‘Hiçbirimiz güvende değiliz’

‘Hiçbirimiz güvende değiliz’
90’ların yargı kurumlarını günümüzdeki uygulamalarla kıyaslayan Diyarbakır Barosu eski Başkanı Mehmet Emin Aktar, 'Herkes korku ve güvensizlik ikliminde yaşıyor, kimse güvende değil' dedi.

Türkiye’de, 15 Temmuz 2016 yılında yaşanan darbe girişiminin ardından 20 Temmuz 2016’da Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildi. 3 ay geçerlilik süresi bulunan OHAL, şu ana kadar 7 kez uzatıldı. OHAL’in yürürlükte olduğu dönem içerisinde Türkiye’de 16 Nisan 2017’de referandum ve 24 Haziran’da da milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılırken, "tek adam rejimi"nin yaşama geçirilmesiyle OHAL’in ismi kaldırılacak ancak uygulamaları kalıcılaştırılacak. Diyarbakır Barosu eski Başkanı Mehmet Emin Aktar, bölgede 90’lı yıllardaki OHAL ile bugünün OHAL’ini Mezopotamya Ajansı’ndan Mehmet Şah Oruç’a değerlendirdi.

‘90’LARDA MAHKEMELER DAHA GÜVENLİYDİ’

OHAL’in 1990’lı yıllardaki ve bugünkü uygulamalarını kıyaslayan Aktar, o dönem bölgede ifade özgürlüğü, toplantı, gösteri ve yürüyüş haklarının kısıtlandığını, uzun gözaltı süresi, sokak infazları ve işkencelerin olduğunu belirterek, "O dönem gözaltına giren herkes işkence görmeden çıkamazdı. Birkaç dosya dışında, işkencelerden kaynaklı cezalandırma ve yargılama olmamıştır. Ama yasalar, hep işkencenin suç olduğunu yazmıştır. Ancak gözaltında kaybedilmeler, işkence vakaları sürekli olmuştur. Bugün ise gözaltı süreçleri belli bir dönem uzatıldı ve sonrasından vazgeçildi. Ama 90’lardaki gibi yaygın bir işkence vakası ile karşılaşılmadı. 90’larda bundan emindik avukatlar olarak. Keyfi bir biçimde bile bir kişi gözaltına alınsa, mahkemeler beraat kararı çıkartırdı. Bugün ise bunu söyleme şansına sahip değiliz. Bugün en ufak bir paylaşım yaptığınızda derhal gözaltına alınıp mahkeme karşısına çıkartılıp, tutuklanabilirsiniz. 90’larda bu konularda mahkemeler daha güvenliydi" dedi.

‘BASKI REJİMİ ALTINDAYIZ’

HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in yargılandığı davaya dikkat çeken Aktar, "Mahkeme tahliye kararı verdi, ama savcılık tahliye kararını cezaevine göndermedi. Savcılık itiraz etti. Mahkemenin verdiği tahliye kararı, bir kaç saat sonra başka mahkemenin eliyle tutuklama kararına çevrildi. Böyle bir baskı rejimi altındayız. Bu kadar yaygın düşmanlığın örgütlendirildiğine inanmak istemiyorum. Kesinlikle herkesin içinde bir korku var. Tüm bürokraside ihraç edilme korkusu var. Son derece keyfi bir şekilde bu insanlar ihraç edilebiliniyor" diye konuştu.

‘İPTAL KARARI VEREBİLECEK BİR ANAYASA MAHKEMESİ YOK’

90’larda Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı verebildiğini hatırlatan Aktar, bugün bu iptal kararını verebilecek bir Anayasa Mahkemesi’nin olmadığını söyledi. Aktar, "Buna cesaret edebilecek bir Anayasa Mahkemesi yok. Herkes korku ve güvensizlik ikliminde yaşıyor. Bugün haksızlığa uğradığınızda şikayet edemiyorsunuz. Bu ülkenin İçişleri Bakanı bir partinin genel eş başkanını arayıp tehdit edebiliyor. Kimse de çıkıp ne oluyor bize diye sormuyor" diye konuştu.

‘BU SON DERECE TEHLİKELİDİR’

Yeni dönemde Meclis’in bir işlevinin kalmadığına dikkat çeken Aktar, konuşmasına şöyle devam etti: "Demokrasilerde güç ayrılığı olur. Bu güçler arasında bir dengenin olması ve birbirlerini denetlemesi lazım. Şimdi dengeyi yok ettiniz. Yasama, meclis ve yargı kalmadı. Sadece yürütme kaldı. Cumhurbaşkanı ve belirlediği bakanlar kaldı. Tek elden bir yönetim hayata geçiriliyor. Yasa çıkarmayan, hükümeti denetlemeyen bir parlamentonun hiçbir işlevi yoktur. Sembolik olarak bir yasama meclisi olacak. Bunun dışında da bir işlevi olmayacak. Bu koşullarda hiçbirimiz kendimizi güvende hissedemeyiz. Kimse, geniş özgürlükler, çok sesliliği ve toplumun farklılığını hayal edemez. Bu son derece tehlikelidir."

‘TÜRKİYE, ARTIK KHK’LERLE YÖNETİLECEK’

OHAL’in kaldırılması yerine kalıcılaştırıldığını ifade eden Aktar, "2 yıllık OHAL sürecinde çıkartılan KHK’ler ne olacak? OHAL sürecinde çıkarılan kanunların iptal edilmesi gerekiyor. Ancak, bu yapılmadı. Ceza yargılama kanunlarında ciddi değişiklikler yapıldı. Ve bu değişiklikler kalıcılaştırıldı. Türkiye, artık KHK’lerle yönetilecek. KHK’ler ile yönetilmek ve parlamentonun devre dışı bırakılması büyük tehlikedir" diye konuştu.

‘SAVUNMANIN BİR İŞLEVİ KALMAYACAK’

Yargıcın kendini güvende hissetmediği bir ortamda tarafsızlığını kaybedeceğine işaret eden Aktar, "Yargının tarafsız olmadığı bir yerde kimsenin güveni olmaz. Bizim açımızdan, savunmanın bir anlamı kalmayacak. Özellikle devlete karşı işlendiği iddia edilen suçlarda. Politik ceza davalarında, artık savunmanın bir işlevi kalmayacak. KHK’ler ile önemli ölçüde kısıtlandık. Yargı işlevsiz bir uygulama halini alacak. Politik ceza davalarında kimi cezalandırmak istiyorsanız, cezalandıracaksınız" dedi.

Her şeye rağmen doğru bildikleri yoldan ayrılmayacaklarını ve mücadelelerini sürdüreceklerini ifade eden Aktar, "Kör kuyunun dibine itilmiş olsak bile yeniden kuyunun başına doğru tırmanacağız" diye konuştu. (HABER MERKEZİ)

Öne Çıkanlar