Yanan fabrikanın sahibi: Sigortaya 900 lira para vermek zorumuza gidiyor

Yanan fabrikanın sahibi: Sigortaya 900 lira para vermek zorumuza gidiyor
5 işçinin öldüğü atölyenin sahibi 'Belediye ruhsat verirken şart koşsa, yangın merdiveni olacak. Kontrol ekibi geldi gitti. Sonra ben bir pespaye kablo taktım oraya nereden bilecekler' dedi.

Derya OKATAN


ARTI GERÇEK- Ankara Mobilyacılar Sitesi’nde 5 işçinin yaşamını yitirdiği fabrika yangınının arkasında yine ihmal, denetimsizlik ve aşırı kar hırsı çıktı. Siteler’de hızla tutuşacak malzemeler olan yüzlerce fabrika var, ancak hiçbirinde yangın merdiveni yok. Buna rağmen belediye, çalışma ruhsatı veriyor. İşçiler, 15 yıldır devletin sitelere uğramadığını söylüyor. Yangının çıktığı firmanın sahibi bile denetimsizlikten "şikayetçi."    

Mobilyacılar Sitesi’nde "Evdebiziz" adlı 4 katlı bir mobilya fabrikasında salı günü çıkan yangında 5 işçi hayatını kaybetti. İşçilerin hepsi de Suriyeliydi. 16 yaşındaki Muhammed Emin ve Mahmud Emin kardeş. Diğer işçiler ise Muhammed El Muhammed, Abdullah Rahicuha ve Juma El Emin.

İşçilerden ikisinin cenazesi dün Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi. Diğer 3’ünün cenazesi Suriye’ye gönderilecek.

Evdebiziz, internetten satış yapan bir firma. İddiaya göre, 4 katlı fabrikanın her katında fason üretim yapılıyor ve her kat birbirinden bağımsız. Ancak binada resmi olarak bir tane firma var. Üretilen mallar, giriş kattaki asıl firma tarafından paketlenip gönderiliyor. Fabrikada çalışan bir işçi, "Hepsi kendine çalışıyordu" derken, diğer kattaki işçilerin aslında Evdebiziz firmasına bağlı olmadığını iddia ediyor.

ÇATI KİLİTLİYDİ

İşçinin anlatımına göre yangın orta katta çıkıyor. Süngerler olduğu için hızla alevler yayılıyor. Orta kattaki işçiler camı kırıp itfaiyenin sepeti ile kurtuluyor. Ancak üst kattaki 5 işçi, alevler nedeniyle aşağı inemiyor. Çatıya çıkmak istiyor, ancak kapı kilitli. Anahtar olduğu halde işçilerin panikten çatı kapısını açamadığı ve dumandan zehirlenerek yaşamını yitirdiği iddia ediliyor.

Firma sahibi olduğunu söyleyen bir kişi ile fabrikada çalışan bir işçinin, ısrarla çatının anahtarı olduğunu, hatta tatbikat yapıldığını, ancak işçilerin panikten çatıya çıkamadığını anlatması dikkat çekiyor. Hatta yanan binanın önünde bekleyen sivil polis bile "Anahtar orda asılı, ben de gördüm" diye söze giriyor. Bu kadar ısrarla çatı kapısının anahtarının asılı olduğunun söylenmesi gerçekten anahtarın olup olmadığı sorusunu akıllara getiriyor.

POLİS BASIN AÇIKLAMASI OLURSA DİYE NÖBETTE

Yangının yaşandığı fabrika önüne gittiğimizde ilk karşılaştığımız polis oluyor. Nedenini sorduğumuzda, "Burada basın açıklaması yaparlarsa müdahale etmek için" diyen polis, hemen ardından ekliyor: "Sonuçta insanların acıları var."

O sırada basının gerçekleri yazmadığından şikayet eden bir kişi yanımdan geçiyor. Kim olduğunu soruyorum. "Bu firmanın sahibiyim" yanıtını alınca sorular arka arka sıralanıyor. Tabi yanıtlar da. Patronun rahat tavırları dikkat çekiyor. Hiçbir sorumluluğu olmadığını ima eden açıklamalarını, devleti sorumlu tutan ifadeler takip ediyor.

FİRMA SAHİBİ: 900 LİRA SİGORTA ZORUMUZA GİDİYOR

Basının gerçekleri yazmadığı eleştirisinden sonra, "İşçiler burada yatmıyordu" diyen firma sahibi sorularıma şu yanıtları verdi:

-Yangın merdiveni olmadığı belirtiliyor?

Kardeşim, doğru. Şu siteleri boydan boya gez, bir tane mekanda ancak denk gelirsin. Belediye burada bana ruhsat verirken şart koşsa, yangın merdiveni olacak, yoksa ruhsat vermeyiz diye şart koşsa, değil mi?..

-Yok mu öyle bir şart?

Adam buranın ruhsatını veriyor. Şart olsa verir mi?

-İşçilerden birisi 18 yaşından küçükmüş…

Bir tane var dediler, onu da vallahi yeni öğrendik. 16 yaşında dediler, daha net bilmiyoruz.

-İşçiler kayıtlı değil miydi?

Değil. Kardeşim Suriyeli çalışanların hiçbirinin sigortası yok, yapmayın ya, hiçbirinin sigortası yok.

-Sizin için maliyet mi daha düşük oluyor?

Mutlaka. Sigortaya 900 lira para vermek çok zorumuza gidiyor. Bunu düşürseler tamam, 500 lira yapsalar. Her dükkana baskın yapsınlar, her dükkan el mahkum sigorta yapacak, el mahkum. Baskın yapsın, ceza yazsınlar. Ben sigorta yapmıyor muyum, yazacak bana 5 milyar, 10 milyar ceza bak bakalım o zaman korku belasından nasıl yapıyorum.

-Yani burada devletin sorumluluğu mu var diyorsunuz?

Mutlaka kardeşim yani. Bir sigorta 900 lira. Vallaha billaha zarar zarar üstüne kapatılıyor. Bak buna inanın. Diyelim ki şurada 20 kişi çalışıyor, 1’er milyardan 20 lira aylık para veriyorsun, 20 milyar da sigortaya veriyorsun. Allahtan hak mı? Zarar olduğu zaman kim karşılıyor? Şu anda başımıza kötü bir olay geldi. Ama hepsine güzel maaş veriyoruz. Yoksa hiçbir işçiyi çalıştıramazsınız.

-Kaç işçi sigortalıydı?

8-10 tane vardı herhalde.

-Yangın neden çıktı?

İtfaiye elektrik kontağından dedi.

-Elektrik tesisatının kontrolleri yapılmış mıydı?

Rutin kontrol oluyor da, kontrol ekibi geldi kontrol etti, gitti. O gittikten sonra ben bir paspaye kablo taktım oraya, nereden bilecekler.

-Denetim yapılmıyor yani…

Aynen.

Hiçbir sorumluluk kabul etmeyerek suçu denetimsizliğe bağlayan firma sahibi, sorularımız tamamlanmadan bir telefon gelmesi üzerine yanımızdan uzaklaştı.  

Patron sorumluluğu kabul etmese de söylediklerinde haklılık payı yok değil. Zira, işçiler de denetim yapılmadığını belirtiyor.

DEVLET 15 YILDIR SİTELERE UĞRAMIYOR

Başka bir atölyede çalışan bir işçi, denetimlerin yapılmamasının nedenini "Benim gördüğüm hükümetin sol görüşlü olmadığı" diye açıklıyor ve şöyle devam ediyor: "Ciddi söylüyorum, yanlış anlamayın, ben de sağ görüşlü bir adamım ama işçinin en iyi hakkını savunan, çalışma şartlarını gözden geçiren her zaman benim için sol partidir. Ben hiç sol partiye oy vermedim, solcu da değilim ama ben o sol parti döneminde de burada çalıştım. Mesela özel günlerde, resmi tatillerde falan denetlerlerdi, kapattırırlardı. Arada bir kontrole gelirlerdi, iş güvenliği, kim ne yapıyor nasıl çalışıyor… 15 yıldır buraya gelen giden yok."

İŞ KAZASINI SÖYLESE İŞSİZ KALIR

Aynı işçi, burada çok sık iş kazası olup olmadığı sorumuz üzerine "Valla" diyor, biraz susuyor, sonra gülerek devam ediyor: "Öyle çok… Ne bileyim normal aslında. Biz onu normal görüyoruz."

İş kazası yaşansa da bunun kayıtlara geçmediğini, işçinin kendi hatası olduğunu söylediğini anlatan işçi, "Söylese işsiz kalır" diyor ve ekliyor: "Devletin de öyle bir şeyi yok ki…"

HERKES KENDİ CANINI KURTARACAKTI, KURTARAMADI

Yangın merdiveni olmamasını ise binaların birleşik nizamına bağlıyor: "Binaların arasında boşluk yok. Yanı bina arkası bina, nereye yapacak. Normalde yangın merdiveni olmayan yere ruhsat veremez ama hiçbirinin yangın merdiveni yok. Hükümet, belediye arada bir oluyor diyor, görmezden geliyor. Nereye yapacağım diyoruz, ‘bir şekilde ayarla’ diyor, gidiyor. Sistem bu. Burada herkes kendi canını kurtaracaktı, kurtaramadı."

İtfaiye ekiplerinin de yangın geçirmeyen elbiselerle içeri girip işçileri kurtarabileceğini düşünen işçi, itfaiye hızlı gelse de kurtaramadığını söyledi.

Sitelerde artık çalışacak eleman bulunamadığını, bu nedenle Suriyelilerin daha çok çalıştığını anlatan işçi, maaşlarının ise ilk geldiklerinde çok ucuz olsa da şimdi hemen hemen kendilerininkiyle aynı olduğunu belirtiyor. Sitelerde çalışan Suriyeli çocuk işçilerin de hayli fazla olduğunu söylüyor.

Kendi deyimine göre, gizli develüasyondan sonra sitelerde işlerin düştüğünü de belirten işçi, her sokakta 2-3 esnafın kepenk kapattığını anlattı.

5 KURUŞA ÖLDÜLER

Kendine kendine söylenen bir başka işçi ise sadece "5 kuruşa öldüler" demekle yetindi.

BİZ KİMSEYİ TANIMAYIZ

Siteler’de dikkat çeken bir diğer nokta, işçilerin birbirleriyle iletişiminin olmaması. 35 yıldır Siteler’de çalışan bir başka işçi, bunu işçi sirkülasyonuna bağlıyor. Yangın için "Ben gördüm ama buradan baktım, gitmedim" diyen işçi, şöyle devam ediyor: "Biz kimseyi tanımayız, yandaki komşuyu tanımayız. Her gün sirkülasyon oluyor, her gün burada adam değişiyor. İş yok, kriz var. Bizim bile ne olacağımız belli değil."

HAYIR, SURİYELİ ONLAR

Aynı atölyede çalışan diğer işçi de "Ölen işçileri tanıyor muydunuz" sorumuza, "Hayır, Suriyeli onlar" yanıtını veriyor. "Üzücü bir şey tabii olmasaydı ama olmuş" diyen 51 yaşındaki işçi, 40 senedir sitelerde çalıştığını ve hiç yangın merdiveni görmediğini anlatıyor. "Binaların arasındaki yerlere dükkan yaptı mesela, devlet izin verdi buna, vatandaş kafasına göre yapmadı."

Bu işçi, denetimlerin yapıldığını söylerken, o halde kaçak çalıştırılan Suriyeli işçilerin nasıl görülmediği sorumuza ise "Suriyelilerin çalışma izni yok. Görüyor ama onlara göz yumuyor. Çalışmasa temelli aç kalacaklar" yanıtını veriyor. Çok sık kaza olup olmadığı sorumuz üzerine ise "Duyuyorum. Ölen de oluyor. Mesela üzerine sunta devriliyor. Geçenlerde asansör düştü, onda da yaralanma oldu" diyor. Yanındaki arkadaşı ekliyor: "Garsona marangozluk yaptırırsa ne olur? Ya elini keser ya bacağını koparır."

Atölyelerinde geçen yıl 150 kişi çalışırken, bu yıl 30 kişinin çalıştığını anlatan işçi, "İşler çok kötü, 3-4 aylık mesele bu" diyor, kendi hakkından çok patronun durumunu düşünüyor: "Ama işveren de haklı, SSK’sı var, masrafı var. Biz de korkuyoruz, işten çıkarabilir de."

Suriyeli işçiler ile Türkiyeli işçilerin maaşlarında fark olmadığını, ücret farkının ustalığa göre değiştiğini de söylüyor.

DENETİM İÇİN GELMEYEN DEVLET EYEM OLABİLİR DİYE EMNİYETİ DİKMİŞ

Sitelerde işçilerle birlikte görüştüğümüz Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi üyeleri Pınar Abdal ve Osman Çokaman da izlenimlerini Artı Gerçek’e anlattı:

Pınar Abdal: Sen de duydun, binaların hiçbirisi uygun değil. Şunu sorgulamak gerekiyor, burada sadece işverenlerin mi suçu var? Sonuçta burada devletin gördüğü ve devam eden bir yapılanma var. Belediye hiç denetim yapmamış. Gördüğümüz en acı tablo şuydu; denetim için gelmeyen devletin eylem olabilir diye emniyeti oraya dikmesi.

İşverenin tavrı çok korkunç. Emeğin değersizliği bakımından çok dikkat çekiciydi. Hiçbir şekilde suçlu, sorumlu hissetmiyor. Belki de arkasına güveniyor. Kendisini koruyacak olduklarından emin. İş cinayetlerinin devam edebilmesinin çok önemli nedenlerinden biri cezasızlık politikası zaten.

Başka bir durum ne yazık ki Türkiyeli işçilerle Suriyeli işçilerin dayanışma mekanizması yok, bu Türkiye işçi sınıfı bakımından çok üzücü bir tablo. Saya işçileri aslında çok güzel bir örnekti. Suriyeli ve Türkiyeli işçiler bu sömürüden beraber kurtulabiliriz diye eylem yapmışlardı. İşçilerin birbiriyle kurdukları ilişki de çok kesik zaten. Siteler, güvencesiz çalışmanın çok yaygın olduğu, çocuk işçiliğin yaygın olduğu bilinen bir yer. Görüştüğümüz işçiler de söyledi. Çocuk işgücü uysal işgücü olarak görülür. İşverenin istediği kadar kuralsız çalıştırıp hesap sormayacak durumda olan korunmasız işgücüdür. Suriyeliler de Türkiye’nin yeni güvencesiz, korunmasız işgücü haline gelmiştir.

Bu ölümler göz göre gelmiş. Bu çalışma biçimiyle, ihmalkarlık, denetimsizlikle ölüm çok da sürpriz bir tablo değil. Asıl kötü tablo burada ölümlere alışılmış olması. Yandaki dükkanda işçiler çok sakin kalabiliyor. Ölümlere bu kadar alışmamız iyi bir şey değil. Bir şeye duyulan hayret ve onun doğru olmadığına duyulan inanç bir şeyler yapmaya kanalize eder, ama bir şeye çok alıştıktan sonra katliam da olsa insanların mücadele edebilme, söz söyleyebilme refleksi giderek azalmış oluyor.

Osman Çokaman: Karmaşık bir durum yok aslında, 900 lira sigorta parasını çok gören bir patron, sıfır denetim…. Sorumlu devlet. Sorumlular buraya çözüm üretmek zorunda. Davutpaşa’dan bu yana biliyoruz, gerçek bir cezai yaptırım olmadıkça maalesef ölümler devam edecek.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar