Seçimde Adalet İttifakı

Çoğunluğu muhafazakâr olan bu seçmen kitlesini de silkeleyecek ve tüm renkleriyle çoğulcu toplumu taşıyacak en uygun söylem ve sloganın ‘Adalet İttifakı’ olabileceğini söyleyebilirim.

İktidarın ne durumda olduğunu, toplumu nerelere kadar gerilettiğini herkes hissettiği için artık uzun cümlelerle, çok anlatma ihtiyacı kalmadı. En son sırf "çocuklar ölmesin!" dediği için kucağında 8 aylık bebeğiyle cezaevine gönderilen ‘Ayşe Öğretmen’ fotoğrafı zaten her şeyi özetleyen bir dram.

Şimdi baskın seçim gürültüsüne kapıldık ve herkes haklı olarak muhalefetin ne yapacağını merak ediyor. Ana muhalefetin İYİ hamlesi, desiseli iktidar cenahı hariç her taraftan puan topladı ama özellikle ‘dokunulmazlıklar’ konusunda iktidarın değirmenine su taşıyan CHP’nin kasıtlı olarak kriminalize edilen ‘HDP’yle uzlaşı sağlayıp samimiyet sınavından tez zamanda geçmesi şart! Yine İYİ Parti’nin MHP’den ne kadar iyi olduğunu gösterecek yeni ve iyi söylemlere ihtiyaç var.

Sandık ve oy güvenliğinde de muhalefetin ortak hareket etmesi ortak aday belirlemek kadar önemli ve kaçınılmaz bir görevdir ama şimdi asıl mesele muhalefetin şu soruları kısa sürede doğru cevaplamasıdır:

Seçime her parti kendi adayıyla mı yoksa ortak adayla mı girecek?

Birinci tura mı yoksa ikinci tura mı ortak adayla girilecek?

Ortak adayın sloganı ne olacak?

Yani bir ortak aday olacağı kesin! Peki bu aday kim olacak?

Öncelikle bağımsız adaylar da dahil her partinin kendi adayıyla seçime girmesinin parti kadrolarında ve seçim yorgunu toplumda pozitif bir etki, bir sinerji oluşturacağı kesin.

İkincisi; siyasal etik açısından da her partinin kendi adayıyla maratona katılması daha yerinde katılımcı bir tavırdır. Farklı farklı kesimlerden bir hayli mağdur ve mazlumun olduğu çoğulcu toplumumuz hangi adaya ne kadar iltifat edecek, hangi adaya ne kadar kredi sunacak önce bunun bir görülmesi gerekir.

Mesela; demokrasi ve barış yolunda bedel ödemiş, hem sağa hem sola hitap edebilmiş ve şiddeti ilkesel olarak reddetmiş ‘Müslüman Solcu’ Demirtaş’a halkların ne kadar vefa gösterip sahip çıkabileceği bir test edilmelidir. Araştırma şirketlerinin verilerine göre serbest ve eşit  rekabet koşullarının olmadığı böyle bir ortamda bile Demirtaş’ın oy oranı yüzde 15’tir. HDP’nin de bu durumu iyi okuduğunu varsayıyorum.

Sempatik kişiliğiyle Abdullah Gül’ün olup biten bunca vahim olayda suskun kaldığı uzun sürece rağmen karizmasının değer kaybı yaşayıp yaşamadığı da test edilmelidir. Akşener’in de toplumdaki karşılığı ölçülmelidir. Tüm bunlar birinci turda belli olacaktır. En azından Gül’ün kendisini ‘çok seven’ 50 vekille önce Saadet’e geçmesi daha şık olacaktır. Bunu yapmadığı zaman tüm avantajlarıyla beraber Gül’den, nice emeklerle pişirilip hazırlanan baklavanın tabir-i caizse ‘bedava’ olarak önüne konulmasını etik bulmaması beklenir. Tabi ki ortak adayın sadece kendi tabanında sevilip sayılan bir aday olması gerekli fakat yeterli değildir. O’nun kutuplaştırıcı, gergin ortamı yumuşatacak, diğer mahalle sakinlerine de hitap edip oy alabilecek bir dile ve donanıma sahip olması istenen aday profilidir. Şöyle yapılsa yeridir:

Birinci turda en fazla oy alan adayın diğer bağımsız veya partili adaylarca ikinci turda ‘ortak aday’ olarak desteklenmesi hem etik hem de şık olandır. Hatta haklarından ferağat edecek adayların statülerinin de önceden şeffaf bir uzlaşıyla tespit edilmesi tartışmaları bitirecek, şaibelerden uzak, herkesi tatmin edecek elzem bir stratejidir.

Sonuçta Türkiye toplumunun belirgin bir kesiminin olup bitenlere duyarsız, ilgisiz ve apolitik olduğunu biliyoruz. Yine kimlik siyasetinden, yalan siyasetten ve siyasal figürlerden umudunu kesmiş gri alanda bulunan ciddi bir seçmen kitlesi gerçeği var önümüzde. Muhalefetin bu kesimleri de (tabiri yerinde ise) politize edecek bir üslup, slogan ve söyleme ihtiyacı vardır. Çoğunluğu muhafazakâr olan bu seçmen kitlesini de silkeleyecek ve tüm renkleriyle çoğulcu toplumu taşıyacak en uygun söylem ve(ya) sloganın ‘Adalet İttifakı’ olabileceğini söyleyebilirim.

Evet; sağcısı-solcusu, liberali-demokratı-milliyetçisi, Alevisi-Sünnisi, Kürdü-Türkü, Şafiisi-Hanefisi, bayı-bayanı, Müslimi-Ğayr-ımüslimi-dinsizi ve muhalifi-muktediri ile toplumun tüm farklı kesimlerini bir arada, ortak bir paydada buluşturabilecek en kapsayıcı ve en cazip kavram ‘Adalet İttifakı’dır. Halkların kültürel dokusuna, sosyal psikolojisine hitap eden böyle samimi bir ittifaka toplumun yoğun ilgi gösterip, kucak açacağı kesindir. Peyğamberleri, İslâm ve Atina filozoflarını birleştiren en büyük erdem adalet olmazsa olmaz ilkesinin yanında ‘Adalet İtttifakı’nın ajandasına OHAL’in kaldırılması, yargının bağımsızlığı, güçler ayrılığı gibi ilkeleri de eklemek gerekiyor.

Bu ilkelerle, haklılık, samimiyet ve özveri ile içi dolu olan ‘Adalet İttifakı’nın, güç ve cazibesine ‘Cumhur İttifakı’nın yetişip yetişmediğini seçimde toplumun göstereceği teveccüh belirleyecektir.

Seçim sonucunda adaleti görmediğimiz takdirde daha nice Ayşe Öğretmen vakası yaşamaya namzet bir toplumla aynı gemide seyahat etmeye devam edeceğiz!

"Bir şey daha demek istiyorum, kusura bakmayın. Ben, öğretmenim. Öğrencilerini terk eden öğretmenlere seslenmek istiyorum. Bir daha oralara nasıl dönecekler, o tertemiz çocukların gözlerinin içine bir daha nasıl bakacaklar. Ben konuşamıyorum, gerçekten. Burada yaşananlar ekranlardan, medyadan çok farklı aktarılıyor. Yani gerçekten konuşamıyorum, sessiz kalmayın. İnsan olarak biraz daha hassasiyetle yaklaşın. Görün duyurun artık, bize elverin. Yazık insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın. Söyleyeceklerim bu kadar. Çok teşekkür ederim."

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi