Kılıçdaroğlu bu sefer oy hırsızlığına karşı çıkar mı?

HDP planlı hırsızlıklar nedeniyle barajı geçemezse Kılıçdaroğlu ne yapacak? Referandum sonuçlarını kabullendiği gibi mi davranacak, yoksa muhalefetin önüne geçip bayrak mı açacak?

Beklenen oldu. Daha seçim başlamadan seçmenin, daha doğrusu Kürt seçmenin oyları çalınmaya başlandı.

Yüksel Seçim Kurulu, Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları 18 vilayette HDP oylarının yüksek olduğu bazı sandıkların birleştirilmesine ve seçmenlerin taşınmasına karar verdi.

Kararla birlikte 'şaibe' ve 'oy hırsızlığı' tartışmaları da başlamış oldu.

YSK Başkanı Sadi Güven, taşınmasına karar verilen sandıklardaki seçmen sayısını 144 bin olarak açıkladı.

Başkan, sandık güvenliğinin önemli olduğunu, ancak seçmenin hür iradesinin sandığa yansıtmasının her şeyden daha önemli olduğunu da eklemeden yapamadı.  

Bu açıklama üzerine isterseniz endişeye kapılıp derin bir düşünceye dalın. İsterseniz tebessüm edin. Netice değişmeyecek.

YSK, iktidarın planlamasında Kürt illerine yönelik 'operasyon'u kabul etmiş oluyor. 

Planlamayı valilikler yapmış ve 19 ili kapsayan listeleri YSK'ya öneri olarak göndermiş. Sandıkların taşıma ve birleştirme talepleri bir vilayet hariç (Erzurum)  HDP'nin itirazlarına rağmen kabul edilmiş.

Tam bir oy mühendisliği çalışması. 

Adeta Erdoğan'ın seçimden çok önce açıkladığı, "HDP'nin bölgede sandığa gömülmesi" talimatının  uygulamaya geçirilmesi operasyonu.

Ayrıntılar açıklandı. HDP oylarının yüksek oranlarda olduğu bölgelerdeki sandıklar AKP'nin ağırlıklı olarak oy aldığı korucu köylerine ya da askeri garnizonların, kalekolların, karakolların bulunduğu yörelere taşınıyor.

Oyun çok açık. HDP seçmenleri bulundukları yerlerden bu sandıklara kendi olanakları ile gitmek zorundalar. Oraya ulaşana kadar birkaç kontrol noktasından, kimlik kartı yoklamasından, korucu engelinden geçmeleri şart. Sandıkların kapanma saatine kadar bütün engelleri aşabilirlerse oylarını kullanabilecekler. 

Tabii bu şartlarda kurulan sandıklardan kendi oyları çıkabilecek mi, o da ayrı bir mesele...

GÜVENLİK GEREKÇESİ DE İNANDIRICI DEĞİL

YSK sandıkların taşınma gerekçesini 'güvenlik' olarak gösteriyor ve bunun için 90'lı yıllarda bölgede cereyan etmiş olan bazı olaylara atıf yapıyor. Oysa taşınma talebinde bulunulan köylerin yüzde 90'ında 1 Kasım'da sandık kurulmuş. Hem çatışmaların hem de operasyonların sürdüğü o süreçte bir sorun yaşanmamış. Üstelik iktidarın sözcüleri şimdi o bölgelerde asayişin berkemal olduğunu, sayelerinde halkın huzur ve güven içinde yaşadığını söyleyip duruyorlar. İçişleri Bakanı muhalefet partisi liderlerine bağırıp çağırıyor. "O bölgelerdeki halkın huzur içinde oluşu size battı mı?" diye soruyor.  

Demek ki o illerin valileri ve YSK aynı kanıda değil! 

Oynanan oyun çok açık.

Temel amaç, sandıkları taşınan köylerin oy kullanmalarını engellenmek. Bu bölgelerde seçmenlerin büyük bir kısmı HDP'ye oy veriyor. Bu seçmenler oylarını kullanmaları için başka bir köye gitmeye mecbur ediliyorlar.

Sandıklar bir korucu köyüne taşınanlar o köye gitmek istemeyebilirler. Veya sandıklar husumetleri olan bir köye taşınırsa saldırıya uğramaktan korkabilirler. Besbelli, bu yöntemle insanların oy kullanmasını engellemek istiyorlar.

Üstelik bu nedenle bölgede bir korku havası yaratıp, diğer yörelerdeki Kürt seçmenlerin de sandığa gitmesini engelleyebilirler. Oysa her oyun  büyük önemi var. Söz gelimi, 10 oy bile cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlarına etki edebilir.

MİLLET İTTİFAKI  KÜRTLERLE YAN YANA DURAMADI

Kürtler yeniden, 12 Eylül faşist darbesinin sırf kendileri için yarattığı yüzde 10 seçim barajı ile karşı karşıya.

CHP-İyi Parti ve Saadet Partisi'nin oluşturduğu Millet İttifakı Kürtlerle yan yana durmaktan korktu. HDP'yi muhalefet blogunun dışında tuttu. HDP nasılsa barajı geçebilir diye düşündü.

HDP böylece iki blogun dışında  baraj engeline karşı tek başına kaldı.

Bütün kamuoyu yoklamaları ve seçim tahminleri buna rağmen kilit partinin HDP olduğunu gösteriyor. Herkes HDP'nin barajı geçmesi halinde AKP-MHP Koalisyonu'nun Meclis'te çoğunluğu kaybedeceğini biliyor.

Öte yandan, cumhurbaşkanlığı seçimine de HDP'nin oyu belirleyici olacak.     

Erdoğan ve Bahçeli ikilisi bu nedenle bütün planlarını HDP'nin barajı geçmesini engellemek üzerine kurdular. Bu amaçla hilelere ve oy hırsızlığına resmiyet kazandıran yasa değişikliğini birlikte Meclis'ten geçirdiler. Şimdi YSK'nın yaptığı bu hukuk dışı değişikliklerin uygulanmasından ibaret. 

Bu kirli plan, oyları çalınarak, seçmeninin sandığa gitmesi engellenecek HDP'nin baraja takılması amacıyla hazırlandı. Bu sayede HDP'nin neredeyse bütün milletvekillerine AKP el koymuş olacak.

Tabii böyle bir sonuç, Millet İttifakı'nın diğer partileri için de bir kabusa dönüşecek. Erdoğan'ın diktatörlüğü onaylanmış olacak.   

Görünüşe bakılırsa kimse böyle bir sonuçtan yana değil. Oy hırsızlığına karşı Millet İttifakı'nın, "HDP ile sandık güvenliğinin korunması amacıyla işbirliği yapıldığına" ilişkin açıklamaların dışında YSK'nın yeni baraj girişimine karşı pek bir tepki duymadık.

HDP'nin 'Sıfır baraj' ittifakının dışında kalmasına göz yuman, hatta bütün aksi iddialara rağmen bana kalırsa bu sonucu isteyen CHP lideri Kılıçdaroğlu YSK'nin bu kararı karşısında yine suskun.

Önceki gün bir sürü laf arasında, "HDP barajı geçmeli" gibisinden bir cümle sarf etti, o kadar.

Karara tepki gösteren HDP 'Bu partiyi baraj altı bırakma operasyonudur' dedi.

Açıklamada, "Seçime 'Cumhur' ve 'Millet' ittifakıyla giren partilerin baraj sorunu yok. Baraj sorunuyla karşı karşıya olan tek parti cumhurbaşkanı adayı da tutuklu olan HDP. HDP'nin baraj altında kalması durumunda parlamentoda çoğunluğu elde edecek parti ise AKP"

Mesele bu kadar basit ve aynı zamanda vahimken Millet İttifakı'nın daha esaslı bir tepki göstermesi ve bu yeni baraja karşı bir eylem planı ilan etmesi gerekir. Bazı hazırlıkların olduğunu biliyoruz ama bunların yeterli olamayacağını da muhakkak.

Özellikle Kılıçdaroğlu'nun seçim öncesinde başlayan oy hırsızlığına karşı ne yapacağını merak ediyorum.

HDP'nin bu organize hırsızlıklarla barajı geçememesi durumunda bu sefer nasıl bir tepki vereceğini de merak ediyorum tabii.

Hileli referandumun sonuçlarını kabullenip, tepkili 'Hayır' bileşenlerinin sokağa çıkmasını engellediği gibi mi yapacak?

Yoksa, muhalefetin önüne geçip, daha şimdiden hileli, hukuk dışı olduğu ortaya çıkan seçim komedisine karşı bayrak mı açacak?

Siz böyle bir hava görüyor musunuz Kılıçdaroğlu'nda?
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi