HDP’nin ‘sembolik’ katılımını iyi okumak

CHP, yalnız HDP’nin değil toplumun en geniş kesiminin Adalet Yürüyüşü’ne verdiği desteğin kıymetini artık bilmeli. Bu desteği bir seçim yatırımı olarak görme yanlışına girmemeli.

Kürtlerin bir kısmının karşı çıktığı gibi HDP’nin, bileşenlerinin ya da daha nokta vuruşlu söyleyeyim, Kürtlerin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet Yürüyüşü’ne fiilen de katılarak destek vermesine karşı değilim.

Daha önceki yazılarımda CHP’nin Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana nelere müsebbip olduğunu, Kürtlere, Alevilere, Türkiye’nin diğer halklarına, inançlarına ve ötekilerine karşı işlenen suçlardaki payını defalarca yazmış, AKP’nin bugünkü politikalarının mimarının CHP olduğunu hep söylemiş, daha da ötesi tüm bu suçları ve eksiklikleri nedeniyle CHP’ye güvenemeyen biri olarak açık ve netim. CHP’nin Adalet Yürüyüşü önemlidir. Cumhuriyet’i kuran partinin sokakla tanışmasının faşizmi geriletmek isteyenlere hiçbir zararı olmaz; aksine demokrasinin gelişmesi, ülkeyi içine girdiği savaş girdabından çıkarması noktasında etkili bir değişime de yol açabilir. Bu nedenle de desteklenmelidir.

Ama vallahi bu CHP’nin gözü kapalı desteklenmesi anlamına gelmemeli; ama vallahi bu CHP eleştirmeden yapılmamalı; ama vallahi CHP’lilerin bu desteğin kıymetini bilmeleri ve akıllarını başlarına almalarını sağlayacak her söz, kırmadan-dökmeden tüm açıklığıyla dillendirilmeli.

CHP’lilerin çok sevdiği o sözcükle diyeyim; "Bu ülkenin geleceği için" böyle yapılmalı.

HDP’nin bazı önde gelenleri ile sohbetlerimden edindiğim izlenimler sonucu oluşan bir hissiyatla yazıyorum. Yoksa bu tür tartışmalar yaşandı mı yaşanmadı mı, böyle bir karar alındı mı alınmadı mı, onu bilmiyorum. Ama ‘aklın yolu birdir’ desturu ile baktığımda böyle olduğuna inanıyorum. Eğer böyleyse, HDP’nin gösterdiği hassasiyet ve sorumluluğun en fazla CHP tarafından iyi okunması, iyi tahlil edilmesi gerektiğine inanıyorum.

Şöyle ki…

HDP’nin şimdiye kadar yürüyüşe fiilen katılmamasının bir iç tartışmadan ya da katılmakla katılmamak arasındaki ikilemden kaynaklı olmadığına inanıyorum. İktidar yürüyüşü kriminalize etme niyetini daha ilk günden gösterdi. Bunun için her türlü yalana imza atmaktan çekinmedi. HDP katılım göstereceğini açıkladıktan sonra AKP’linin biri "O yollar teröristler yürüsün diye yapılmadı" edepsizliğini bile gösterdi. HDP’nin hassasiyet göstermemesi de bu anlamda bir kontrolsüzlüğe yol açabilir, en önemlisi iktidarın ekmeğine yağ sürebilirdi. Bu, hiç kuşku yok bir erken ölüme de yol açabilirdi.

Şu da var…

Yürüyüşün kitlesel değil sembolik boyutu önemliydi. Kılıçdaroğlu’nun söylemleri hep bu yöndeydi. "Her desteğe açığız ama kontrolü elden bırakmayalım" babında çok kez konuştu, Kılıçdaroğlu.

HDP bu ince çizgiyi iyi yakaladı. Eleştirilerini –hatta en alttan söylemlerle– dillendirdi ancak AKP’nin, Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmedi, sürmemeye özen gösterdi. Duygunun değil aklın yolunu seçti.

HDP’lilerin salt bu nedenle yürüyüşe katılımla birlikte yürüme mesafesini de sembolik tuttuklarına hiç şüphem yok.

Bu sorumluluktur. "Bu ülkeyi çok seviyoruz" diyen yalancıların aksine tam da insanlar ölmesin, bugünden daha kötü günlere yelken açılmasın diye gösterilen bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun kıymetini en fazla bilmesi gereken de CHP’dir.

CHP’yi çok iyi bilen, geçmişini tanıyan ve bu nedenle Adalet Yürüyüşü’nün gerçek adalete kapı aralamayacağı şüphesini içinden atmayan Kürtlerin bir kısmı karşı da çıksa…

CHP’lilerin bir kısmı bu gerçekliği anlamayacak durumda da olsa…

Açık ki HDP, daha öznel anlamda da Kürtler giderek yükselen faşizm karşısında bir kez daha sorumluluğun alasını gösterdiler, gösteriyorlar…

Şimdi sorumluluk sırası CHP’de…

Ne mi yapmalı?

İktidarın oyununa düşmemeli, şimdiye kadar düştüğü oyunlardan ders çıkarmalı…

İktidarla, iktidarın yancısı MHP ile milliyetçilik yarışına girmemeli…

Hele HDP yürüyüşe destek ile birlikte sembolik katılım göstereceğini açıkladıktan sonra ağızlarını doldura doldura her gün daha fazla dillendirmeye başladıkları, her söylediklerinde de Kürtlerin kalbine hançer gibi sapladıkları o düşmanlaştıran, ötekileştiren ‘terör’ kavramından medet ummanın bir anlamının olmadığını artık bilmeliler.

İlk günden beri sadece 'Adalet' yazılı dövizli taşıyorlardı. O ‘Adalet’ herkesi kapsasın diye bunu yapıyorlardı.

Peki, ne oldu da 1100 metrelik bir bayrak açma gereği duydular?

Kiminle, neyin yarışına giriyorlar?

CHP, açık ki bu ülkenin kuruluşunda herkesi Türk, İslam, Sünni, Hanefi yapmak için adım atmakla yanlış yaptı. Şimdi o yanlışı düzeltme ve ülkenin tüm kaderini değiştirme şansını yakalamaya doğru da yürüyor. Ancak bunun için Kürtleri de, Kürtlerin temsilcilerini de, Türkiye’nin tüm halklarını ve inançlarını da, solundan sağına Türkiye’nin tüm ötekilerini de kapsayacak yeni bir siyasetin adımını atmalı. Daha açık deyimle ‘ulusalcı’ yüklerden kurtulmalı. Israrla ‘ulusalcılık’ yapacak olan varsa da onları AKP yancısı Perinçek’e hediye etmekten imtina etmemeli.

100 yıllık bir sorunu çözmek, 33 yıldır devam eden ve onbinlerce insanın yaşamına mal olan bir savaşı bitirmek, en önemlisi de Türkiye’nin koşar adım gittiği yeni bir Ortadoğu savaşının önüne geçmek için buna ihtiyaç var.

CHP, yalnız HDP’nin değil toplumun en geniş kesiminin Adalet Yürüyüşü’ne verdiği desteğin kıymetini artık bilmeli. Bu desteği bir seçim yatırımı olarak görme yanlışına girmemeli.

Aksi durumda değişen bir şey olmaz. En fazla AKP gider yerine CHP gelir ki CHP zaten bu ülkeyi onlarca yıl yönetmiş ve çoğu kez sorunların katmerleşmesine hizmet etmiş bir parti olarak kendini tekrar etmekten öteye gidemez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi