Milliyetçilik, dincilik, Kürt karşıtlığı ve antisemitizmden Ortadoğu nasıl arınacak?

Tarih çözülmemiş, 100 yıldır ertelenmiş sorunları bölge ülkelerinin önüne koyuyor.

Yalnız Türkiye değil bütün Ortadoğu derin bir kırılma içinden geçiyor. Tarih çözülmemiş, 100 yıldır ertelenmiş sorunları bölge ülkelerinin önüne koyuyor.

Çok uluslu Osmanlı İmparatorluğunun üzerinde yükselen ulusal Türk devleti, devraldığı Kürt sorunu nedeniyle bu süreci tamamlayamadığı, geçmişin bütün travmalarını devraldı.

Bu demokratikleşme önünde büyük bir engel oluşturdu. Farklılıklar içinde bir arada yaşama modelinin temelini oluşturabilecek olan özerklik ve federasyon gibi kavramlar lanetlendi.

Bu sadece Türk milliyetçiliği için değil, Arap ve Fars milliyetçiliği için de demokratikleşme önünde önemli bir önemli set oluşturdu.

Böylece ne bir ulus devlet olmayı becerebildiler, ne demokratik bir birarada yaşama modeli oluşturabildiler.

Büyük devletlerin Sykes-Picot paylaşımı Ekim devrimi nedeniyle tam olarak hayata geçirilemese de, Arap dünyasının parçalanmasında etkili oldu.

Bunun en ağır bedelini ödeyenler ise dört parçaya bölünen Kürtler oldu. Zaten daha önce Osmanlı ve İran arasındaki bölünmüşlük dörde katlandı. Türk, Fars ve Arap milliyetçiliğinin tek ortak kesişme noktası Kürtler oldu. Sonuç olarak Osmanlı İmparatorlğunun çöküşü altında Elen, Ermeni ve Süryani/Asuri halkları ezilirken, ikinci en ağır bedeli Kürt halkı ödedi. Kürdistan,  bir anlamda Türk, Fars ve Arap milliyetçiliklerinin, devletler arası sömürgesi olarak kaldı.

Ekim devrimi sonrasında Çarlık çökerken, devrimci rejimin dayandığı federasyon ve özerklik düşüncesi en azından birçok halkın birarada yaşayabilmesi şansını sağladı.

Bu temel üzerinde federe devletler, ayrılma hakkını Sovyet rejiminin çöküşünden sonra kullanabildi. Oldukça barışçıl bir ayrılma sağlandı. Ancak Abhazya, Çeçenya ve Karabağ örneğinde görüldüğü üzere yeni devletler bu ayrılma hakkını özerk bölgelere tanımak istemedi ve bu, savaşın önünü açtı.

Türk, Fars ve Arap milliyetçiliklerinin ve İslamcı akımların ortak bir diğer buluşma noktası, Ortadoğu’nun en kadim halklarından biri olan Yahudi halkının bölgede varolma hakkını tanımamak oldu.

İsrail ulus devletinin oluşmasının temelini ise bu inkar oluşturdu.

1.ve 2. Dünya Savaşı öncesi Avrupa toplumunun hastalığı olan antisemitizm, Ortadoğu milliyetçi ve dinci akımları tarafından devralındı. Topraklarından sürülen Filistinlilerin sömürüsünü yapan ulusalcı veya dinci Arap devletleri, binlerce yıldır Ortadoğu ve Akdeniz çevresinde binlerce yıldır yaşayan Arap Yahudilerinin zorunlu göçünü göz ardı etmeyi başardı.  

Günümüzde ne yazık ki, solun bazı kesimleri de, bu Kürt karşıtlığından ve antisemitizmden etkilenebildi.

Ortadoğu ancak bu hastalıklı ulusalcı ve dinci ideolojilerin gerilemesinden sonra sağlık kazanabilecek.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi