanların Atlantik denizayısının alt türlerine ait olduğu ortaya çıktı, ancak bu alt türdeki genetik imzalar başka yerlerde görülenlere benzemiyor.

Yakınlarda, örneğin Grönland’ın doğu kıyısında, denizayıları vardı, bu yüzden İzlanda’nın denizayılarının büyük bir genetik topluluğun parçası olması mantıklı olurdu. Ama bunlar eşsizdi.

Ekip, Grönland ve diğer yerlerdeki yüzlerce yaşayan denizayısında bu eşsiz DNA imzasının hiçbir belirtisini bulamadı. Bu, İzlanda’daki denizayılarının kaçmadıklarını ve diğer topluluklarına katılmadıklarını gösteriyor. Bunun yerine yok olmuş görünüyorlar. Yani soyları tükenene kadar avlanmış olmaları muhtemel.

Bastiaan Star, genetik verilerin merak uyandırıcı olduğunu söylüyor. Ancak göreceli olarak sınırlı bilgi sağlayan mitokondriyal DNA’dan geldiğine dikkat çekiyor. Keighley, denizayısı kalıntılarından nükleer DNA çıkarmayı planladıklarını ve bunun genetik tarihlerinin daha net bir resmini çıkaracağını söylüyor.

İnsanlar muhtemelen on binlerce yıldır kara hayvanlarının neslinin tükenmesine neden oldu, ancak Olsen, geleneksel olarak deniz türleri üzerinde yaklaşık 500 yıl önce benzer bir etkiye sahip olmaya başladığımızı söylüyor. Fakat yeni çalışma bu fikre karşı çıkıyor: yaklaşık 700 yıl önce denizayılarının neslini tüketmiştik.

Olsen, insanların deniz ekosistemleri üzerinde daha da uzun süre önce etkili olduklarından şüpheleniyor. Örneğin, Romalıların yaklaşık 1500 yıl önce Akdeniz’deki bazı yerel balina popülasyonlarının yok olmasına yardımcı olduklarına dair gerçekçi kanıtlar var.
 

Öne Çıkanlar