'Bu sistem sizin sisteminiz'

'Bu sistem sizin sisteminiz'
Barış Sulu bir dönem HDP'den milletvekili adayı olmuş bir LGBTİ aktivisti. Yaşadığı baskılar nedeniyle Türkiye'yi terk eden Sulu, 'Türkiye çok mu ahlaklı ki LGBTİ’ler ahlakı bozsun' diyor.

Ayşegül KARAKÜLHANCI DUMAN

ARTI GERÇEK- 
Barış Sulu, 1998'den beri LGBTİ hareketinin içinde yer almış bir aktivist. 7 Haziran seçimlerinde HDP’den Eskişehir milletvekili adayı oldu. O süreçte alldığı tehditler nedeniyle Almanya’ya iltica etmek zorunda kaldı. Sulu ile "25. Onur Haftası" nedeniyle konuştuk. Sulu adaylık sürecini, LGBTİ Türkiye örgütlülüğünün sorunlarını, Almanya’da LGBTİ örgütlerinin durumunu, homofobi ve transfobiyi anlattı. 

2015’te HDP'den aday olmuştunuz. O süreç nasıl gelişmişti? 

Siyaset dışarıdan milletvekillerine baskıyla olmuyordu. İçeride özne olmayınca işler yürümüyordu. LGBTİ hareketini 'kişisel, günlük sorunlar ve bireysel özgürlükler üzerinden ilerliyoruz' diye çok eleştiriyordum. İçeride sürekli kendi kendimize anlatıyoruz derdimizi. Bu bana perspektifi dar bir şey olarak geldi. Bunun sürekli böyle gidemeyeceğini, başka bir şey olması gerektiğini sanıyordum o zamanlar, bu fikirlerim milletvekili adaylığına dönüştü. HDP'nin o anki rüzgârıyla da alakalıydı. Herkes gayet umutluydu. 7 Haziran'da da gördük bu umudun yanlış olmadığını, yüzde 14 gibi bir oyla, korkunç bir barajı aştı temsil edilmeyen muhalefet ve Kürt hareketi, tarihi bir şeydi. HDP’den de başvurum kabul edildi. Beni bir yere yerleştirdiler. Yerleştirdikleri sıra çok tartışıldı ama önemli değildi kaçıncı sıra olduğu. Önemli olan Türkiye’de böyle bir adım atılmış olmasıydı. Zaten şu anda dönüp baktığınızda öyle bir seçim olmamış gibi görüyor. Seçim birisi beğenmedi diye iptal edildi. 

Adaylık sonrasında neler yaşadınız?

Adaylıktan sonra çok fazla tepki ve tehdit aldım. Bir sürü yerde fotoğraflarım çıktı. Sevgilimle fotoğraflarım yerlere atıldı. Çok fazla baskıya maruz kaldım. Kimi şeyler yaşayacağımı biliyordum ama bu kadar üstüme geleceklerini tahmin etmemiştim. Aslında yandaş medya denilen şeyin bu kadar korkunç olduğunu tahmin etmemiştim. 

Nasıl yansıttı yandaş medya sizin adaylığınızı?

Mesela Beyaz TV’den aradılar, onlara röportaj vermeyeceğimi söyledim. Çünkü çok korkunç şeyler soruyorlardı. Eşcinsel ilişkinin nasıl olacağını soruyorlardı mesela. Biz özgürlüklerden, aşktan bahsediyoruz onların kafaları hala apış arasında. Onlara sesimi kaydettiklerini ve bunu da çok kötü bir şekilde yayınlayacaklarını bildiğimi söyledim. Öyle de oldu. Bir baktım sesim kırpılmış, kesilmiş. Ben LGBTİ haklarından, bana göre mantıklı şeylerden bahsediyorum, onlar bunu "Bunlar fuhuş yapıyor, bakın Meclis'e girecekler" diye kışkırtıcı bir şekilde veriyorlar. Benim fotoğraflarım medyaya güya ‘fuhuş’ görüntüleri olarak düştü. Konu akıl ve mantıkla ilgili olmayan korkunç bir yerden ilerliyordu. Çünkü karşınızdaki kişilerin kafası başka türlü çalışıyor. Bu yüzden de hiçbir zaman düzeyli bir tartışmaya evrilemiyor. Bu insanlar, bu korkunç kitle oldukça ne yazık ki bu konular hiçbir zaman konuşulamayacak.

Siz bu haberlere tepki verdiniz mi?

Hepsine dava açtım ama hiçbiri kabul edilmedi. Yapılan tehditlerle ilgili açtığım davaların da hiçbiri kabul edilmedi. 

Almanya’ya ne zaman geldiniz?

Seçimlerden sonra bir davet için Almanya’ya gelmiştim. 1 Kasım seçimlerine kadar da bekledim ne olacak, bir şeyler değişecek mi diye. Ama daha da kötüye gitmeye başladı. Çok büyük yerlerden tehdit aldım açıkçası, ben de Almanya’da kalmaya karar verdim. İnsanın hayatı söz konusu olunca ve yalnız da bırakılınca Almanya’da kalmak daha uygun göründü. Adalet beklediğim kişiler adalet vermeyecekler çünkü. Ya bu yüzden o ülkeden kaçman gerekiyor ya da orada kalıp başka türlü bir mücadeleye girmen gerekiyor. Benim de öyle bir şeye cesaretim olmadığı için başka bir hayat kurguluyorum artık.

Nasıl yalnız bırakıldınız?

O dönemde sadece bir kişi beni aradı "Barış iyi misin" diye. Sadece üç dernek basın açıklaması yaptı, o kadar. Ben de tam bunu eleştiriyordum aday olmadan önce, LGBTİ hareketi çok küçük düşünüyor diye. Kızıyorum hepsine, içimde kızgınlık kaldı.

LGBTİ içindeki sorunlardan bahsettiniz ve kırgınlığınızdan... Biraz açar mısınız bu konuyu?

Ben hep bir araya gelmeliyiz, birlikte olmalıyız dedikçe, muhalefeti kırmaya çalışıyorlar. Hala da aynı şey yapılıyor. LGBTİ hareketinde herkes birbirini, en küçük noktaları bile eleştiriyor. Arkadaşlarıma bakıyorum mesela iktidarın istediği dilden konuşuyorlar, iktidarın istediği muhalefeti yapıyorlar. Bu yüzden de hiç yeni bir şey olmuyor. Bu nedenle her gün kötü haberler duyuyoruz, hiç iyi bir şey olmuyor. Yalnız bırakılmak ağır oldu. Daha önceden de deneyimlemiştik gerçi. Aras’la evlenmek için mahkemeye başvurmuştuk, o zaman da yalnız bırakılmıştık. Beş yıldır dava sürüyordu, iki gün önce haberini aldık, onu da reddetmişler. Ben artık bu ülkeden adalet bekleyecek durumda değilim. Belki vekillik süreci kendi adıma kırgınlıklara, kızgınlıklara neden oldu fakat Türkiye’deki LGBTİ hareketi daha görünür oldu. Bir röportajım Çince’den Arapça’ya, Kürtçe’ye yaklaşık 13 dile çevrildi. Böylece Türkiye’de de bir hareketin olduğu, buranın sterilize, dünyadan bağımsız bir yer olmadığı görülmüş oldu. 

Kurumlar arkanızda dursaydı yine gelir miydiniz Berlin’e, yoksa Türkiye’de mücadele etmeye devam etmeyi mi tercih ederdiniz?

Ben dava açmaya gidiyorum dedim, duyurusunu da yaptım kimse ilgilenmedi, benimle gelmedi. Evet destek görmüş olsaydım mücadeleyle ilgili daha çok umudum olurdu. Sonuçta ben hayatımı riske atmışım, bu kadar çok adım atılmışken bir tık daha ötesine taşımak için birilerinin de el atması gerekiyordu. O dönemde Trans Danışma Merkezi diye bir derneğimiz vardı. Devlet oranın üzerinde de çok baskı kurdu, translarla ilgili çalışılıyor diye. Sürekli denetime geldiler. Medeni Kanu'nda Trans Geçiş Süreci Madde 40 diye bir madde var. Devletin bu süreci takip etmesi gerekiyor. İnsanlara ameliyat olması için izin veriyor ama bu sürecin nasıl geçtiği ile ilgilenmiyor. Bu ameliyatları kim yapıyor, kim ölüyor, kim kalıyor, kim sakat kalıyor bu ameliyatlarda. Ya da devletin koyduğu korkunç maddeler yüzünden kim kendini kısırlaştırmak zorunda kalıyor vs. Sonra bir sivil toplum örgütü çıkıyor, bununla ilgilenmeye çalışıyor onu da kapatmaya çalışıyor. Bir taraftan dernek çalışmaları ve baskılarla ilgileniyorum, bir taraftan da seçim çalışmaları var. Bu kadar baskı altındayken LGBT dernekleri bu çalışmaları başka bir şeye dönüştürüyorlar. Ben Almanya’ya cebimde 40 Avro ile geldiğimde benim derneğin paralarını alıp kaçtığımı söylediler. Keşke paraları alıp kaçmış olsaydım. Tüm bu baskıların yerine bırakın el vermelerini, mükafat olarak yerin dibine batırılmayı aldım. Bunlar çok karmaşık ilişkiler. Bireysel hareketler olduğu için ve LGBTİ hareketi de küçük bir hareket olduğundan, herkes birbirini tanıdığından dedikodular üzerinden, bireysel problemlerden olmayacak şeye dönüşüyor. Benim artık sivil toplum örgütlerine falan da inancım kalmadı.

Siz çok uzun yıllar KAOS GL’de çalıştınız. Orası da mı desteksiz bıraktı?

Onlar da basın açıklaması yaptılar işte o kadar. 

Şimdiki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz, Türkiye LGBTİ örgütlenmesi açısından?

Hiçbir şeye evrilmiyor. Zaten zordu, şimdi var olan koşullarda daha da zor oldu. Oradakilerin daha cesurca mücadele etmesi gerekiyor. Fakat çok mümkün değil. İnsanlar attıkları tweetle gözaltına alınıyorlar. İktidar sertleştikçe insanlar da korkuyor. Sivil toplumda kendi içine kapanıyor. Müdahale edebilecek kişiler de kendi içine kapanıyor, yalnızlaşmaya başlanıyor. Çözülme süreci daha da hızlanıyor.

Almanya’da nasıl gözlemlediniz LGBTİ hareketini?

Burada insanlar gerçekten başka bir şey yapmayı başarmışlar. Burada da LGBTİ hareketi içinde olsun, STK’lar içinde olsun Türkiye’deki gibi proje yapma mantığı var. Ama burada profesyonellik de var. Mesela mülteciler için yurt yapıyor ama bu yurdun psikologu da var, sosyal hizmet uzmanı da var. Burada heteroseksüel düzenin kurduğu aile düzenine karşı olan öyle yaşamak istemeyen Queer dediğimiz insanlar da var, ama gayet heteroseksüel gibi yaşamak isteyen eşcinseller de var. Çocuk evlat edinmek istiyorsa ediniyor, yapmak istiyorsa yapıyor. Burada çocuğu eşcinsel olan aileler örgütleniyor. Çok zor kazandıkları bu hakları insanlar ileriye taşıyabiliyor. Eşcinsel derneklerden danışmanlık hizmeti aldım. Bu konuda çok iyiler. Devletten destek alıyorlar tabi. Almanya’da ilk LGBT Derneği 1897’de açılmış. Ama II. Dünya Savaşı'nda Naziler çok sayıda eşcinseli de katlettiler. İlk öldürülen eşcinseller ise Nazi partisi içinde yer alan eşcinseller olmuş. 2008’de Berlin’de Nazi’lerin öldürdükleri eşcinseller için anıt yapıldı. Bunları da hatırlamak lazım. Burada LGBTİ bireylerin hakları var ama bu haklar da bir günde olmadı. Ağır bedeller ödendi burada da bu haklar için. Türkiye’de çok zor kazanılan haklar çok kolay kaybediliyor. Biz 100 bin kişi Taksim'e yürümüştük. Türkiye’de başka bir muhalefet grubu yürüyemedi bizim gibi ama bu kazanım çok lay lay lom gelmiş demek ki insanlara. Şimdi yürüyemiyorsun artık.

Hikâyenizi biliyorlar mıydı Almanya LGBTİ örgütleri? Burada aradığınız dayanışmayı buldunuz mu?

Konuştuğum herkes beni tanıyordu. Buradaki Türkiyeli arkadaşlar, Kürt arkadaşlar, HDP’li arkadaşlardan çok destek gördüm. LGBTİ örgütler çok destek oldular. Eleştirdiğim yanları var. Fakat Türkiye’dekiler bunların yanından geçemez bile. Çok iyi bir dayanışma var. 

LGBTİ örgütleri bu yıl yürüyebilecekler mi Taksim’de? Alperenler yine tehdit ettiler, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sanmıyorum, çok zor görünüyor bu koşullarda yürümeleri. Alperenler geçen yıl da tehdit etmişti. Normalde hukukun, demokrasinin olduğu bir ülkede nefret suçu işleyen kişi otomatik olarak cezalandırılır. Ama Türkiye’de hakkında suç duyurusu bulunduğu, dava açıldığı halde hala konuşabiliyor bu adam. Kimse kılını kıpırdatmıyor! Bu adamın karşısına geçip sen kimsin ki demek lazım. Bu adam bu kadar kolay nefret söyleminde nasıl bulunabiliyor, bence oturup bunu düşünmek lazım! Ben 18 yaşını geçmişim, kimi sevip kimi sevmeyeceğime sen nasıl karar verebiliyorsun, sana ne demek lazım. İnsanların birbirini sevmesinden, âşık olmasından, sevişmesinden niye bu kadar korkuyorlar ben de bunu anlamıyorum.

Galiba o kişinin "Millete ve vatana hayırlı evlatlar yetiştirmeye, bu tür fikirlerle engel olmaya çalışıyor kimi güçler" şeklinde bir açıklaması var.

En tehlikeli fikir aslında faşizm! Milliyetçilik, ırkçılık asıl bunlar tehlikeli "vatan-millet" vs. Bu dünyada sınırlar var, çok mu iyi yani. Heteroseksüellerin kurdukları dünya kurgusu çok mu matah! Türkiye çok mu ahlaklı da LGBTİ’ler ahlakı bozuyor! Bu sistem sizin sisteminiz! Gidip kendinizi eleştirmeniz lazım o yüzden. Başkalarının ahlaklarını sorgulayacaklarına kendi ahlaklarını sorgulasınlar. Şu anki savaşları sorgulasınlar, şu anda sokaklarda ölen insanları, açlık grevinde olan insanları, işini isteyen insanların durumlarını sorgulasınlar. Hani onlar diyorlar ya "daha biz bu kısımda değiliz, bu yüzyılın konusu değil eşcinsellik" diye. Evet! Sizin kafanız almıyor sevgiyi. Siz çok mükemmelsiziniz, heteroseksüel ilişkilerde mükemmel yaptınız her şeyi bizi sorguluyorsunuz. 

Koşullar 2015’e dönse bu tecrübenizle yine gel HDP’den aday olur musunuz?

Hayır kesinlikle! O karar o zaman için gerekliydi. Şimdi hayatımı kurmaya çalışıyorum. Almanca öğreniyorum. İç mimari dekor eğitimine burada devam etmek istiyorum. Sanat yapmak, film yapmak istiyorum.

Türkiye’deki LGBTİ dernekleri ile bir bağınız kaldı mı? Takip ediyor musunuz?

Uzaktan izliyorum açıkçası. Hala kavga ediyorlar. Bir derneğin biri patentini almış, biri isim hakkını almış bunun üzerinden tartışıyorlar. Sonra da her şeyi halletmiş abiler, ablalar gibi davranıyorlar bu da hoşuma gitmiyor.

Alman eşcinseller ile ilgili bir gözleminiz var mı?

Burada kimi eşcinsellerde belli bir ırkçılık var. Eşcinsel olmak bir sınıfın, bir zümrenin hakkıymış gibi görüyorlar. Avrupa’da ve ABD’de var böyle bir grup, ‘kaslı arkekler’ spora gidiyorlar, iyi giyiniyorlar. Harika, mükemmel olmaya çalışan bir grup. Eşcinsel olmak için bunlara gerek yok. Meseleye böyle sınıfsal bir konuymuş gibi yaklaştıklarından fakir, göçmen olan eşcinselleri aşağılıyorlar, küçümsüyorlar. Ama ben sevgilimle rahatça el ele yürüyorum hiçbir problemle karşılaşmıyorum. Bir kere laf işittim onu da kimse kusura bakmasın yine Türkler söyledi.

Onur Haftası ile ilgili bir çağrınız var mı?

Bu hafta sonu tüm önlemlerini alıp yürüyüşe gitsinler, yalnız bırakmasınlar yürümeye çalışanları. Önümüzdeki hafta da hafta sonu 'Trans Pride' yürüyüşü yapılacak, oraya da güçlü katılmaya çalışsınlar.
 

Öne Çıkanlar