Hocalar 'Timsah'ın midesinde olmaya sahnede 'Hayır' dedi

Hocalar 'Timsah'ın midesinde olmaya sahnede 'Hayır' dedi
Bir tiyatro sahnesi. Oyuncuları gece yarısı KHK'ları ile akademiden koparılan hocalar. Salon hıncahınç dolu. Timsah'ın --belli ki Türkiye'nin-- karnındaki İvan olmaya itirazları var

Gülten SARI

ARTIGERÇEK- Dostoyevski'nin, Rusya'nın muhaliflere karşı eşi görülmedik baskılarını anlattığı ve Haldun Dormen'in Türkçe'ye çevirdiği "Timsah" isimli eseri ilk kez 1960 darbesi sonrası üniversiteden atılan ve literatüre "147"ler olarak geçen akademisyenler için sahneye konulmuştu. 

Aradan 57 yıl geçti ve "Timsah" bir kez daha yakıcı gerçekliğiyle sahneye çıktı. Hem de bu kez profesyonel tiyatro oyuncuları sahneyi bir geceliğine de olsa akademisyenlere bırakmıştı. Gece yarıları yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile ansızın akademiden ve öğrencilerinden uzaklaştırılan ve bu yönüyle "Timsah"ın midesindeki İvan İvanoviçler olarak bu kez "hocalar" sahneye çıkmıştı.

Tek bir fark vardı. Akademisyenlerin yaşadıkları gerçekti. Bir gerçeği canlandırıyor, anlatıyorlardı. Devlet onları timsahlara yem etmişti. Barışa ses verdikleri için müthiş bir cezalandırma ile karşı karşıyaydılar. Yurtdışına gidip yeni bir hayata başlamalarını engellemek için pasaportları ellerinden alınmış; hatta devlette yeni bir işe girme hakları da gasp edilmişti. Bir nevi "medeni ölü" yani yaşayan ölü muamelesi reva görülüyordu.

AKADEMİ SUSAR MI?

Baskıyı geçersiz kılacak bir dile yaslanıp sanata sığınmışlardı. "Akademi Susmaz" mesajını yalın ve sakin bir üslupla vermişlerdi. Tepeden tırnağa asalete bürünmüş bir halde.

Oyunun sahnelendiği salonun merdivenlerini de tıka basa dolduran izleyici belli ki böylesi bir dayanışmaya her şeyden çok ihtiyaç duyuyordu.

Ve perde..

"Barış İçin Akademisyenler" inisiyatifi altında, sokağa çıkma yasaklarını ve Kürt illerinde yürütülen operasyonların durdurulmasını talep eden "Bu suça orta olmayacağız" bildirisine imza koyan ya da ihraç edilen akademisyenler Prof. Şebnem Korur Fincancı, ihraç edilen Türk Tabipler Birliğ iBaşkanı Prof. Özdemir Aktan ve Yrd. Doç. Özgür Müftüoğlu'nun da aralarında bulunduğu "oyuncular" sahneye çıktı. 

Oyuna büyük emek verenlerden biri de yönetmen Orhan Alkaya'ydı.

Beklendiği gibi büyük bir alkış tufanı koptu. Biraz sonra "Timsah"ın midesinden ya da onları boğmaya çalışan sistemden seslenmeye hazırdılar. Hepsi de siyahlar içindeydi. Öyle ya bir çığ gibi yuvarlanarak büyüyen zulüm karşısında direnirken çiçek açmayacaklardı. Şimdi kıştalardı. Bahar da gelecekti elbet ama zamanı vardı daha. 

GERÇEKLİKLERİ OYUNA YANSIDI

Oyunun hicivsel bir şekilde anlattığı engellemeleri, çöl ortasında susuz bırakılmayı ya da bir timsahın karnında nefessizliğe mahkum edilmeyi gerçek hayatta da yaşadıkları için şaşırtıcı bir performans sergilemişlerdi. 

İvan gerçekten de timsahın karnından sesleniyor gibiydi; babasının acısı kızının sesine vurmuştu. Babasını kurtarmak için çalmadık kapı bırakmıyordu; meslektaşı ise İvan'ı kurtarabilmek adına sistemin dilinden konuşuyor yalanlar uyduruyordu. Ve hazin olanı bunu başarıyordu da. 

Timsah tarafından yutulan İvan şaşırtıcı biçimde olduğu yerden memnundu. Çünkü dış dünya çok daha çirkindi. 39 yıllık memuriyet hayatında yaşadıkları onu insanlardan ve yönetimden soğutmuştu.19 günlük Timsah midesindeki hayatında ise hiç olmadığı kadar huzurluydu. 

POLİS, ASKER YOZLAŞIRSA

Oyunda, polis İvan'ın yurtdışına gitmek için izin aldığını ve bu belge ışığında ülke dışına çıkmış olması gerektiğini söyleyerek, İvan'ı Timsah'ın karnından çıkarmayı reddediyordu. Medya ise çoktan ipe sapa gelmez hikayeler uydurmuştu İvan ve ailesi hakkında. Bir sistem çürüdü mü ilk medya ve yargı S.O.S verir ki oyun da bu noktanın altını çiziyordu. 

Toplumsal çürümenin ayağında ise, İvan'ın karısına göz koyan patronu, meslektaşı vardı. İvan'ı Timsah'ın midesinden kurtarmanın yolu ise üst düzey bir generale yalan uydurmak, "ulusal güvenlik tehdit altında" algısı yaratıp İvan'ı ajanlıkla suçlamak ve nihayet o mideden "asker baskısı" ile çıkmasını sağlamaktı. 

İHRAÇ EDİLENLER SAHNEYİ DOLDURDU

Oyun bitip de sahneden "İhraç edilen tüm emekçiler, memurlar, akademisyenler sahneye" çağrısı yapılınca bir anda yüze yakın kişi sahneyi doldurdu. İhraçların hukuksuzluğunu haykıran sloganlar eşliğinde, "Akademi her yerde, sanat her yerde" pankartı açıldı. Haklı olmanın getirdiği kendinden eminlik bu olsa gerekti. Neler görmüş geçirmişti akademi. Şimdi havlu atacak değildi ya! Bugün tiyatro oyunu ile hukuksuzluklara karşı sıra sıra dizildiler yarın belki öğrencileriyle omuz omuza adil, temiz ve vicdanlı bir Türkiye için çaba gösterecekler.

Öne Çıkanlar