onur’suz olmaz!

türkiye hiçbir zaman gerçek bir hukuk devleti olmadı ama lgbti+’lere karşı işlenen suçları cezasız bırakmak için hukukun bu kadar esnetildiği bir dönem de azdır.

geçen pazar günü, istiklal caddesi’ne paralel süslü saksı sokak’ta çevikler onur yürüyüşü için toplanmış bir topluluğu kovalamaya başladı, biraz önce gaz da atmışlardı. genç bir çocuk, bir yandan koşarken arkasını dönüp büyük bir inanç ve kuvvetle, "allah sizin de çocuğunuzu ibne yapar inşallah!" diye bağırdı. "amin!" diye karşılık verdim içimden. biliyorum, suç şahsi ve eşcinsellik bir ceza değil ama işte insan nefsine hâkim olamıyor. diğer yandan, eylemci arkadaş, varlığının toplumun bir parçası olduğunu hatırlatıp karşılaştığı hukuksuz muameleye itiraz ederken klişeleri de altüst etmişti. bedduanın muhataplarınınsa, neredeyse herkesin nefretini çektikleri, kimse tarafından meşru görülmedikleri o ortamda, ellerinde şiddetten başka bir araç yokken, karışacak kadar bile kafaları kalmamıştı.

aynı gün istiklal caddesi’ndeki  bütün kameraların kapatıldığını öğreniyoruz. karakollara kamera konulduğundan beri işkence mekânı olarak kullanılan gözaltı otobüslerinde tutulanlara kur’an dinletildiğini de. kur’an’ı bir işkence, aşağılama –artık kafalarında hangisi varsa- vasıtası olarak kullanmanın günah olduğunu yazacak bir din alimi çıkmayacak mı!

mesele alperenler’in artık alay mevzuu olan açıklamalarından ve sırtları sıvazlanarak savurdukları tehditlerden ibaret değil. (ki valilik o tehditlere yürüyüşü iptal gerekçesi olarak başvurdu.) türkiye hiçbir zaman gerçek bir hukuk devleti olmadı ama lgbti+’lere karşı işlenen suçları cezasız bırakmak için hukukun bu kadar esnetildiği bir dönem de azdır. akp, daha ilk iktidar olduğunda aliye kavaf’ın ağzından "hasta" ilan ettiği lgbti+’lere güvensiz, onursuz bir yaşam vaat ediyor. öyleyse lgbti+’lerin hakları neden herkes için adalet mücadelesinde anılmıyor? geçtiğimiz yılların görkemli onur yürüyüşlerinde alanda olan milletvekilleri neden artık yok?

eşcinsel, biseksüel ya da trans olmanın bir ceza gibi yaşanması sadece onların sorunu mu?

cinsellik ve cinsiyetle ilgili konularda batılı –ya da hristiyanların çoğunlukta olduğu- toplumların daha hoşgörülü olduğu ya da daha ileri bir noktada durduğu doğru değil. aradaki fark uzun yılların mücadelesiyle sağlandı ve batıda da görünürlüğün belirginleştiği tarihsel anda şiddet zirveye ulaştı. mücadelenin şiddeti tetiklediğini ama şiddete son vermenin yolunun mücadeleden geçtiğini başka alanlardan da biliyoruz. aradaki fark türkiye’deki devlet ve hukukun şiddete maruz kalanın değil, şiddet uygulayanın tarafını tutması.

fakat esas sitemimiz akp’den demokrasi beklentisi olanlara; hadi askeri vesayeti, genel olarak vesayeti kaldıracağına inandınız, peki cinsellik ve cinsiyetle ilgili konuları neden hesaba katmadınız? akp kadınlar ve lgbti+’lerle ilgili tutumunu hiç saklamadı ki.

bugünkü iktidar türkiye’yi, epeyce geriletilmiş bir anlayış ve düzene döndürmeye çalışıyor. lgbti+ varoluşu bir cinsel pratikle sınırlamak ve o cinsel pratiği utanılacak, alay edilecek, gizli saklı bir hale hapsetmek; "yatakta" ve yatağın simgelediği herhangi bir yerde, bir suç gibi, istediğinizi yapın ama bizim gibi flört etmeyin, bizim gibi çalışmayın, bizim gibi, bizim kadar yaşamayın (çoğu trans kırkını zor buluyor!) ve size karşı işlenen suçlar haklı yaramazlıklar olarak görülsün, demek bu. işte onur mücadelesi tam da buna karşı, onurlu, güvenli var olma hakkı anlamına geliyor. ayrıca, lgbti+ hareketin topluma yönelik eleştirisi ve sunduğu varoluş alternatifleri, herkesin nefes aldığı alanı genişletiyor, kendini, varlığını, bedenini nasıl konumlandırdığı üzerine düşündürüyor. 

ve nazilerin pembe üçgenini hiç duymamış gibi, demokrasiyi ve tahakkümü siyasal iktidarın işleyişiyle sınırlı olarak algılayanlar bunu anlamakta güçlük çekiyor ve lgbti+ hareketi cesareti, gücü ve başarısıyla değerlendiriyor. (tabii geçen pazar, bütün taksim’i ablukaya alan şiddete rağmen bir sürü yerde eylem yapılabilmiş olması bile başlı başına bir başarı.)

şunu da mutlaka hatırlatmak gerek. dünya sağlık örgütü, 1992 yılında eşcinselliği zihinsel hastalıklar listesinden çıkarttı, transgender kimliği önümüzdeki yıl aynı listeden çıkartmayı tartışıyor. ve başka fobilerden farklı olarak, belli bir travmaya dayanmadığı, sadece toplumsal çevrenin etkisiyle oluştuğu saptanan homofobi ve transfobi tedavi edilebilir zihinsel bozukluklar kategorisinde değerlendiriliyor.

yani onur’suz demokrasi olmaz, devrim diyorsan o hiç olmaz. bu hafta trans onur haftası, önemli etkinlikler var; pazara da trans onur yürüyüşü.  bir ucundan tutmak istersen, hâlâ şansın, hâlâ şansımız var yani, sevgili istanbullu okur.

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi