Her üç işçiden biri kaza riski altında

Her üç işçiden biri kaza riski altında
BİSAM’ın 28 Nisan Dünya Çalışma Güvenliği ve Sağlığı Günü raporundan: İki işçiden biri kaza geçirmiş, her üç işçiden biri kaza riskiyle çalışıyor.

EKONOMİ - Birleşik Metal İş Sendikası Araştırma Merkezi’nin 28 Nisan Dünya Çalışma Güvenliği ve Sağlığı Günü dolayısıyla paylaştığı rapor, çarpıcı veriler ortaya koydu. Türkiye, iş cinayetleri oranı (ölümlü iş kazası oranı) açısından Avrupa Birliği’nden 6 kat fazla bir orana sahip. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanı yapılan yasal düzenlemeler iş cinayetlerinin ve kazalarının önünü almakta yetersiz. Uzun çalışma süreleri, örgütsüzlük, giderek yaygınlaşan güvencesizlik zemini, artan işsizlik tehdidi, kayıtdışılık ve konunun toplumsal olarak hala öneminin fark edilmemesi iş cinayetlerinin, görmezden gelinen meslek hastalıklarının ve iş kazalarının sayısının artışına neden oluyor.

BİSAM’ın açıklamasında, "İnsanlar çalışma hayatının yarattığı girdap içinde, yüksek iş kazası riskinin yanında, mesleğe bağlı sağlık sorunlarını da ağır bir biçimde yaşıyor. İşçiler gün be gün fark etmeksizin sadece emeklerini değil aynı zamanda sağlıkları da veriyor. Bu nedenle işçi sağlığı ve iş güvenliği alanı şüphe yok ki sınıf mücadelesinin en önemli bileşenidir. Türkiye ekonomisi açısından en kritik sorun alanlarından biri kayıt dışı ekonominin son derece yüksek düzeylerde olmasıdır. TÜİK İşgücü Anketi Ocak 2017 verilerine göre herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmadan çalışanların oranı yüzde 32,5’tir. Bu oran geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre artışa tekabül etmektedir. Bunun yanında herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olunsa da, kayıt dışı uygulamaların yaşandığı pek çok işyerinin varlığı bilinmektedir. Prim ödeme miktarından, iş kazalarının hatta iş cinayetlerinin kayıt altına alınmadığı, meslek hastalıklarının yok sayıldığı bir çalışma hayatı ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla kayıtdışı ekonomi ile mücadele çalışanların herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna üyeliği ile sınırlı bir konu olarak ele alınmaz. Tüm boyutları ile ele alınmak durumundadır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanı da bu eksende değerlendirilmek durumundadır" dendi. 

ILO tarafından 2001’den bugüne "Dünya Çalışma Güvenliği ve Sağlığı Günü" olarak ilan edilen ve dünyanın pek çok ülkesinde  "Anma ve Yas Günü" olarak kabul edilen 28 Nisan tarihinin üzerinden soruna dikkat çekmek için hazırlanan rapora şu ifadelere yer verildi: "Sendikamız Genel Yönetim Kurulu, kamuoyuna yaptığı açıklama ile 28 Nisan’ı, devlet kademelerinden başlayarak, işverenlerden kamuoyuna iş cinayetlerinin durdurulmasına yönelik bir duyarlılığın oluşturulması, iş cinayetlerinde hayatını kaybedenleri anmak, aileleri ile dayanışma içinde olmak, kalanlar için mücadele edilmesinin bilince çıkartılması için İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybeden İşçileri Anma ve Yas Günü olarak kabul edilmesini talep ettiğini kamuoyuna duyurmuştur."

İŞÇİ ZAMAN BASKISI ALTINDA

Rapora göre, işçiler açısından en sık maruz kalınan elverişsiz koşul zaman baskısı ve aşırı iş yükü. İşçilerin yüzde 43’ü zaman baskısı ve aşırı iş yükü ile karşı karşıya kaldığını ifade ediyor. Yüzde 39’luk bir kesimi kimyasal madde, toz duman ve zararlı maddelere maruz kaldığını söylüyor. Gürültü ya da şiddetli sarsıntıya maruz kalanlar yüzde 38,7’dir. Yaklaşık her üç işçiden biri (yüzde 31,4) kaza riski ile çalışmaktadır. Göz yorgunluğu ve görsel odaklama sorunu yaşayanların oranı yüzde 24’tür. İşçiler arasında "herhangi bir elverişsiz duruma maruz kalmıyorum" diyenlerin oranı sadece yüzde 21. İşçilerin yüzde 21’i ağır yük taşıdığını, yüzde 16’sı işveren tarafından rahatsız edici davranışa maruz kaldığını, yüzde 12’si zor duruş şekli veya hareket sorunu yaşadığını ifade ediyor.

HER İKİ İŞÇİDEN BİRİ İŞ KAZASI GEÇİRMİŞ

Araştırma sonucuna göre, hiç iş kazası yaşamadığını söyleyenlerin oranı yüzde 52. Buna karşın işçilerin yüzde 48’i en az bir kere iş kazası geçirdiğini söylüyor. Her 10 işçiden biri 1 ay ve daha fazla işten uzak kalmasına neden olacak bir iş kazası yaşamış. 

Türkiye’de iş cinayetleri en öncelikli konulardan biridir. İşverenlerin doymak bilmeyen kar hırsı, artan üretim baskısı, esnekleşen ve güvencesiz hale gelen çalışma koşulları işçileri öldürüyor. En çok işçi ölümleri taşeronlarda yaşanırken, uzun çalışma sürelerinin ölümleri arttırdığı, esnek çalışmanın aslında esneyen sağlık ve güvenlik tedbirleri demek olduğu biliyorken, AKP hükümeti çalışma koşullarını daha da esnekleştirmek için çabalıyor. 

ILO verilerine göre; dünyada her 15 saniyede 1 işçi, iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor. Her yıl 2 milyon fazla işçi meslek hastalığı ve iş kazaları sonucu hayatını kaybediyor. Türkiye’de ise, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre; 2016 yılında en az 1970 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Yine, Meclis verilerinde göre,  2017 yılının ilk 3 ayında ölen işçi sayısı ise en az 441 ulaştı. 2002-2016 yılları arasında yaklaşık 20 bin işçi hayatını kaybetti.

Son yıllarda artan kitlesel iş cinayetleri ile birlikte Türkiye işçi mezarlığına dönüşmüş durumda. Davutpaşa, Soma, Ermenek ve Torunlar katliamları toplum vicdanında ve hafızasında kapatılmayacak yaralar açtı. İş cinayetlerinin gerçek sorumluları hak ettikleri cezaları ya almıyor ya da komik cezalarla aramızda ellerini kollarını sallayarak dolaşmaya devam ediyor. Raporda, "Biz inanıyoruz ki, işçi ölümlerinin her gün arttığı ülkemizde, sağlık ve güvenlik meselesi sadece işverenlerin ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın inisiyatifine bırakılamayacak kadar önemli bir konudur" denilerek, bu alanda yapılması gerekenler şöyle sıralandı:

  1. Sendikal örgütlenmenin ve özgürlüklerin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. İSİG alanının işçi sınıfının temel mücadele alanlarından biri olarak ele alınmalıdır.
  2. Kiralık işçilik, taşeron ve diğer güvencesiz çalışma biçimlerinin ortadan kaldırılmalı, insan onuruna yaraşır işler için mücadelenin zemini güçlendirilmelidir. 
  3. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanının piyasanın kar döngüsünün bir parçası yapılmasına karşı denetimler açısından özerk ve demokratik bir yapının sendikalar, meslek oda ve birlikleri ve üniversiteler ile oluşturulması sağlanmalıdır.
  4. Sağlık ve güvenlik önlemini almayan işverenlere uygulanan cezalar caydırıcı nitelikte olmalıdır.  
  5. İş kazaları ve meslek hastalıkları kayıtdışı ile mücadelenin ayrılmaz bir parçası olarak ele alınmalıdır.
  6. Meslek hastalıklarının tespitine yönelik prosedür sadeleşmesi ve kısaltılması sağlanmalıdır
  7. 28 Nisan, "İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybeden İşçileri Anma ve Yas Günü" ilan edilmelidir.

Öne Çıkanlar