'İslam’ın güncellenmesine Kerbela’dan başlanmalı'

'İslam’ın güncellenmesine Kerbela’dan başlanmalı'
'Ortadoğu’da Birlikte Yaşam İçin İslam’ın Mesajı ve Halklarımız' panelinde konuşan uzmanlar, İslam’ın Kerbela’dan sonra egemen ve saltanat devlet sistemine çevrildiğini söyledi.

Remzi BUDANCİR


ARTI GERÇEK - Diyarbakır’da Demokratik Toplum Kongresi Halklar ve İnançlar Komisyonu  (DİK) tarafından "Ortadoğu’da Birlikte Yaşam İçin İslam’ın Mesajı ve Halklarımız" konulu panel düzenlendi.  Halkların Demokratik Partisi (HDP) sözcüsü Ayhan Bilgen moderatörlüğünde gerçekleşen panele İlahiyatçı Yazar İhsan Eliaçık, İnsan Hakları Savunucusu doktor Ömer Faruk Gergerlioğlu, HDP Erzurum eski Milletvekili Seher Akçınar Bayar ve Prf. Dr. Nurettin Turgay konuşmacı olarak katıldı. Panelin ana gündemi Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dinin güncellenmesine ilişkin açıklamaları ve son günlerde din il ilgili yaşanan tartışmalar vardı.

 

"UYANIK TOSUN, ALLAH DEYİP HALKI KANDIRMAYI BAŞARABİLİYOR"

İslam’ın güncellenmesi tartışmalarına değinen İlahiyatçı Yazar İhsan Eliaçık, çeşitli din adamlarının ve hocaların çeşitli fetvalar verdiğini hatırlatarak, "Din bir türlü doğal ve olması gereken seyrine oturmuyor. Siyasetçilerin, güçlülerin, zenginlerin elinde bir malzeme olarak çevire çevire kullanılıyor" dedi. Eliaçık, dinin nasıl araçsallaştırıldığını Çiftlik Bank üzerinden insanların dolandırılması üzerinden anlattı: "İnsanları dolandırmak isteyen bir uyanık tosun çıkıyor, Allah, Peygamber, Kitap diyor, para topluyor ortadan kayboluyor. Din adeta bu tür adamların elinde can çekişiyor."

"İSLAMİYET KERBELA’DA DOĞDUĞU TOPRAKLARA GÖMÜLMÜŞTÜR"

Eliaçık konuşmasında İslam’ın güncellenmesi tartışmalarına da değindi. Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın "Eminim nasıl olacak diye düşünmemiştir. Sadece siyaseten söylemiştir" diyen Eliaçık, Müslüman dünyasında Rönesans ve reforma hareketi başlatılması gerektiğini savunarak, şunalrı söyledi: "Medine sözleşmesine uyulmamıştır, onu inkara bırakmıştır. Arapların içerisinde Kureyş, Kureyş’in içinde Emeviler ve  Abbasiler… Bir klana, bir soya dayalı bir sistem, toplumun yönetimini ele geçirip hakimiyetini ve saltanatını ilan etmiş ve diğerlerine kan kusturmuştur. İslam dünyası kendi tarihini yaşayamamıştır. Kerbela’da İslamiyet doğduğu topraklara gömülmüştür. Roma’nın ve Sassanilerin tekrar hortlatılarak İslam dünyasında yaşatılmasından ibarettir. Bizans Emeviler ile, Sasaniler ise Abbasi’ler ile saltanatıyla, devlet kurumlarıyla, kan bağıyla, soy bağıyla yeniden hortlayarak İslam içerisinde ortaya çıkmıştır. Halbuki bunların bitmesi gerekiyordu. Köleliğin 50 yılda bitmesi gerekiyordu bitmedi. Efendi-Köle ilişkisinin ortadan kalkması gerekiyordu, kalkamadı. Kadınların durumlarının düzelmesi, erkekle yan yana gelmesi gerekiyordu, gelmedi. Tek bir Arapların, Arapların içerisinde Kureyşlilerin, Emevilerin egemenliği değil, halkların bir arada yaşaması gerekiyordu. Kan bağı, kabile bağı soy kutsanmaya başlandı. Dolayısıyla Kerbala’dan sonra bu iş bitti. Bundan sonra Bizans’ın, Roma’nın, Osmanlı ile beraber Moğol kültürünün İslam dünyasına, İslam kılıfı altında yeniden hortlamasına yol açmıştır. Ya yeniden başlayacağız, Müslüman dünyasında Rönasans ve reforma hareketi başlatacağız, yada bu dini terk edeceğiz."

"KÜRTLERİN HALA MÜSLÜMANIM DEMESİ ÖNEMLİ"

Eliaçık’ın gündeminde Kürt sorunu da vardı. "Kürtlerin Müslümanlığını önemsiyorum" diyen Eliaçık, "Kürtler tarih boyunca 3 Müslüman devletin içinde yaşamış ve bu 3 Müslüman devletin zulmüne uğramış. Araplar, Türkler ve Farslar…  Bu 3 Müslüman milletin fetihçiliğinden, ganimetçiliği ile karşılaşmış. Gelen vurmuş, giden vurmuş. Buna rağmen bu gün Kürtler Müslümanlıkta hara ısrar ediyorsa bence buna şapka çıkarmak lazım. Bu Müslümanlık diğerlerinden bence daha çok değerlidir" dedi. Devletin ‘Türk kimliği’ sistemi üzerinden vatandaşlığı tanımlamasını eleştiren Eliaçık, "Türklük devletin kimliği, herkesin ortak kimliği olamaz. Türklük, sadece Türk olanların taşıyacağı bir kimliktir. ‘Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür’ söylemi yanlıştır. Bu aynı zamanda Cumhuriyetin mantığına da aykırıdır. Bunun için Cumhuriyetin demokratikleşmesi gerekiyor. Devletin dini olacaksa ‘Adalet’, mezhebi olacaksa ‘Eşitlik’, meşrebi olacaksa ‘özgürlük’, parlamentosu olacaksa ‘medeniyet’ ve illa da bir ırkı, kavmi ve etnik tanımlaması olacaksa bu ‘İnsanlık’ olabilir. Ben böyle bir devleti zaten savunuyorum. Buna adalet devleti diyorum" diye konuştu. Bu ülkede yaşanan Kürt sorunun daha fazla devam etmeyeceği inancında olduğunu ifade eden Eliaçık, "Devlet Kürt düşmanlığı politikasından eninden sonunda vaz geçmek zorunda. Çünkü bu coğrafya bunu daha fazla kaldıramaz" dedi.

"SADDAM KATLİAMA REFERANS OLARAK ENFAL SURESİ’Nİ GÖSTERİYOR"

HDP Erzurum eski Milletvekili Seher Akçınar Bayar, Ortadoğu’da dinin her zaman tutan bir maya haline geldiğini söyledi. Bir çok yönetimin, iktidarın ve devletin uygulamak istediği politikalarını dini kullanarak gerçekleştirdiğini ifade eden Bayar, Kürtlerin çoğu zaman İslam’la terbiye edildiğini hatırlatarak şunları söyledi: "Saddam Hüseyin’in ve Baas rejiminin gerçekleştirdiği Enfal katliamında milyonlarca Kürt yaşamını yitirmiş. Binlerce köy boşaltılmış, binlerce insan yerinden göç ettirilmiştir. Referans ne? Kuranda ismi geçen bir ayet olan Enfal…  Saddam Hüseyin mahkemede yargılanırken kolunun altına kocaman bir Kuran alıyor, parmağını kaldırıyor, bismillah ile başlayarak gerçekleştirdiği Enfal operasyonun ne kadar meşru olduğunu anlatmaya çalışıyor. Bakın Afrin’e operasyon yapılıyor. Diyanet 90 bin tane camide aynı anda Fetih suresi okutuluyor. Fetih suresinin geliş gerekçesi belli. Barış olsun, sulh olsun diye Fetih suresi iniyor. Yine din araçsallaştırarak bu yapılıyor."

"DİN GÜNCELLEŞECEKSE, EBUZER’İN REBEZE’YE SÜRÜLMESİNDEN BAŞLAMALI"

Bu coğrafyada özellikle Kürtlerin haklarının inkarı konusunda dinin her zaman kullanıldığını ifade eden Bayar, "Ümmet kardeşliği adı altında Kürdün hakkı hiçbir zaman görülmemiştir. Egemen zihniyet, sanki Kuranda inen ayetler, Kürde hiçbir şekilde dokunmuyormuş gibi davranmıştır. Bu yönüyle baktığımız zaman, İslam’ın veya dinin tekrar güncellenmesi tartışmalarına bakıldığında… Evet, katılıyorum, dine dair referanslar sorgulanmalı, tekrar konuşulmalı, yeniden değerlendirilmeli, bu tartışmalar tekrar tekrar yapılmalı. Bu topraklarda tekrar dönüp, tekrar yüzleşme yaşamak, dine dair sorgulamaların yapılması gerçekten kolay değil. Ama buna ihtiyacımız var, çok ihtiyacımız var. Buna ihtiyacımız olduğu içinde, Rebeze’ye sürülen Ebuzerlerin tekrar aramıza dönmesi lazım. Dinin güncelleşmesi, bırakın bu günlerden tartışmayı konuşmayı, Ebuzer Rebeze’ye sürüldüğü andan itibaren tekrar konuşulmalı, tekrar değerlendirilmelidir" dedi.

Öne Çıkanlar