'Yas ve gözyaşının hakim olduğu bir ülkede hiçbirimiz için mutluluk olmaz'

'Yas ve gözyaşının hakim olduğu bir ülkede hiçbirimiz için mutluluk olmaz'
Barış Bildirisi imzacısı Prof. Dr. Fatma Gök savunmasında, 'Acı olan şu ki; suç işlediğimiz için değil, hak ihlallerini ve suçları göz önüne serdiğimiz için yargılanıyoruz' dedi.

ARTI GERÇEK - Prof. Dr. Fatma Gök'ün, Barış İçin Akademisyenlerin 'Bu suça ortak olmayacağız' başlığıyla yayımladığı bildiriye imza attığı gerekçesiyle yargılandığı davaya devam edildi. İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada söz alan Fatma Gök, "Kalıcı barış olsun diye, çatışma ve ölüm olmasın diye, çocuklar eğitim hakkından mahrum kalmasın diye imzaladığım bir metindir. Hiçbir şekilde terör örgütü propagandası yapmış değilim. Bu nedenle beraatimi istiyorum" dedi.

'BU, TARİHE KAYDEDİLECEK HAZİN BİR SUÇLAMA'

Gök duruşmaya sunduğu yazılı savunmasında, "Bugün burada yargılanmamın nedeni 'Bu Suça Ortak Olmayacağız' bildirisini imzaladığım için 'terör örgütü propogandası' yapmakla suçlanmamdır. Demokrasinin işlediği toplumsal iklimlerin en asgarisinde dahi söz konusu edilmeyecek olan bu suçlama, dünya demokrasi tarihine kaydedilecek hazin bir durumdur. Bir bildiriye imza attığı için pek çok öğretim elemanı arkadaşımız üniversiteden ihraç edildi. Evlerine, ofislerine baskınlar yapıldı, her birimiz hakkında soruşturma açıldı. Pek çoğumuz da mahkemelerde yargılanıyoruz. Bir tek bildiri söz konusu olmasına rağmen, her birimizin ayrı ayrı yargılanmasını da anlamak mümkün değil" dedi.

'ÜNİVERSİTELER HAKİKAT ARAYICISI OLMALI'

Son iki yılı emekli olmak üzere 30 yılı aşkın süre öğretim üyesi olarak çalıştığını belirten Gök, devlet bursuyla Columbia Üniversitesi'nde Eğitim Bilimleri, Pedagoji ve Eğitim Politikası alanında doktora yaptığını ve Boğaziçi Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladığını, 1999 yılında da profesör olduğunu belirtti. 2013 yılında yazdığı bir makalede 'Üniversiteleri hakikat arayıcısı kurumlar olarak tanımlamak yerindedir. Eleştirel bilgiyi üretmek, bilimi geliştirmek, üretilen bilgiyi toplumla paylaşmak ve yaymak faaliyetleri hakikat arayıcılığı ile doğrudan ilişkilidir' dediğini hatırlatan Gök, savunmasını şöyle sürdürdü:

'ŞAHİT OLDUĞUMUZ HAKSIZLIKLARA DUYARSIZ KALAMAYIZ'

"Hakikat arayıcılığı bir yanı ile açıkça şahit olduğumuz haksızlıkları ve adalet arayışlarını görmemezlik etmemek, duyarsız kalmamaktır. Bunun içine devletin kolluk kuvvetleri eliyle yapılanlar da dahildir. Barış Bildirisine imza vermek tam da böyle bir tavırdır. Şurası açıktır ki, hakikat arayıcılığı özgür bir toplumsal iklimi ve kültürü gerektirir. Asgari demokratik bir toplumsal iklimde tüm vatandaşların barış içinde yaşamasının önündeki engellerin kaldırılmasını talep eden bir bildiri suç olamaz. Tam tersine barışın kurulması ve sürekli kılınmasına bir çağrıdır.

'ADALETLİ VE KALICI BİR BARIŞ'

Bildiride ifade edilen gerçek, Kürtlerin yaşadığı pek çok yerleşim yerinde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları ile temel insan haklarının ihlal edilmesidir. Bildiriyi kamuoyunda farkındalık yaratmak ve vatandaşı olduğum devlete de bu yanlıştan dönülmesi, şiddetin durdurulması ve kalıcı bir barışın inşa edilmesi için acil bir çağrı olarak imzaladım. Adaletli ve kalıcı bir barışın kurulması, hem Kürt sorununun çatışmalar dışı çözümü ve hem de toplumsal gerginlik kaynağı diğer sorunların çözülmesine giden yolda çok önemli bir adımdır.

'BU BİR VATANDAŞLIK SORUMLULUĞUDUR'

Dile getirilen çok önemli bir husus da bildirinin vatandaşı olduğumuz devletten insan hakları ihlallerini yapan sorumluların bulunması ve cezalandırılmasını talep etmesidir. Bildiride dikkat çekilen sivillerin yaşam alanlarına ağır silahlarla saldırmak, yaşam hakkı, güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı anayasamız ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış temel hak ve özgürlükleri dile getirmektedir. Bu bir vatandaşlık sorumluluğudur.

'BU BİLDİRİ KİMSE ÖLMESİN DİYOR'

Temel insan haklarının ihlal edilmesi vurgusunun ne şekilde terör propagandası olduğunu anlayabilmiş değilim. Ben bir bilim insanıyım, eğitimciyim, önceliğim insan. Her ne sorun olursa olsun, çatışmayla, ölümlerle değil, hiç kimseye zarar vermeden barışçıl yöntemlerle ve demokratik bir şekilde çözülmesinden yanayım. Doğuya ve batıya, güneye ve kuzeye cenazelerin gittiği, yas ve gözyaşının hakim olduğu bir ülkede, hiçbirimiz için mutluluk olmaz. Bu bildiri, çatışmaların da olmaması için, hiç kimsenin ölmemesi için kalıcı bir barışın tesisi çağrısını içeriyor. İnsan yaşamından, çocukların geleceğe güvenle ve umutla bakmasından, çocukların gözlerindeki yaşam sevincinin sürekli parlamasıyla bulduğumuz mutluluktan daha değerli bir amaç olduğunu düşünmüyorum.

'HAK İHLALLERİNİ GÖZLER ÖNÜNE SERDİĞİMİZ İÇİN YARGILANIYORUZ'

Sur'da, Cizre'de Nusaybin'de, Silvan'da Silopi'de uygulanan sokağa çıkma yasakları ve bildiride dile getirilen insan hakları ihlallerinin neler olduğu hakkında ulusal ve uluslararası hak örgütlerince raporlar hazırlanmıştır. Bu raporlara dikkatinizi çekmek isterim. Acı olan şudur ki tüm bu raporlarda dökümü yapılan hak ihlallerini ve suçları gözler önüne serdiğimiz için yargılanıyoruz, suç işlediğimiz için değil.

'TÜRKİYE VE İNSANLIK ADINA HÜZÜN VERİCİ'

Bizler bu bildiriyi imzalarken artık barış olsun istedik. Yoksa bu iddianamede bizlere atfedilen suçların gerçekle bir ilgisi yoktur. Kabul etmiyoruz. İddianamede gösterilen kanıtların ne derece yanlış olduğu sizin mahkemeniz ve diğer ağır ceza mahkemeleri duruşmalarında meslektaşlarım tarafından defalarca dile getirildiği üzere bildiri barış talep etmektedir. Bütün bu durumun en acıklı yanı ise araştırma ve öğretim yapmakla yükümlü binlerce bilim insanının ağır ceza mahkemelerinde mesai yapmalarıdır. Bu Türkiye ve insanlık adına hüzün verici büyük bir kayıptır.

Ortada bir suç yoktur. Sonuçta, sokağa çıkma yasağının uygulandığı zamanlarda yaşanan ölümler ve hak ihlalleriyle ilgili soruşturma ve inceleme talep eden, kendi değer yargılarımızı da içeren bir düşünce açıklaması, bir barış talebi söz konusudur. Bu bildiri, Anayasa ve uluslararası sözleşmeler çerçevesinde ifade özgürlüğü kapsamındadır. Bu nedenle, haksız davanın sona erdirilerek beraat kararı verilmesini talep ederim.

İMZACILARIN YARGILANDIĞI DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ TALEBİ

Gök'ün Avukatı Yıldız İmrek de daha önce Barış Akademisyenleri'nin yargılandığı davalar için birleştirme talebinde bulunduklarını ancak mahkemenin bu talebi reddettiğini belirterek, "Tüm dosyalarda asli maddi tek bir fiil olması göz önüne alınarak ilk davanın açıldığı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde birleştirilmesini ya da mahkemenizde görülen davaların birleştirilmesini talep ediyoruz" dedi. İmrek, müvekkili Fatma Gök’ün yazılı savunmasında değindiği sokağa çıkma yasakları dönemine ait araştırma raporlarının da ilgili kurumlardan istenmesini talep etti.

Mahkeme heyeti, talepleri reddederek duruşmayı 14 Şubat 2019'a erteledi.

Öne Çıkanlar