Ne Ahmet Şık’ın Almanya'sı var ne de Demirtaş’ın Die Welt’i

Ne Ahmet Şık’ın Almanya'sı var ne de Demirtaş’ın Die Welt’i
Deniz Yücel'in serbest bırakılması için kampanyalar yürüten Alman medyasını şimdi önemli bir sınav bekliyor. Kirli pazarlıkların üzerine gitmeli ve 'Bu hikaye burada bitmemeli.'

Süheyla KAPLAN

ARTI GERÇEK- Deniz Yücel’in serbest bırakılması gazetecileri, Alman kamuoyunu ve sivil toplumu elbette rahatlattı. Yücel’in serbest bırakılmasında Almanya’daki gazeteci örgütlerinin, meslektaşlarının ve sivil toplumun hükümetler üzerindeki baskısı ve desteği asla unutulmamalı. Yürütülen kampanyalar her zaman canlılığını korudu.

Yücel’in serbest bırakılacağının işaretini Başbakan Yıldırım, Almanya Başbakanı Merkel ile görüşmesinde vermişti. İki ülke arasında gizli pazarlıkların yapıldığını, hatta iki ülke dışişleri bakanlarının daha önce Antalya ve Roma’da bu konuyu gündeme getirdiklerini Alman basını günler öncesinde yazmıştı.

Deniz Yücel cezaevinden çıktıktan sonra birkaç gün İstanbul’da kalmak istiyordu. Ancak yapılan pazarlıklar arasında Yücel hakkında hemen iddianame hazırlanması ve eline verilmesi de vardı. Ankara ve Berlin, Yücel'in serbest bırakılmasının ardından Türkiye basınının ve AKP kamuoyunun konuyu deşmesinden ürktü. Böylece Alman hükümeti tarafından hazırlanan özel uçakla Almanya’ya gönderilmesine karar verildi. 

TÜRKİYE’DE YARGININ BAĞIMSIZ OLMADIĞI TESCİLLENMİŞ OLDU

'
Halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek' ve 'terör propagandası yapmak' iddiasıyla bir yıldır Türkiye’de tutuklu bulunan Deniz Yücel tahliyesine kendisi bile şaşırdı ve Almanya’ya gelir gelmez ayağınının tozuyla, gazeteci olmanın da refleksiyle bir video mesajı yayınladı. Yücel 13 Şubat tarihli iddianameyle hakkında tutukluluğa devam kararı verildiğini ve buna rağmen serbest bırakıldığını dile getirdi. Yücel, "Ne geçen yıl tutuklanmamın, daha doğrusu rehin alınmamın ne de bu sene, bugün serbest bırakılmamın hukuk devletiyle hiçbir alakası yok" dedi. Yücel’in Almanya ile Türkiye arasındaki diplomatik krizin tam da zirveye çıktığı esnada tutuklanması ve Erdoğan’ın "O bir ajandır, teröristtir. Elimizde önemli belgeler var" şeklindeki açıklamaları Yücel'in rehin tutulduğunun önemli bir kanıtı. 

Bu sadece Deniz Yücel için değil, seçilmiş politikacıların, Kürt siyasetçilerin, muhalif aydınların, Cumhuriyet gazetesi yazarlarının ve Ahmet Şık’ın tutuklanması için de geçerli. 

ERDOĞAN EMİR VERDİ, DENİZ YÜCEL BIRAKILDI

Deniz Yücel’in serbest bırakılması Türkiye’de yargının Erdoğan’a bağlı olduğunu bir kez daha kanıtlanmış oldu. Tam da iki ülke ilişkilerinin normalleştirilmesi kararı alınmışken, Erdoğan, Deniz Yücel’in tutukluluğunun gerilimi tırmandıracağını biliyordu ve gizli görüşmelerin ardından apar topar bu kararı verdi. 

SİLAH TİCARETİ MEŞRULUK KAZANDI

Yücel’in serbest bırakılması karşılığında Alman silah şirketi Rheinmetall’in Türkiye’de tank fabrikası kuracağını Alman basını günlerdir yazıyor. TSK’nin Afrin’e askeri harekat düzenlediği ilk günlerden itibaren Alman tankları sahada görülmeye başlanmıştı. Alman hükümeti o günlerde silah satışını durdurduğunu açıklamıştı. Ancak Yücel’in serbest bırakılmasının ardından Dışişleri Bakanı Gabriel’in "Aramızda kirli pazarlıklar olmadı" şeklindeki açıklaması artık kimseyi ikna etmiyor. TSK’nin Afrin’e yönelik askeri harekatı karşısında sessiz kalmayı tercih eden Alman hükümeti, Türkiye’nin müdafa hakkını kullandığını savunuyor.

ALMANYA: TÜRKİYE’YE TANK İHRACATI ULUSLARARASI HUKUKU İHLAL ETMİYOR

Alman Meclisi'nde hazırlanan Afrin raporunda Türkiye’ye yapılan tank ihracatının şu anki veriler ışığında uluslararası hukuku ihlal etmediği belirtiliyor. Türkiye ile yapılan silah ticaretinden dolayı Afrin’de yaşanan, yaşanacak olan sivil ölümlerinden Türkiye kadar da Almanya da sorumlu.

ERDOĞAN'A İLAN-I AŞK EDEN EDEN ETHEM SANCAK ALMANYA’DA ANLAŞMA İMZALADI

Alman Tageschau’da yer alan bir haberde Türk ve Alman Dışişleri Bakanlarının, 6 Ocak’taki görüşmesinden 4 gün sonra Alman savunma sanayi şirketi ile Türk BMC şirketi arasında 'Leoprad 2' tanklarının modernizasyonu konusunda anlaşma imzalandığı belirtilmişti. ARD ile Stern'in haberine göre de Türkiye'de yerli-milli tank üretimine talip olan Rheinmetall, bunun için BMC ile ortak şirket kurup Ankara'da büro açtı. BMC'nin sahibi Erdoğan'a yakınlığı ile bilinen Ethem Sancak.

Alman medyasında yer alan haberlere göre Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Alman mevkidaşı Sigmar Gabriel tarafından ağırlanmasından 4 gün sonra, 9 Ocak'ta BMC'den bir heyet Düsseldorf'a gidip Rheinmetall ile tankları roket ve mayınlara karşı güçlendirecek modernizasyon anlaşmasına imza attı.

'ANKARA'DA DİKENLİ TELLE ÇEVRİLİ ÜÇ KATLI BİNA'

Diğer yandan ARD kanalının 'Report München' programı ile Der Stern dergisinin Rheinmetall'den kaynaklara dayandırdığı haberine göre şirketin Türkiye planları oldukça geniş çaplı. Cumhurbaşkanı Erdoğan yerli-milli tank için düğmeye basarken, Rheinmetall de Türkiye'de tank üretmek hedefiyle BMC ile birlikte RBSS adında bir şirket kurdu. Onlarca çalışanı olan RBSS, Ankara'da büro açtı. Ankara'da tutulan üç katlı binanın etrafının insan boyunda dikenli tellerle çevrili olduğu belirtildi.

'ALMAN HÜKÜMETİ SULTAN ERDOĞAN’A BOYUN EĞDİ'

Türkiye ile Almanya arasındaki kirli pazarlıklar arasında PKK konusunda 'sert politikalar' izlemesi talebi de var. Nitekim önceki gün Kürt derneklerinin çatı örgütü olarak kabul edilen NAV-DEM’in Köln’de düzenleyeceği gösteriye Alman güvenlik birimleri izin vermedi. NAV-DEM yaptığı açıklamada, Alman hükümetini Erdoğan’a boyun eğmekle suçladı.

İki ülkenin pazarlık konuları arasında önde gelen birkaç 'Gülenci'nin iadesi, Alman Dış İstihbarat Servisi (BND) ile MİT arasında bilgi ve istihbarat alışverişinin daha da yoğunlaştırılmasının da gündeme geldiği iddialar arasında. Özetle iki ülke arasındaki kirli pazarlıklar zaman içerisinde ortaya çıkacak.

"BU HİKAYE BURDA BİTMEZ"

Die Welt’in Deniz Yücel için verdiği basın özgürlüğü mücadelesini bundan sonra da Türkiye’de cezaevlerindeki 150 gazeteci, muhalif aydınlar, politikacılar için de göstermesi gerekiyor. Alman medyası önümüzdeki süreçte önemli bir sınav verecek. Ne Ahmet Şık’ın Almanyası var ne de Demirtaş’ın Die Welt’i. Alman basını Türkiye’de demokrasinin, yargının, düşünce ve basın özgürlüğünün baskı altında olduğunu bundan sonra da unutmamalı. Kirli pazarlıkların üzerine gitmeli. Bu hikaye burda bitmemeli.

Öne Çıkanlar