Krizden bir AKP sorumlu değil: Fatura 'Ayşe Teyze'ye

Krizden bir AKP sorumlu değil: Fatura 'Ayşe Teyze'ye
16 yıldır iktidarda olan AKP yöneticileri krizden kendileri dışında herkesi sorumlu tutarken, uzmanlara göre sorun görmezden gelinen ekonomi politikaları.

Rahip Brunson kriziyle su yüzüne çıkan ve ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’yi açıkça hedefe koyan yaptırım kararlarıyla bozulan ekonomik dengelerde fatura yine vatandaşa çıkıyor. "Dış güçler, muhalefet ve sosyal medya paylaşımları" suçlu ilan edilirken Türkiye ekonomisinin kırılganlığındaki siyasi sorumluluk görmezden geliniyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomik kriz yaşanmadığını, Türkiye’ye yönelik bir saldırı olduğunu savunurken özellikle ithalata bağımlı birçok sektörde olumsuzluklar yaşanmaya başlandı. Uzmanlar, döviz kuru nedeniyle pek çok işletmenin sıkıntı yaşayabileceğine ve bu durumun yurttaşa zam ve işsizlik olarak yansıyacağına dikkat çekiyor.

İŞTEN ÇIKARMALAR BAŞLADI, YENİ ZAMLAR YOLDA

ARZU ÇERKEZOĞLU: EMEKÇİ ALACAKLI

Türkiye ekonomisinin tehlikeli bir döviz ve borç kriziyle karşı karşıya olduğunu söyleyen DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, "Ekonomik krizin, işsizlik ve yoksullaşma olarak işçi sınıfına fatura edilmesine izin vermeyeceğiz. Borç yüzde 1’in borcudur. Yüzde 99 bunu neden ödesin?" dedi.

Çerkezoğlu, değerlendirmesinde şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye ekonomisi, tehlikeli bir "döviz krizi" ve "borç krizi" ile karşı karşıyadır. Ancak döviz ve borç krizi olarak başlayan kriz kısa sürede ekonominin diğer alanlarına enflasyon, durgunluk, işsizlik ve yoksulluk olarak yansıyacak.  Büyük oranda dövizle borçlanmış şirketlerin iflas haberleri bir süredir gelmeye başlamıştı. Krizin ekonominin diğer alanlarında da bir domino etkisi yaratması tehlikesi her geçen gün büyüyor.

Köklü yapısal nedenleri olan kriz, demokratik siyasetin, hukukun, toplumsal barışın da krize girdiği bir ortamda şiddetleniyor.

Enflasyonun, işsizliğin, döviz kurunun ve faizlerin eş anlı yükseldiği bir kriz ortamında, ülkeyi yönetenler henüz krizin çözümü için bir eylem planı duyurmadı."

ADNAN BALİ: DÖVİZLE İŞE GİRMEYİN

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, kurdaki hareketlilikle ilgili, "Saldırı niteliğinde fiyatlar oluştu" açıklaması yaptı. Vatandaşlara da tavsiyede bulunan Adnan Bali, "Kimse bilmediği sularda yüzmesin. Dolarla, euro ile geliri olmayan kişinin dövizle işi olmamalıdır" diye konuştu.

Yurttaşa da tavsiyede bulunan Bali, "Aşağı yukarı da 24-25 senemi bu işlerle geçirmişim. Bugüne kadar bir dolar bile tasarruf amaçlı alımım olmadı. Bugün de olmadı dün de olmadı evvelsi gün de olmadı. Nedeni şu; benim gelirim TL. Şunu tavsiye ederim sadece; ihracatçıysanız, ithalatçıysanız, turizmciyseniz, işiniz varsa gücünüz varsa, Ayşe Teyze’nin ne işi var dövizle? Mudilere önerim böyle zor bir dönemde fırsatçı yaklaşım içinde olmamalı. İşlerini güçlerini doğru düzgün yaparak kendi gelirleriyle, aynı para cinsiyle yürütmeleri" dedi.

BANKACIDAN KUR YORUMU: AYŞE TEYZE'NİN NE İŞİ VAR DÖVİZLE

Bali, şu ifadeleri kullandı:

"Zor günlerden geçiyoruz. Spekülatif ataklarla karşı karşıyayız. Bu yaşanan olaylar normal piyasa dinamikleriyle açıklanacak bir şey değil, bu karşılıklı aynen ifade edildiği gibi bir ekonomik savaş. Biz böyle bir atağı öngörebilmeli, çabuk aksiyon göstermeliyiz.

Şu an artık söylem değil eylem zamanı. Piyasa yeterli aksiyon alınmama halini cezalandırıyor. Şu an yaşanan kur artışı karlılıkları azalttığı gibi risk ağırlıklı varlıkları arttırıyor. Sermaye yeterliliklerimizi yönetmek açısından iyi hareket edeceğiz. Ben kur atağını ekonomik verilerle izah edemiyorum. Reel sektörün çevrilmeyecek borcu yok. Faiz iyi bir şey değil. Kararlar alırken teknik çerçevesinin siyasi çerçeveden ayrı olarak kendi kurallarıyla yürüdüğünün hissedilmesi lazım."

AZİZ KONUKMAN: SORUNLAR KRONİK

İktidarın kurlardaki yükselişi ABD ile krize bağlamasını eleştiren Prof. Dr. Aziz Konukman, "Kriz çıkmadan önce her şey yolunda mıydı, dış mihraklar yok muydu? Yapı kırılgan, cari açık kronik halde, ithal girdilere bağımlılık arttı. Üretebilmek için önceki yıllara göre daha fazla ithal girdi kullanmak gerekiyor artık. Spekülatif ataklar işi daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Dışa bağımlılık ekonomiyi spekülatif ataklara açık hale getirdi" diye konuştu.

Konukman, "Karşılıkları düşürme adımı bile dolar 7 lirayı geçtikten sonra yapıldı. Dolar 5 lira olduğu zaman adım atılsaydı işler belki bu noktaya gelmeyecekti" dedi. Konukman şöyle devam etti: "İkincisi bir ‘yönetme’ meselesi var. Malesef bu kadrolar yetersiz."

Türkiye’nin 2002-2007 arasında sıcak parayla ‘müthiş’ büyüdüğünü vurgulayan Konukman, "O zaman potansiyel büyüme yüzde 5 olmasına rağmen Türkiye yüzde 7 büyüdü. Bunu Korkut Boratav hoca ‘Lale Devri’ olarak adlandırmıştı. Bu büyüme sıcak para etkisiyle gerçekleşti. O zaman ‘Onlar dolar sahibi bizim Allahımız var’ denmiyordu. Bununla övünülüyordu. Şimdi neden birden düşman ilan edildiler" dedi.

Kriz alıp başını gidiyorsa oyunun kuralları içinde yapılabilecek şeyin politika faizini yükseltmek olduğunu vurgulayan Konukman, bunun yerine son Merkez Bankası toplantısında faizin sabit tutularak adeta piyasalarla kavga edildiğini aktardı. Para politikası araçlarının tam zamanın da uygulanırsa etkili olabileceğine işaret eden Konukman, "Zamanında müdahale edemediler. Yapmaları gerekenleri yapmıyorlar ama yapıyormuş gibi gözüken açıklamalar yapıyorlar ya da belgeler sunuyorlar. 100 günlük eylem planı gibi" dedi ve şöyle devam etti:

"Normal şartlarda hükümet programı açıklanır, arkasından eylem planı açıklanır. Bunca zamandır hep böyle olmuştur ve olması gereken bu. Ortada hükümet programı olmadığı için bir bütçelendirme yok, yatırım programı yok sadece vaatler var. Orta Vadeli Plan’ın en geç eylülün ilk haftası açıklanması gerek. 11. Kalkınma Planı 15 Temmuz’da açıklanacaktı, halen bir ses yok. Önümüzü göremiyoruz, öngörü sorunu var diyorsanız acilen bir anti-kriz programı hazırlayın. Tasarruf programı vs gibi."

KRİZİN FATURASI YİNE ÖNCE İŞÇİYE ÇIKTI

FATURASI YİNE HALKA ÇIKACAK

Aziz Konukman, faturanın yine geniş halk yığınları ve emekçilere çıkacağını vurgulayarak krizin temel nedenlerini ‘ithal girdi bağımlılığı’ ve ‘gerçek ekonomik programların ortada olmayışı’ olarak sıraladı.. Enerji dışındaki girdilerde yerli ürünlerden faydalanma şansı olduğuna vurgu yapan Konukman, "Dışa bağımlılık spekülatif ataklara açık hale getiriyor. Bunu aşmak için ithal ikameci yeni bir model gerekiyor" değerlendirmesi yaptı.

AZİZ ÇELİK: REEL ÜCRETLER ERİYECEK

Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aziz Çelik’e göre kriz işçilerin, ücretlilerin alım gücünü düşürerek yoksullaşmalarına yol açıyor. Kurlardaki sert yükselişin fiyatlara yansımasının kaçınılmaz olduğunu, enflasyondaki tırmanışın bunu gösterdiğini dile getiren Çelik, "Toplu iş sözleşmeli az sayıdaki işçi dışında fiyat artışlarının ücretlere yansıması zor görünüyor. Bunun anlamı işçi ücretlerinin reel olarak gerilemesi olacaktır. Kriz koşullarında, işsizlik baskısı nedeniyle ücret artış talebinin de güçlü olamayacağı düşünülecek olursa reel ücretlerde ciddi bir düşüş yaşanabilir" dedi.

Özellikle döviz borçlusu şirketler ve ithalata dayalı sektörler başta olmak üzere daralma ve kapanmaların söz konusu olacağını vurgulayan Çelik, "Ekonomideki durgunluk hem yeni iş yaratma olanaklarını azaltabilir hem de ciddi bir işsizlik dalgasına yol açabilir. İşçilerin krizden korunması için başta asgari ücret olmak üzere bütün ücretlerin enflasyon artışına göre revize edilmesi gerekiyor. Kriz kemer sıkarak değil alım gücünü destekleyen politikalarla krizle mücadele edilmeli" diye konuştu. (EKONOMİ SERVİSİ)

Öne Çıkanlar