Yatıştırma ya da ket vurma

Yatıştırma ya da ket vurma
Soçi Zirvesi, Erdoğan’ın 'Barış Pınarı' harekatının ne kadar yerli ve milli olduğunu kanıtladı. Suriye’deki niyetlerini aklınca Putin’e kabul ettirecekti, ama tersi oldu.

Ragıp DURAN


ARTI GERÇEK - Soçi’de dün yapılan ve yaklaşık 7 saat süren Putin-Erdoğan zirvesinden çıkan 10 maddelik mutabakat metni, Ankara’nın kimi taleplerini karşılar gibi görünse de esas olarak Rusya’nın bölgedeki en güçlü aktör olduğunu kanıtlayan bir belge oldu.

Zirvenin 7 saat sürmesi, Erdoğan’ın zirve sonrası basın toplantısında Türk-Rus ticari ilişkilerinden söz etmesi, Salı akşamı, önceden planlanmış yemeğe katılmaması Saray’ın bu buluşmadan memnun olmadığının işaretleri. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yüz ifadesi de muzaffer bir komutanın cemaline hiç benzemiyordu.

Önümüzdeki dönemde bölgede uygulanmaya başlaması kararlaştırılan iki gelişme de Erdoğan’ın planları dahilinde değildi: Sınırın bir bölümünde Türk-Rus askeri ortak devriyesi ve bazı önemli noktalara da-Suriye ordusunun girmesi.

Mutabakat metninde YPG’den sadece YPG olarak sözedilmesi yani Ankara’nın resmi terminolojisindeki "Terörist waypici" ibaresinin kullanılmaması da önemli.

Uzun sözün kısası "Barış Pınarı" adı verilen askeri harekat Moskova tarafından durduruldu. Üstelik Ankara bundan sonra kendini haklı göstermek, askeri harekatı meşru kılmak için  öne sürdüğü Kuzey Suriye’deki "terör devleti" tehlikesinden ya da "terörist saldırı" tehditinden söz edemeyecek.

Salı akşamı, Reuters ajansı, Washington Post, New York Times, NBC ve BBC’de benzer haber ve yorumlar yayınlandı. Özetle, "Erdoğan’la Putin, Kürtleri sınır bölgesinden uzaklaştırma konusunda anlaştı" cümlesi ön plana çıktı. NBC, 10 maddelik metni yorumlarken "TSK, aybaşında girdiği alanlarda kalacak" görüşünü savundu. Washington Examiner, "Putin, Erdoğan’ı manipüle ediyor, Kürtlerle oynuyor ve ABD’yi zayıflatıyor" demiş.

Suriye’den çekilen Amerikan askerleri Irak’a geçmiş olmalarına rağmen bu kez Bağdat yönetimi sayıları bini aşan bu askerlerin Irak topraklarında kalma izni olmadığını açıkladı.

Aslında Suriye’deki satranç tahtasından bir oyuncu eksildi. Artık, olağanüstü bir gelişme olmazsa, Washington, hem askeri hem de siyasi olarak Suriye’de herhangi bir ağırlığı temsil etmiyor. ABD’nin çekilmesi Washington-İran ilişkileri ile İsrail açısından önemli.

Salı günü Soçi’deki zirve sürerken en az üç önemli gelişme yaşandı: Suriye Devlet Başkanı Esad, radikal İslamcı silahlı grupların son kalesi İdlib bölgesine gidip askerlerini denetleyerek güç gösterisi yaptı. Ve orada yaptığı konuşmada Erdoğan’a yönelik çok ağır sözler sarfetti. Voice Of America radyosu, aynı gün Rus helikopterlerinin eskiden kapalı olan bir Suriye üssüne inmeye başladığını duyurdu. Nihayet bir Rus uçağı da Kamışlı havaalanına inip ilk Rus askeri grubunu bölgeye getirmiş oldu.

Erdoğan’ın Ankara’daki ABD heyeti ile vardığı 13 maddelik anlaşma ile Putin’le uzlaşmak zorunda kaldığı 10 maddelik mutabakat metni de açıkça gösteriyor ki, Suriye’de ABD’nin sahneden çekilmesinin yanısıra Ankara’nın da eli zayıfladı. Soçi zirvesi henüz sürerken Rusya Dışişleri Bakanlığı bir kez daha tekrar etti: "Suriye’deki bütün yabancı askeri güçler geri çekilmeli. Suriye’de sadece Rus ve İran ordusu kalabilir.".

Gelişmeleri Kürtler açısından değerlendirmek gerektiğinde ortaya çok parlak bir manzara çıkmıyor. 13 maddelik mutabakat metninde geçen "Ayrılıkçı gündemler" ibaresi Şam rejiminin de kullandığı üzere PYD’yi kastediyor. Moskova, Afrin’de TSK ile Kürtler arasında açıkça TSK’den yana tavır almıştı. Şimdi benimsediği tutum büyük ölçüde Kürtlerin aleyhine. Yine de bölgede "büyük bir Kürt katliamı" gerçekleşmesinden çekinen kesimler açısından TSK’nin harekat alanının daraltılması olumlu bir gelişme olarak yorumlandı.

Putin, Moskova’daki gözlemcilerin de açık açık yazdığı üzere Erdoğan’ı Esad’la uzlaştırmak amacında. Bölgede askeri ya da siyasi olarak savaşan tüm güçlerin neredeyse hepsi, bir şekilde birbirleriyle temas halinde, görüşüyor. Bir tek Ankara, Kürtlerle ve Şam rejimi ile görüşmeyi red ediyor. ABD de vakti zamanında TSK ile QSD’yi uzlaştırmaya çalışmıştı. Başarısız oldu. Putin, Erdoğan’la Esad’ı bir araya getirebilir mi? Şimdilik bilinmez.

Mutabakat metninde yer alan saptama ve önerilerin yanısıra bu belgede söz edilmeyen olgu ve güçler de önemli. Ankara’nın "Suriye Milli Ordusu" adını verdiği radikal İslamcı silahlı gruplar, Moskova ve Şam rejimi tarafından ‘’Terörist örgütler’’ olarak kabul ediliyor. Mutabakat metninde geçen "Terörizmin tüm şekil ve tezahürleri" IŞİD’in yanısıra bu grupları da kast ediyor.

Batılı bir çok gözlemci ve uzman, daha Afrin harekatından beri, ABD ve Batı Avrupa’nın "Türk saldırganlığına" karşı yatıştırmacı bir tutum izlediğini saptayıp eleştiriyordu. Hatta 1938 Münih anlaşmasına atıfta bulunanlar bile vardı. Şimdi Putin, ABD baskısından da kurtulmuş olmasına rağmen ciddi ve kararlı bir "Containment Policy" yani çerçeveleme, yani tehlikeli bir gücü belirli sınırlar içinde denetim altında tutma politikası yerine yarı yatıştırmacı yarı yeşil ışık yakıcı bir tutum benimsiyor. Putin TSK’ye ket vuruyor ama onu da çok yumuşak bir şekilde yapıyor. Kendisi açısından herhalde haklı. Çünkü Putin, esas olarak Kürtleri ya da Şam rejimini değil kendi taktik ve stratejik çıkarlarını savunuyor. Bu bağlamda Ankara’yı ABD, Batı bloku ve NATO’den büyük ölçüde uzaklaştırmayı başardığı gibi, S400’ler ve ticari-mali ilişkileri de geliştirerek Erdoğan’ı Moskova’ya daha bağımlı hale getirdi.

Soçi zirvesinin önemli sonuçlarından biri de şu: Diplomasi yoluyla elde edemeyeceğin bir başarıyı askeri yoldan elde etmeye kalkma. Askeri yöntemlere başvuracaksan da hesabını planını tek başına kendin yap. Kendi gücüne güvenerek davran. "Gerekirse kendi göbeğimizi kendimiz keseriz" diye meydan okumak kolay da, bisturi senin değil, oradaki cerrahlar da senden değil, ya onlar keser göbeğini ya da kestirmezler hiçbir yerini. Öyle bakıp kalırsın…Başkasının ipiyle indiğin kuyudan ancak başkasının iradesiyle çıkabilirsin. Ya da hiç çıkmazsın. Eskiden söylediklerini yalayıp yutmak zorunda kalırsın sonra. Birileri de der ki, "Senin milliyetçiliğin Soçi’ye kadarmış!". Başkaları da ekler: "Savaşçılığın yan sanayii galiba!".

Öne Çıkanlar