Otoriteye beyin karşı koymuyor

Otoriteye beyin karşı koymuyor
Otoriteye uymanın beyinle ilgili olduğunu belirten uzmanlar bu durumu değiştirme yollarını arıyor.

Çoğu insan, otoriteyi temsil eden kişilerin kendilerinden istediği davranış biçimini sergiler. Bu davranış biçimini benimsemeseler bile. Bunun nedeninin beyinle ilgili olduğu söyleniyor. Bilim insanları bu durumu değiştirme yollarını arıyor.

Zorlu bir durumda doğru olan şeyi yaptığımızı düşünürüz. Gerektiğinde patronumuza karşı çıkmak, birine karşı zorbalık uygulandığında karşısına dikilmek, yanlış olduğunu düşündüğümüz bir şeyi yapmayı reddetmek gibi. Tersi yönde baskı olsa bile, içten gelen bir ahlaki pusulanın bizi yönlendirdiğini düşünmek isteriz. 

Oysa çoğu insan otoriteye karşı gelme konusunda pek de iyi değildir. Bunun nedenini ortaya koyan yeni araştırmalar, beynimizin bu zorlu durumlarla nasıl başa çıkmaya çalıştığını ortaya koyuyor.

Hollanda Nöroloji Enstitüsü'nden sosyal nörolog Emilie Caspar'ın yaptığı deneylerde, gönüllü denekler birbirine elektrik şoku uyguladı.

Önce deneklerden 5-10 kuruş gibi cüzi bir para karşılığında bu şoku uygulamaları istendi. Bir deneğe, karşısındaki insana elektrik şoku uygulaması için 60 şans tanındığında bunların yarısında bunu yapmadıkları görüldü. Deneklerin yüzde 5-10'u ise bu 60 şansın hiçbirini kullanmak istemedi.

Daha sonra Caspar deneklerin başında durup şok uygulamalarını istediğinde ise daha önce bunu hiç yapmamış olanların da şok düğmesine bastığı görüldü. Deneklerin beyin aktivitesini gösteren taramalarda, Caspar emir verir vermez bu aktivitede değişim görülüyordu. Beyin, yapılan bu eylemin sonuçlarını değerlendirme konusunda daha az beceri gösterir hale geliyordu. Çoğu denekte, eylemlerinin sorumluluğu konusundaki algının gevşediği görülmüştü.

"450 DENEKTEN SADACE ÜÇ'Ü EMRE UYMAYI REDETTİ"

"450'yi aşkın denek üzerinde çalıştım. Sadece üç tanesi emirlere uymayı reddetti. Peki bu insanların diğerlerinden farkı neydi?" diye soruyor Caspar.  Kısmi beyin hasarı geçirmiş hastalar üzerinde yapılan çalışmalar bu soruya da kısmi cevap veriyor. Beynin alın kısmındaki en dış bölümü hasar görmüş insanların genel ortalamaya kıyasla emirlere uymaya çok daha yatkın olduğu görülmüştü. 
Amerikalı psikoloji doçenti Erik Asp'a göre, "Bu insanlar otoriteyi dinlemeye çok yatkınlık gösteriyor ve ondan şüphe duyma yetileri çok daha az gelişkin. Yani yetkili biri sizden bir başkasına zarar vermenizi istiyorsa bunu yapma ihtimaliniz daha yüksek."

"PROTESTO MERKEZİ"
Peki beynin bu bölgesinde ne var ki otoriteye karşı çıkmamızda etkili oluyor?
Bunu yanıtlamak için inancın özelliği ve nörolojik temeline dair felsefi konulara girmek gerekiyor. Bu konuda bilimsel bir konsensüs olmasa da Spinoza modeli etkili görülüyor. Buna göre, yeni bir fikri veya bilgiyi anlamak için beynimizin bir an için bile olsa ona tamamen inanması gerekiyor.

O anın ardından bu yeni bilgiye şüphe veya itirazla yaklaşabilirsiniz. Yani o andan sonra dönüp şüphelenmeye başlarsınız.
Asp'a göre alın korteksi bölgesinde sorunu olan hastalarda bu ikinci aşamada sorun baş gösteriyor. Yani otorite sahibinin söylediğini ikinci kez düşünmek yerine, duyduklarını doğru ve gerçek olarak algılıyorlar.

Alın korteksi eğer otoriteyi sorgulama yeteneğinin merkezi ise sağlıklı insanlarda bu yetiyi güçlendirmenin bir yolu olabilir. Asp, bu bölgenin esnekliğe sahip olduğuna ve değişime uğrayabileceğine, eleştirel düşünmenin en iyi yollarından birinin eğitim olduğuna inanıyor.

"DAVATA İNANÇ"
Davranışları belirleyen ikinci bir etken de var. Chester Üniversitesi'nde psikolog Megan Birney, otorite sahibi kişinin bir şey yapmamızı istediğinde bunun bir davaya hizmet edeceği inancına sahip olduğumuzu söylüyor. 
Birney, yaptığı bir deneyde, deneklerden ahlaki olarak yanlış olan bir şey yapmaları istendiğinde kaç kişinin itiraz ettiğini ölçmeye çalıştı. Deneklerin gösterilen fotoğraflardaki gruplara olumsuz bir tanım yüklemesi gerekiyordu. Başlangıçta gösterilen Naziler ve Ku Klux Klan gibi gruplar açısından bunu yapmak kolaydı. Ama ardından daha nötr grupların ve aile ve çocukların fotoğrafları gösterildi.
Bu tür zararsız insanlara negatif tanımlarda bulunmanın çoğu insan açısından duygusal olarak rahatsız edici bir durum olması öngörülüyordu ve çoğu deneyi bıraktı. Devam edenler ise önemli bir bilimsel araştırmaya katkıda bulundukları inancıyla sonuna kadar devam etmişti.

Deneyi yarıda bırakanlar daha sonra Birney ile irtibata geçip özür dilemiş, çalışmayı olumsuz etkilemediklerini umut ettiklerini belirtmiş, işbirliği yapmadıkları için suçluluk duymuşlardı.

"Böyle çatışmalı durumlarda kafanızda çelişkili sesler dolaşır. Bir yanınız onay verirken bir yanınız karşı çıkar. Hangisini daha doğru bulur, kişiliğinize uygun görürseniz o yönde hareket edersiniz," diyor Birney.
Kişiler kendilerini bir davaya ne kadar yakın hissediyorsa o zaman bu tehlikeli bir hal alabilir.
Mantıksal olarak, bir dönüm noktasına geldiğinizde yaptığınızın çok kötü bir şey olduğunu anlamanız beklenir. Ancak yaptığımız şeyin önemli ve değerli olduğuna inancımız güçlüyse, yani onun için her şeyi mubah görüyorsak bu nokta belirsizleşebilir ya da hiç ortaya çıkmayabilir.

Otoriteye karşı gelmenin cesaret, özgüven veya inatla ilgisi yoktur. Burada beyinde gerçekleşen işlemler ve bunların gerçekleştiği bölgeler kendisini göstermeye başlar. Tutumlarımızda çekeceğimiz sınırları belirlemede, bir davaya ne kadar bağlı olduğumuz etkeni önemli rol oynar.

Bu karmaşıklığı göz önünde bulundurduğumuzda, kişinin otoriteye riayet etmeme konusunda kendisini eğitmesi oldukça zor görünüyor. Ancak Caspar böyle bir eğitim programı üzerinde çalışıyor. 

"İnsanların direnmesini sağlamayı hedefliyorum. Orduda bile, askerlerin emirlere uyma zorunluluğu olduğu halde, yasal veya ahlaki olmayan emirleri reddetme hakları var. Önemli olan, emirleri yerine getirdikleri için sorumluluk duymayan insanların sorumlulukları konusunda daha fazla düşünmelerini sağlamak" diyor Caspar.
"İnsanların bu tür durumlarda daha fazla sorumluluk hissetmesini sağlayacak şekilde eğitilmesinin yollarını bulmak gerekiyor." (BBC TÜRKÇE)

Öne Çıkanlar