'Kürtlerin tüm kazanımları saldırı ile karşı karşıya'

'Kürtlerin tüm kazanımları saldırı ile karşı karşıya'
Kürt siyasetçi Ahmet Türk, hükümetin Kürt politikasını eleştirdi. Kürtler arası ulusal birliğin sağlanması gerektiğini vurguladı.

Bahar KILIÇGEDİK


ARTI GERÇEK- Diyarbakır’da "Kürtler Süreci Tartışıyor" buluşması gerçekleşti.  Siyasetçi Ahmet Türk, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk, HDP’li milletvekilleri, aydın, sanatçı, yazar ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin katıldığı buluşmada, Kürt ulusal birliğinin nasıl oluşacağı tartışıldı.

Toplantıya katılan siyasetçi Ahmet Türk, buluşmanın amacını, Irak Kürdistan’ında ve Türkiye’de yaşanan gelişmeleri Artı Gerçek’e değerlendirdi. İran, Irak, Suriye ve Türkiye’nin Kürtlere karşı olan tutumunun Kürtler arası birliği zorunlu hale getirdiğini ifade eden Türk, "Kürtlerin tüm kazanımları saldırı ile karşı karşıya. Kürtlerin seslerini kısmaya, nefesini kesmeye yönelik bu saldırı karşısında ne yapılabileceğini tartışarak,  bu saldırılar karşısında ortak bir duruş sergilemeye ihtiyaç var. Bu gün bu buluşma ile eksikliklerimizin neler olduğunu, saldırıların sonlandırılması konusunda ne yapılabileceğini siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve geniş bir kesim ile tartışıyoruz. Fikir alışverişinde bulunuyoruz. Biliyoruz ki halk sustuğu zaman, saldırganlık daha da büyük bir boyuta varabiliyor. Bu sürecin bu şekilde gitmeyeceğini, bu saldırıların haksızlığını, bütün halkımıza, dünyaya yansıtma çabasındayız" dedi.

HERKES KENDİ EKSİKLİĞİNİ ORTAYA KOYMALI

Ahmet Türk, öncelikle Kürt siyasi partilerinin özeleştiri vermeleri gerektiğini söyledi.  Irak Federal Kürdistan Bölgesi’nde yapılan bağımsızlık referandumu sonrasında yaşanan gelişmelere değinen Türk, şöyle konuştu: "Bu güne kadar demokratik siyaseti yürütenler, özgür demokratik bir yaşam inancıyla mücadele verenler, önce kendi eksikliğini ortaya koymalı. ‘Nerede yanlışlık yaptık, nerede eksiklik yaptık’ diye sormaları gerekiyor. Örnek olarak verirsek, bir referanduma gidildi. Tabii ki bu Kürtlerin hakkıdır. Ama bu referandumun başarısızlıkla sonuçlanmasının nedenleri nelerdir? Yanlış hesapları siyasetçiler yapınca niye halkla paylaşmadılar?  Bu sürecin içinde halk, sivil toplum örgütleri olmadığı için biraz da siyasi partilerin, birkaç kişinin inisiyatifinde olduğu için bu gün büyük bir mağduriyet yaşanıyor. Başur’da artık serhıldana dönüşen protestolar gelişiyor. Bu nedenle,  halkın geleceğini ilgilendirecek her konuda mutlaka sivil toplum örgütlerine, siyasi şahsiyetlere, aydınlara ve sendikalara danışılmalı.

KÜRTLERİN RADİKAL DEMOKRASİYE İHTİYACI VAR

Bizim her yönü ile eksiklikleri tartışmamız lazım. Demokratik bir örgütlenmenin, demokratik bir anlayışı kendi içimizde geliştirmediğimiz müddetçe, yanlışlıklarla, eksikliklerle karşı karşıya gelebiliriz. Bu gün burada Kürtler için önemli olan, radikal demokrasidir. Sözde bir demokrasi değil, halkı, sivil toplum başta olmak üzere bir çok kesimi buna katacak, önerilerini alacak, bununla ilgili plan projeler hazırlayacak bir anlayışa ihtiyacımız var. Bu gün işte bu eksiklikleri tartışıyoruz. Bundan sonra öncülük yapanların halkın sesine kulak vermesi gerekliliğini ifade ediyoruz. Eğer Başur’da bu referandumla ilgili halkla ortaklaşacak bir durum olsaydı, bu gün bu sonuç çıkmayabilirdi. Elbette ki her Kürt, Başur’da bağımsızlığı ister. Ama bunun koşullarının, şartlarının neler olduğunu, koşulların hazır olup olmadığı veya bir birliğin sağlanıp sağlanamadığını sormak, tartışmasını yapmak lazım. ‘Ben Kürdistanlıyım, Kürdüm, böyle bir şeye karşı çıkmam’ mantığı ile sandık başına gidildi. Yüzde 93 evet oyu çıktı. Halk, siyasi partiler bunu yaparken endişelerini de dile getirdi. Ama buna gitmeden önce bu tür endişelerin, eksikliklerin ortaya konması gerekirdi."

KÜRTLER KENDİ İÇİNDE BİRLİĞİ OLUŞTURMAK ZORUNDA

Ahmet Türk’ün gündeminde Ortadoğu’da ki gelişmeler ve İran, Irak, Suriye ve Türkiye’nin Kürtlere karşı uyguladığı politikalar da vardı.  Ortadoğu’nun bir bataklığa dönüştüğünü belirten Türk, "Ortadoğu’da görüyoruz ki herkes Kürtlerin geleceklerini karartmaya yönelik bir çalışma içinde. Bir birine düşman olan Esad ile devlet (Türkiye), yarın yan yana gelecek. Diğerleri de yan yana gelecekler. Bütün mesele nedir? Ortadoğu’da veya bu coğrafyada Kürtler herhangi bir hakka sahip olmasın. Özgür demokratik bir yaşamı da çok görüyorlar. Birbirini eleştirenler, birbirine hakaret edenler, bugün yavaş yavaş biraraya geliyorlar. Böyle bir durum karşısında,  Kürtlerde kendi içlerinde bir birliği oluşturmak zorundadır. Bunu görerek, bu birlik nasıl sağlanır, bu gün bunun tartışmasını yapmak gerekiyor" diye konuştu.

’BENİM İDEOLOJİM DOĞRUDUR’ MANTIĞI YANLIŞ

Kürtler arasında birlik sağlanma tartışması yapılırken, herkesin kendisini gözden geçirmesi gerektiğini vurgulayan Türk, şöyle devam etti: "Birliktelik herkesin talebi ve isteğidir. Demokrasi ve demokratik bir geleceği oluşturmak için çaba veriyoruz. Farklı fikirler, düşünceler, her toplumda vardır. Bir halk varsa, ideolojik olarak da farklılıklar olabilir. Burada ‘benim ideolojim doğrudur, ben en doğrusunu düşünüyorum’ gibi bir mantıkla yaklaşırsanız, bu mümkün değil. Bu nedenle ulusal meseleyi, bir ideolojik meseleden çok demokrasiyi içselleştirerek, demokratik bir anlayışla ele almak lazımdır. Bence eksikliğimiz budur. Demokrasi kelimesi ağzımızdan düşmüyor. Ama ne kadar demokratız! Demokrasiyi ne kadar işletebiliyoruz? Bu konuda bir tartışmaya ihtiyaç var. Bu gün bu tartışma yapılıyor."

‘TERÖR’ DİYE TÜM KÜRTLERLE MÜCADELE EDİLİYOR

İktidarın kullandığı dil ve Kürt politikasını eleştiren Türk,  "Özellikle Cumhurbaşkanı’nın tek dil söylemi bile birçok şeyi ifade ediyor. Bunu inkarcı bir mantığın ifadesi olarak görmek lazım. Belediye başkanlarımız cezaevinde, halkın iradesi ile seçilmiş belediyelere kayyım atandı. Milletvekillerimiz, eş genel başkanlarımız içeride. Bunun hukukla ilgisi yok. Bu Kürtlere bir ders verme, sindirmeye yönelik bir politika olarak değerlendirmek lazım. Bu gün yapılan bu yargılamalara, dosya içeriğine baktığımızda burada fikirlerini, düşüncelerini halkla olan bütünleşmeyi engellemeye yönelik bir durum söz konusu. Zaman zaman ‘terörle mücadele ediyoruz’ diyorlar. Yok öyle değil. Bütün Kürtlerle mücadele eden bir süreç. Başur’da, Irak’ta Kürtlerle devlet arasında çok güzel ilişkiler vardı. Ama bir referandum gündeme gelince düşman kesildiler. Demek ki Kürtlere karşı bir şey var.

SADECE FİLİSTİN’DE DEĞİL BU COĞRAFYA’DA DA ÇOCUKLAR ÖLÜYOR

Tabi tartışılması gereken çok şey var. Bir Filistin olayı. Elbette ki Kürtler, yıllarca Filistin halkının özgürlüğü için mücadele verdi. Hatta çoğu zaman bedel de ödedi. Biz bu günde Filistin üzerindeki baskıları kınıyoruz. Ama Filistinli bir çocuğa yapılan saldırıyı günlerce gündeme taşırken, bu coğrafyada kaç genç, kaç çocuk öldürüldü. Kaç kadın öldürüldü. Bunu yapan kimler? Aslında dünyanın bunu görmesi lazım. Bunu söyleyenlerin, bu yaptıklarından dolayı özür dilemesi gerekir. Veya en azından bunu da gündemine getirmesi gerekir. Toplumu aptal zannediyorlar, uyutmaya çalışıyorlar. İşte bir Filistin olayı ile iç kamuoyuna hitap ederken, bu coğrafyada ne gençler, ne çocuklar, kadınlar, hamile kadınlar  öldürüldü. Tüm bunlar herkesin gözü önünde oldu. Filistin’deki insan yaşamını sahipleniyormuş gibi gösterilmeye çalışıyor,  ama gerçekten insan yaşamının kutsal olduğuna inan, haksızlığa uğrayanların yanında olanlar, kendilerinin de haksızlık yapmamaları gerekiyor" diye konuştu.

 TEK TİP ELBİSEYİ 12 EYLÜL’DE GÖRDÜK

OHAL kapsamında yayınlanan Kanun Hükmündeki Kararname ile cezaevinde "tek tip elbise" uygulamasına da değinen Ahmet Türk, "Biz 12 Eylül döneminde bu durumu yaşadık. Tek tip elbise getirildi. Ama sonuç olarak bu toplumda insanlar üzerinde çok olumsuz etkiler bıraktığını ve o yürütülen tek tip elbise politikalarının aslında yürümediğini görmeye başladılar.

FATURASI ÇOK AĞIR OLUR

Bence böyle bir şey Türkiye’de daha fazla sıkıntıların sancıların, sarsıntıların olmasına neden olacak. Bu asla ve asla kabullenecek bir şey değildir. Yani siyasi insanlara tek tip elbise, köleleştirmeye yönelik bir mantık, demokrasiyi savunan insanların ortaya koyacağı bir mantık, bir hareket, bir duruş olamaz. Bu tip gelişmeler ile karşı karşıya kaldığımız zaman artık hukuktan, demokrasiden , demokratik bir Türkiye’den söz etmek mümkün değildir. Hala böyle bir şey yapabileceklerine inanmıyorum. Çünkü geçmişte bunu yaşadık. Faturası çok ağır oldu. Umut ederim ki böyle bir düşünce gündeme gelmez" dedi.

Öne Çıkanlar