Prof. Onur Hamzaoğlu'na ilk duruşmada tahliye

Prof. Onur Hamzaoğlu'na ilk duruşmada tahliye
Beş aydır tutuklu bulunan HDK Eş Sözcüsü Onur Hamzaoğlu ile ESP Genel Başkan Vekili Fadime Çelebi hakkında tahliye kararı verildi.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Toplum ve Hekim Dergisi Editörü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu tutuklanmalarının ardından bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Ankara Adliyesi 11'inci Ağır Ceza Mahkeme Salonu'nda görülen duruşmaya çok sayıda demokratik kitle örgütü temsilcisi, milletvekilleri, Hamzaoğlu'nun meslektaşları ve akademisyenler katıldı.

Onur Hamzaoğlu ve ESP Genel Başkan Vekili Fadime Çelebi'nin tutuklu yargılandığı davanın duruşması kimlik tespitiyle başladı. Duruşmaya tutuksuz yargılanan Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi Eş Genel Başkanı Ahmet Kaya, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eşbaşkanları Naci Sönmez ve Özlem Eylem Tuncaeli, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkan Yardımcısı Hacer Özdemir ve Sosyalist Dayanışma Platformu Eş Sözcüsü Kezban Konukçu Kök de katıldı.

HAMZAOĞLU: DEVLETLER İNSANLARI AYIRMAYI BAŞARAMAMIŞTIR

İlk sözü alan ve HDK Eş Sözcüsü olduğu için yargılandığını belirten Hamzaoğlu, "Son dönem yargılamalarda deliller dikkate alınmamasına, kanaatler delil olarak kabul edilmesine rağmen, söyleyeceklerimin yazılı tarihe geçmesi için söz aldım" dedi.

Hamzaoğlu savunmasında şunları söyledi: "Devletlerin iktidar savaşları toprakları ayırmış, sınırlar var etmiş, ancak insanları ayırmayı başaramamıştır. Türkiye-Suriye sınır çizgisi bunun bir örneği. Yüzlerce Türkiye ve Suriye vatandaşının akrabaları sınırın diğer tarafındadır.

Ben bir hekimim ve halk sağlığı uzmanıyım. İnsanın doğal durumunun sağlıklı hali olduğunu biliyorum. Halk sağlığında, hastalıkla ilgilenmeden önce insanların temiz suya, yeterli yiyeceğe ulaşmasıyla uğraşırız. Savaşlarla sakatlıklar, göçler ve ekolojik sorunlar doğar ve bu bir halk sağlığı sorunudur. Saydığım bu sebeplerden dolayı savaş karşıtı bir açıklama yaptık.

Dünyada tek bir gün savaşsızlığı sağlayabilsek, on binlerce insanın ölmesini, on binlerce insanın sakat kalmasını önleyebiliriz. Yalnızca bu duruşma sırasında savaşlar dursa, her dakika yaşanan ölüm ve sakatlıkların durmasıyla on binlerce insanın hayatı kurtulur.

HDK NASIL KURULDU?

Türkiye'nin iki büyük sorunu var. Birincisi, yaşamak için çalışmak zorunda olan işçi ve emekçilerin emek sorunudur. Bir diğeri de Kürt sorunudur. Her iki sorunun çözümü için 2011 genel seçimlerine Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku ile girildi ve başarı elde edildi.

Daha sonra 40'tan fazla sivil toplum kuruluşu, yazar, akademisyen ile dernekler kanununa uygun olarak HDK kuruldu. Emekçilerin, göçmenlerin, sanatçıların, yaşam alanı tahrip edilenlerin, lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks bireylerin, tüm ezilenlerin uğradığı baskının karşısında bir araya gelmiştir HDK.

HDK, insan onuruna yaraşır bir yaşam kurmak için çalışan bir platformdur. 'Kürt sorunu siyasi olarak çözülsün, analar ağlamasın' açıklaması buna bir örnektir. HDK, Türkiye halklarının ortak geleceğinin kurulmasını sağlayabilecek bir zemindir.

'YENİ NESİLLERİN REFAH SEVİYESİ DAHA DÜŞÜK'

Sanayi devriminden bu yana süren refah seviyesinin artışı kesiliyor, artık yeni nesillerin refah seviyesi önceki nesillerden daha düşük. Patronlar her zaman olduğu gibi krizin faturasını yaşamak için çalışmak zorunda olanlara çıkarıyor.

Bir önceki bölümde kapitalist krizin etkilerini gördük. Şimdi bu krizin ülkemizdeki etkilerini görelim. Türkiyede kişi başına düşen gelir büyük bir oranda azaldı, son üç ayda Türk Lirası yüzde 27 değer kaybetti.

'ÜÇ KEZ DEVLETLE TERS DÜŞTÜM'

Dincilik, ırkçılık, milliyetçilik ve aydınlanma karşıtlığı ile Türkiye gündemi yönetilmeye çalışılıyor. İktidar kendi doğrularını tanımlıyor. Profesör olmayanların rektör olabilmesi sağlanıyor, birkaç gün sonra bu karar kaldırılıyor.

Hakikatı göstermek isterken üç kez devletle ters düştüm; Dilovası'nda, Kürt sorununda ve Afrin savaşında. Hava kirliliği Türkiye'de 56 birimken, bu değer Dünya Sağlık Örgütü'nün sınırına göre üç kat fazladır. Hangi hakla, kimin adına, kimin çıkarına bu mevzuat var.

Hakikati söyledim, hâlâ da hakikati söylemeye devam ediyorum. Dilovası'nda işlenen suça karşı çıktım. Geri adım atmadım. Başıma gelmeyen kalmadı.

'DEVLETİN DOĞRUSU NE OLURSA OLSUN HAKİKAT BUDUR'

İkinci olarak, 'her insanın barış içinde yaşama hakkı vardır ve bu hak, devletin birincil olarak koruması gereken haklardandır' dediğim için benimle birlikte 400'ü aşkın akademisyen işlerinden edildi ve baskılar devam ediyor.

Son olarak yine devletin doğrusu ile hakikat taban tabana çelişmektedir: Bir devletin başka bir devletin topraklarına o devletin rızası hilafına girmesi, amaç ne olursa olsun işgal olarak tanımlanmaktadır. Devletin doğrusu ne olursa olsun hakikat budur.

'TUTUKLULUĞUM BENİM İÇİN ÇOKTAN AĞIR CEZAYA DÖNÜŞTÜ'

Hukuki kararlar en az yasalar kadar akla ve toplum vicdanına uygun olmalıdır. Bir metin ancak içerdiği kelimelerle değerlendirilebilir, içermediği kelimelerin ileri sürülmesi hukuksuzluktur, art niyettir.

TTB'nin 1989'dan beri her yıl katıldığım kongresine, dayanışmanın her çarşamba düzenlediği toplantılara katılamadım, akademik makalelerimi tamamlayamıyorum, akademik çalışmalarımı sürdüremiyorum.

Siz bunları telafi edilebilir bulabilirsiniz. Ben tutukluyken annem yaşamını yitirdi. Ona son bir kez teşekkür edemedim. Strese bağlı olduğunu bildiğimiz bir hastalıktan dolayı, ben gözaltına alındıktan sonra 85 gün yoğun bakımda yattı. Tutukluluğum benim için çoktan ağır cezaya dönüştürülmüş oldu.

Savaş bir halk sağlığı sorunudur. Barış insan olmanın, insan kalmanın gereğidir. Ben insan kalmak istiyorum, tüm dostlarım gibi. Şu sözleri alıntılayarak bitirmek istiyorum: 'Hakikati bulan, başkaları farklı düşünüyor diye, onu haykırmaktan çekiniyorsa, hem budaladır hem de alçaktır.'

'DELİLLER MAKALELERİM VE YAZILARIM'

Hamzaoğlu savunmasını tamamladıktan sonra hakim, delillerle ilgili beyanını sordu. Hamzaoğlu, bu soruya "Delil olarak sunulanlar yalnızca makalelerim, gazete köşe yazılarım, savaş karşıtı yazılarım ve Gırgır, Leman ve Penguen dergilerinin kapak sayfalarıdır" yanıtını verdi.

'5 BİN YIL CEZA DA VERİLSE BARIŞ DİYECEĞİM'

Öğle arasından sonra duruşma diğer sanıkların savunmalarıyla devam etti. 5 aydır tutuklu bulunan Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkan Vekili Fadime Çelebi de savunmasını yaptı. Çelebi, "Afrin operasyonuna yönelik basın toplantısı yaptık. Barış dediğimiz için yargılamıyoruz. Değil 5 ay, 5 bin yıl da verilse barış talebini dillendireceğim. Bunun suç olduğunu düşünmüyorum. Beraatimi talep ediyorum" dedi. 

SODAP Eş Sözcüsü Kezban Konukçu Kök de yargılanmanın usulsüz olduğunu belirterek adli kontrol şartının kaldırılmasını istedi. Kök davanın da düşmesi gerektiğini belirtti.

SAVCI TUTUKLULUĞUN DEVAMINI İSTEDİ

Ardından iddia makamı dosya kapsamında yargılanıp milletvekilli seçilen Gülistan Kılıç Koçyiğit, Serpil Kemalbay, Musa Piroğlu ve Tülay Hatimoğulları’na dair yargılamanın durdurulması talebine ilişkin milletvekili olup olmadıklarının TBMM’ye sorulması yönünde mütalaa verdi.

Savcılık mevcut delil durumu gerekçesiyle tutuklu yargılınan Hamzaoğlu ve Çelebi’nin tutukluluk hallerinin devamına dair mütaala verdi.

TAHLİYE EDİLDİLER

Mahkeme tutuklu yargılanan Hamzaoğlu ve Çelebi’nin tahliyesine karar verdi.

'TERÖR ÖRGÜTÜ PROPAGANDASI' SUÇLAMASIYLA YARGILANIYORLAR

11 isim Afrin harekatının ardından Ankara'da yapılan basın açıklaması nedeniyle 'Halkı kin ve düşmanlığa alanen tahrik etme, terör örgütü propagandası yapmak' suçlamasıyla yargılanıyor.

Öne Çıkanlar