Kiraz ağacı çiçeğe durduğunda

Erdoğan, ılımlı islam liberalizminin temsilcisi olarak görüldü, ilk 10 yıllık iktidarında. Şimdi ise, dünyada yükselen yeni otoriter sağın öncüsü olarak görülüyor.

Kiraz ağacında ne yaptıysa bahar

İşte ben, onu yapmak istiyorum

Pablo Neruda

Washington’da baharın gelişinin işareti kiraz ağaçlarının çiçek açmasıdır. Kiraz ağacının Washington ile ne ilişkisi var diye sorarsanız, efendim Tokyo belediye başkanı 1. Dünya Savaşının patlamasından kısa bir süre önce, Washington kentine çok sayıda vişne ağacı hediye etmiş, onlar da kentin suya yakın bir yerine topluca dikmişler.

Hikayeyi bana, Capitolhill’de konferans vermek için gittiğimde, bindiğim taksinin şoförü anlatmıştı ve bir müzik festivali vardı, su kıyısında.

Kim bilebilirdi ki, batılılaşmayı sömürgecilik emperyalizm diye algılayan çiçeği burnunda militarizm/geleneksel otoriteryanizm kırması Japon sonradan görmeliği, Çin kıyılarını, Kore’yi  30’lu yıllarda işgal yetmez deyip, Hawai’yi bombalayarak 2. Dünya Savaşını balıklama dalmış, ABD’yi de bu savaşa sürüklemişti.

Çin’i işgal eden Çin halkını acımasızca kıyıma tabi tutan Japonya ve buna ses çıkarmayan Japon halkı, Hiroşima ve Nagazaki de 20. Yy.’ın en büyük kitle imha silahının kurbanı olacaktı.

Muhteris liderler, Naziler yeri öpmeden adam olmadılar. Ama en ağır bedeli halklar ödedi. Biraz da yanlış seçimlerinin sonucu.

Maşaallah, bu ara dünya coğrafyasının farklı ülkelerinde muhteris liderler, bir salgın hastalık gibi boy göstermeye başladı.

Bundan uzun yıllar önce AB, Avusturya’da iktidara gelen ırkçı partinin önünü kesmeyi başarmıştı.  Ama şu anda bu tür partiler dört bir köşeden boy göstererek, AB’yi tarihinin en büyük krizi içine sokuyor.

RTE, sözde bir model olarak ılımlı islam liberalizminin temsilcisi olarak görüldü, ilk 10 yıllık iktidarında. Şimdi ise, dünyada yükselen yeni otoriter sağın öncüsü olarak görülüyor. "Trump’ın ne yapacağını görmek istiyorsanız, RTE’ye bakın" diyen bir yazı çıkmıştı, İngiliz The Independent gazetesinde.

Putin / Erdoğan derken, Polonya’da Andrzej Duda rotayı otoriteryanizme çevirdi. Partisinin adı da ne hikmetse, Seçimleri kazanmasında Yahudi soykırımında Polonya’nın katkısını kabul eden eski başkanı eleştirmesinin de etkisi olmuştu.

Ama bu arada geçenlerde ziyaret ettiği  İsrail’in militarist lideri Natanyahu ile arasının iyi olduğunu da hatırlatalım. 

Ne hikmetse partisinin adı da Kanun ve Adalet Partisi! İnşallah, Ermeni soykırımında Almanya’nın katkısının üç ana partinin ortak iradesi ile kabul edilmesinin de faturası Merkel’e çıkmaz!

Faşizm/Nazizm deyince, hep akılda kalan İtalya ve Almanya’dır. Avusturya başta, herkes "kurban" rolüne soyunur. Ama 30’lar Avrupa’sının ırkçı ve faşizan diğer rejimleri unutulmuştur. Yada Fransa’daki Vichy rejiminin işbirlikçiliği, soykırımdaki rolü de fazla hatırlanmak istenmez.

Bu arada 30’lar Avrupasındaki Kemalizm hayranlığını da unutmamak gerek. Stefan İrig, "Atatürk in the Nazi Imagnation" adlı araştırmasında bunu iyi anlatır. (Türkçesi Alfa Yayınlarından çıktı.)  Yazar geçenlerde ilginç başlıklı bir yorum yayınladı: "Erdogan’s New Turkey: Goodbye Atatürk, Hello Atatürk!" (m.huffpost.com)

Antisemitizm sadece bir Alman olgusu değildi. Baltık ülkeleri, Polonya, Macaristan, Yunanistan, Fransa  antisemitizmin güçlü olduğu ülkelerdi 2. Dünya Savaşı öncesi. Bu olgu, Nazi işgali sırasında en vahşi kıyımların buralarda yaşanmasına neden oldu.

Ukrayna da, Holokaust sırasındaki işbirlikçilik konusunu örtbas eden ülkelerden biri.

Hırvatistan’da Nazi işbirlikçisi Ustaşalar, Yugoslavya’nın parçalanmasında önemli bir işlev gördü. Ama fatura Sırp milliyetçiliğine kesildi sadece.

Macaristan’ın, moda deyimle, neo-populist başkanı da Duda’dan pek farklı değil. Janos Ader, sistemi değiştirerek yeniden seçilmeyi başardı. Macaristan Avrupa’da antisemitizmin, ırkçılığın  en güçlü olduğu ülkelerden biri. Budapeşte Belediye Meclisi geçtiğimiz günlerde, Marksist felsefenin en önemli isimlerinden biri olan György Lukacs’ın Tuna nehri kıyısındaki heykelini kaldırma ve yerine Macar krallarından birinin heykelini koyma kararı aldı. Lukacs Arşivi ise deseniz çoktan kapatıldı ve geleceği belli değil.

İsveç’te de "İsveç Demokratları" diye bir parti var, sağcı neopopülizmin temsilcisi. Şimdilik hiçbir parti onlarla koalisyon yapmaya yanaşmıyor, sistem dışı tutulmaya çalışılıyor. Almanya’da da bundan herhalde ilham alan Türk Demokratları diye bir grup kuruldu.  Kimi desteklediklerini tahmin edersiniz.

İsveç Moderat, yani Ilımlı Partisi ise, biraz AKP’nin ilk dönemini hatırlatan bir parti. AKP de hani ilk başta "ılımlı" idi. 2014 seçimlerinde kaybedip iktidarı terk ettiler, yerlerini Sosyal Demokratların, Yeşillerin ve Liberalların koalsiyon hükümetine bırakarak.  Moderatlar, son dönemlerinde RTE’yi davet edip ağarlamışlardı.

Birkaç gün önce, Moderatlar Süryani toplumunu hedef alan yeni bir kampanya başlattılar. Sosyal Demokratları destekledikleri için. Onları vurarak Sosyal Demokratları da önümüzdeki seçimlerde zayıflatma niyeti gibi görünüyor.

İsveç’te de baharın simgesi Kungstrædgarden / Kral Bahçesi adlı parktaki kiraz ağaçlarının çiçek açmasıdır. Bu hafta onu da gördük şükürler olsun, her ne kadar iki gün sonra kar yağsa da.

Bence Türkiye’de de bahar yakın, kiraz ağaçları zayıf olsa da bence çiçek açtı son referandumda.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi