Muhalefet ittifakta değil ilkede buluşmalı

Nesrin Nas: Birleşme noktası dil ve siyasi ilkeler olmalı. 'Cumhur İttifakı' muhalefeti ittifaka ittirmeye çalışıyor. Bu ittifakta kim olursa olsun onlara 'şer ittifakı' diyecekler.

Herkesin geleceğini kendinde aramaktan bile yorulduğu siyasal/toplumsal ahvalde, kaya parçasından yeşeren yeşil misali, muhalefetin birbiri ile konuşabiliyor olması, anlamını aşan özgül ağırlığa sahipmiş. Bunu Hak ve Adalet Platformu’nun geçtiğimiz günlerde "Türkiye Geleceğini Arıyor" söyleşilerinde dört siyasal partiyi (CHP, HDP, Saadet ve İyi Parti) bir araya getirebilmesinde gözlemlemek mümkün oldu. Toplamı aşan bir etkiye neden olması salondaki "çıkış" susuzluğunu anlatıyordu. O toplantının güçlü konuşmalarından birini Anavatan Partisi eski Genel Başkanı Nesrin Nas yaptı. Nesrin Nas’ tan söylediklerini daha da derinleştirmesini istedik ve teybimizi uzattık.  Bakın neler söyledi?

Heyecanlı bir kalabalık vardı gözlemlediğim kadarıyla. Neyin heyecanıydı bu sizce?

Aslında çok görmek istedikleri bir manzarayı gördüler. Mevcut siyasi baskı ortamının gerginliği içinde herkes bir çıkış arıyor. O çıkış için, farklı söylemlerin yan yana gelmesi gerektiğini herkes seslendiriyordu. Dört siyasi eğilimi aynı masanın etrafında bir arada görmenin bir heyecanı oluştu.  Haksız bir heyecan da sayılmaz. İktidardan yana olmayanların köşeye sıkıştıkları, kendini dışlanmış, öteki hissettiği, ağır baskı altında yaşamaya mecbur bırakıldığı bir durum var. İnsanların biraz nefes alabilmesi için, iktidara göğsünü gerecek, el ele tutuşabileceği bir sete, korumaya ihtiyacı var. O koruma da demokratik rejimlerde muhalefettir. O muhalefeti yan yana, bir arada görünce bir heyecan yarattı bu da doğaldır.

Dört farklı siyasi partiyi aynı masaya oturtmak zor oldu mu?

Nesrin Nas: Bunu yapan Hak ve Adalet Platformuydu.  Bildiğim kadarıyla hiçbir siyasi parti, ben onunla yan yana olmam dememiş.

Siz siyasi partilerin özeleştiri vermesi gerektiğini söylediniz ve kronolojik bir geçmiş muhasebesi yaptınız. Neydi hatalar?

Nesrin Nas: 7 Haziran seçimlerinde "ben bunu saymıyorum" denildi. Seçim tekrar edildi. Bir seçimin tekrar edilmesi için adil olmadığının kanıtlanması lazım. Böyle bir şey olmadığı halde "buradan bir hükümet çıkmaz" denilerek seçimin tekrarına karar verildi. Cumhuriyet tarihinde ilk kez olan bir şey.  Siyasi partiler kuzu kuzu seçime gittiler. Bu çok büyük bir hataydı. İki ay boyunca Cumhuriyet Halk Partisi istikşafı görüşmelerle oyalanırken, bu görüşmelerden çekiliyorum diyemedi. Başka arayışa giremedi. Çekilip ana muhalefet olarak, AKP dışında kendisi bir koalisyon bulup cumhurbaşkanına götürseydi ve cumhurbaşkanı hükümetin kurulmasına izin vermiyorum deseydi bugün daha başka bir şey olacaktı.

İkinci hata; cumhurbaşkanlığı seçimine giderken Ankara katliamı oldu. 109 vatandaşımız canını kaybetti. Dönemin başbakanı televizyonda oylarımızı artırdık dedi. Böyle bir şeye gıkımız çıkmadı. Sustuk, önümüze baktık. Bu kabul edilebilir bir şey değil.

Üçüncü hata; 16 Nisan Referandumu’nda YSK mühürsüz pusulaları geçerli saydı. Meğer yasa dışıymış. Bunu geçirmeye çalıştıkları seçim yasasından anlıyoruz. Getirdikleri tasarıda imzasız ve mühürsüz oylar da geçerlidir demek 16 Nisan’daki oyların geçersizliğinin itirafıdır.

Ana muhalefet partisi YSK’nın önüne oturup ben buradayım sevgili vatandaşlarım, oylarımızı, hakkımızı ve sandığa attığınız oyların akıbetini alana kadar buradan kımıldamıyoruz deseydi, YSK apar topar o kararı veremezdi. Onu da sineye çektik. Şimdi öyle bir seçim yasası değişikliği getiriyorlar ki, son yaptıkları anayasaya da aykırı. Temsilde adaleti -eşitliği tamamen kaldırıyorlar. Bu koşullarda, OHAL ve savaş şartlarında seçime gidiyoruz.

OHAL ve savaş koşullarında seçime gitmeye rıza göstermiş gibi görünen bir muhalefet var ama…?

Nesrin Nas: Evet öyle… Burada üç aşamalı bir mücadele gerekiyor. Birinci aşama OHAL’in kaldırılması. Topluma sonuçlarının ne kadar vahim olduğu çok iyi anlatılmalı. Ekranlar kapalı, medya iktidarın elinde ama muhalefetin adım adım dolaşarak anlatabileceğini düşünüyorum. Çünkü OHAL’in yol açtığı inanılmaz hukuksuzluklar var ve toplumun canı çok yanıyor bundan. OHAL’de gidilecek bir seçimin sonuçlarına güvenemezsiniz. OHAL nedeniyle sandık haklarınızı, propaganda faaliyetlerinizi engelleyebilirler. 

İkinci olarak da seçimin gayri adil olduğu konusunda mutlaka uyandırılmalı. Bakın AK Parti Genel Başkanı olarak cumhurbaşkanı sizin benim hepimizin vergilerimizle özel uçaklarla, helikopterlerle illerin kongrelerine gidiyor.  Bu korkunç adaletsiz bir şey.

Bu tren kaçırılmadı mı?

Nesrin Nas: Gündemde tutulmak zorunda. Eğer böyle yapılıyorsa, cumhurbaşkanı şöyle bir uçak da muhalefete tahsis ediyorum desin. Bir tarafın elini kolunu bağlayacaksınız onun bütün kaynaklarını elinden alacaksınız. Onun kaynaklarını kendi seçim propagandanız için kullanacaksınız. Muhalefet mutlaka ilkeler konusunda uzlaşmak zorunda. İttifak demiyorum bakın…

İlkeler derken...?

Nesrin Nas: Çoğulcu demokrasi, barış, huzur, adalet, hukuk devleti, düzgün bir eğitim ve kadın hakları gibi ilkelerden söz ediyorum. Muhalefet uzlaşmak zorunda… Her bir siyasi parti ittifak yapmadan bu ilkelere bağlı kalacağını ve bu ilkelerden hareketle seçim propagandası yapacağını taahhüt ederse o tek cepheyi büyük açmaza düşürür. Ama ondan önce başka bir şeyin yapılması gerekiyor. Siyasi etik meselesi…Bunu topluma mutlaka deklere etmeleri gerekiyor.

Siyasi etiğin çerçevesi ne olacak?

Nesrin Nas: Biz hiç kimsenin inancını, kimliğini, cinsiyetini, cinsel yönelimini siyasete alet etmeyeceğimize, herhangi bir hukuki karar olmadıkça kimseyi hain, ahlaksız ilan etmeyeceğimize, her bir vatandaşın hakkını ve hukukunu sonuna kadar koruyacağımıza, vatandaşın temel hak ve özgürlüklerine saygılı olacağımıza toplum önünde yemin ederiz ya da söz veririz gibi siyasi etik sözleşmesinden söz ediyorum.

Bu neyi sağlayacak?

Nesrin Nas: Siz böyle bir sözleşme yaptığınız zaman karşınızdaki  "bre ahlaksızlar, bre vicdansızları, bre hainler" diyen kesimi izole edeceksiniz yalnız bırakacaksınız. Biz birbirimizi böyle sıfatlamıyoruz diyeceksiniz.

İnsanlar bıktı usandı. Bir dolu insan artık haberleri izlemiyorum diyor. Çünkü haberlerde çocuklarımızın duymasını istemediğimiz kavramlar kelimeler kullanılıyor. Geçen bir arkadaşım çocuğunun arkadaşı ile oynarken hain dediğini aktardı. Bir kere bu dili toplumun hayatından çıkarmak lazım. Aksi halde kendi mahallelerimize kapanır darmadağın oluruz. Toplumsal birlikteliğimiz çok uzak bir hayal haline gelir.

Bunu  iktidarın kutuplaşma politikasına karşı panzehir olarak mı öneriyorsunuz? Peki ya toplum buysa artık?

Nesrin Nas: "Hain", "ahlaksız" dilinden mutlu olan ve onun üzerine atlayan kesimin yüzde 30 olduğunu düşünüyorum. Siyasi etik deklarasyonunda intikam duygusu ile değil adalet duygusu ile hareket edeceklerinin sözü de verilmeli. Bugün iktidarın yaptığı en büyük kötülüklerden biri bu sıradan insanları bile böyle bir vicdansızlığa ve suça ortak etti. Kötülüğü sıradanlaştırdı. O dile kendini kaptıranlara da onurlu bir çıkış sunmanız lazım.

İyi Parti’nin HDP’yi "terörist" olarak damgalamadığı, ya da Saadet’in LGBTİ’leri "ahlaksız" olarak damgalamadığı bir dilden mi söz ediyorsunuz?

Nesrin Nas: Evet… Kılıçdaroğlu’nun Meclis konuşmasında Erdoğan’a "vicdansız, ahlaksız" demediği bir dilden söz ediyorum. Toplumda hiç kimsenin kendini yabancı hissetmediği bir dili kastediyorum. O zaman her parti kendi programını kendi önceliklerini bu temel ilkelere uyma koşulu ile daha rahat anlatabilir.

4 farklı siyasi parti bu ilkelerde buluşmaya neden evet desin?

Nesrin Nas: Kendi varlıklarının koşulu buna bağlı çünkü. Dayandıkları toplumu ayakta tutmak zorundalar. Altlarında o taban olmadığa zaman yoklar. Mevcut sisteme baktığınız vakit, son seçimlerle parlamento sona erecek. Kendi seslerini, üzerine oturdukları toplumsal tabanın sesini duyurabilecekleri son çıkış. Bunu yapmaktan imtina ederlerse uzun karanlık bir dönem başlayacak.

Farkındalar mı sizce?

Nesrin Nas: Farkında olduklarını düşünüyorum. Sadece bunu nasıl aşacakları konusunda kendi içlerinde net bir karara varmadılar. Korkuları var. Yanlış anlaşılmasın benim kastettiğim ittifak değil, ne kadar çok çeşitlilikle çıkılırsa o kadar iyi.

16 Nisan sürecindeki "hayır"ların çeşitliliği gibi mi?

Nesrin Nas: Aynen öyle. Birleşme noktası dil ve siyasi ilkeler. "Cumhur İttifakı" da zaten muhalefeti ittifaka ittirmeye çalışıyor. Bu ittifakta kim olursa olsun onlara "şer ittifakı" diyecek.  PKK’lılarla , FETÖ’cüler bir araya geldi diyecek. İktidar karşında tek bir bütün görmek istiyor ki dikkati dağılmasın.

Seçim sistemi tasarısına gelince… Son tasarı ile birlikte sandık güvenliğinin coğrafyası genişledi diyebilir miyiz?

Nesrin Nas: Şimdiye kadar siyasi partiler, sandıktan çıkan sonuçları, sandık güvenliğini sadece HDP’nin sorunu olarak görüyordu. Ama bu sorun bütün siyasi partilerin sorunu haline geldi.

O yüzden diğer partiler önce HDP’nin haklarına ve oylarına sahip çıkmalılar. AKP her seçime yeni bir seçim düzenlemesiyle gitti. Muhalefeti hep ne yapacağını bilemez halde seçime soktu. Seçim yasası ile ilgili AYM’ye gidilecektir. Parlamentoda önlenemez çünkü. Seçmenin kafasını karıştırmadan, halk hakem olarak çağrılmalı.

İnce hesaplar, kılı kırk yarmalar yapılırken sizce hangi parti kilit noktada?

Nesrin Nas: Bu süreçte muhalefette olan bütün partiler HDP’nin oylarının kritik olduğunu kafalarına yazmak zorunda. Eğer HDP’nin güçlü olduğu yerlerde oyları korunamazsa onun dışındaki diğer illerde hangi oyu alırlarsa alsınlar sonuçta "Cumhur İttifakı"na yarayacaktır. 

Saadet Partisi’nin kilit olduğunu düşünmüyor musunuz?

Nesrin Nas: Elimde bir araştırma yok ama AKP’nin tabanındaki huzursuz kesim iki yere gidecektir. Büyük çoğunluğu kendine benzeyen bir mecraya gidecektir. O da Saadet’tir.  Bir kesim de İyi Parti’ye yönelecektir. AKP’nin tedirginliği Saadet’in ölçümlerin üzerinde bir ağırlığı olduğunu ve kendi tabanında ağırlığı olduğunu görmesidir. Diğer tedirginlik yaratan şey de Afrin sonrasında "Cumhur İttifakı"nın MHP’ye yarayacağı konusu. Zaman ilerledikçe AKP ve MHP arasında o süt liman havası zedelenecektir diye düşünüyorum.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi