SIKILDIK biraz hafif kalmadı mı?

Başkanlığını -öyle ya da böyle- garantileyecek son adımı atmaya bu kadar az kalmışken seçim sonucuna bakıp boyun mu eğecek? ‘Yüce milletim böyle buyurdu, ben çekileyim’ mi diyecek?

İktidarın yönetim biçimi, söylemi ve bundan sonra yapabileceklerine karşı çıkan herkes, moral üstünlüğü uzun zaman sonra ele geçirmenin tatlı özgüvenine kapıldı...

Nasıl kapılmasın? Neredeyse iki yıldır OHAL’le yönetilen, biraz daha geriye gidersek 2013’ten bu yana giderek ağırlaşan baskı, şiddet, hukuksuzluk ve nefret ortamında boğulan toplum, nefes almaya hasret. En sıradan, masum sözcük bile umut dalgası yaratıyor.

Seçim anketleri, Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyan muhalif isimlerin söylemi ve enerjisi, hatta Erdoğan’ın bizzat ve peş peşe muhalefete hediye ettiği sloganlara bakınca ‘rüzgar döndü’ diyenler çoğaldı.

Üstelik Cumhurbaşkanı her zamankinden daha yalnız, daha çökkün, daha kırılgan, hatta ilk kez savunmada görünüyor...

Peki üst üste gelen dil sürçmeleri, gerçekten dil sürçmesi mi? ‘TAMAMSA ÇEKİLİRİM’in hemen ardından ‘GENÇLER SIKILDINIZ MI’ demesi şanssızlıkla, muktedirin içinde bulunduğu ruh haliyle açıklanabilir mi?

Görünen o. Bir de bilinen var. O da 16 yıllık AKP iktidarının ve Erdoğan siyasetinin evrildiği nokta.

BEŞTEPE’DE NELERİN HAZIRLIĞI YAPILIYOR?

Şahsen ‘çekilmenin altyapısını hazırlıyor’ şeklindeki yorumları naif buluyorum. Erdoğan yüzdü, yüzdü sonuna geldi... Başkanlığını -öyle ya da böyle- garantileyecek son adımı atmaya bu kadar az kalmışken seçim sonucuna bakıp boyun mu eğecek? ‘Yüce milletim böyle buyurdu, ben çekileyim’ mi diyecek?

Değerli akademisyen Çetin Gürer, pazar günkü yazısında en önemli soruyu sormuş: ‘Ya Erdoğan iktidarı bırakmıyorum derse?’.

Gürer, her seçim döneminde tüm enerji, umut, hesapların maalesef sadece sandıklara bağlandığına dikkat çekerek şöyle diyor:
"Umut, olumlu hayaller ve olumlu sonuçlar üzerine bina ediliyor. Oysa bu Türkiye’nin mevcut politik gerçekleriyle çok da uyumlu değil. Bu koşullar altında yapılabilecek en iyi şey, en kötü senaryo üzerine kafa yorup stratejiler belirlemek olmalı. Daha da önemlisi ve somut düşünülmesi gereken şey şu: Erdoğan, kaybetmesine rağmen iktidardan çekilmezse muhalefet olarak ne yapacağız? Muhalefetin buna karşı etkili planları hali hazırda var mı yoksa sabırla Erdoğan’ın kendi kendine ikna olup iktidarı bırakması mı beklenecek?’’

Muhalifler, sanki özgür (normal) bir ülkede yaşarmışcasına seçime hazırlansın, sosyal medya heştegleriyle oyalanadursun...

Kimbilir nelerin hazırlığı yapılıyor Beştepe’de. Planları, sadece ‘seçim güvenliği’ yani hile ve hurda çerçevesinde düşünmek, eksik kalır.

AT BU DEFA NEREYE GEÇECEK?

Biraz geriye çekilip bakın, 7 Haziran 2015’ten bu yana neler yaşandı... Neler yaşatıldı, bu ülkede daha fazla demokrasi isteyenlere... Tek adam rejimini inşa etmek için neler yapıldı.

SIKILDIK, tüm bunların karşısında ancak Hollywood tadında bir espri olabilir. Tepki denemez.
Sıkıldık ne kelime, öldük.

Özgürlüklerimizden olduk.

Adaletin ne demek olduğunu unuttuk.

Barış demenin suç olmasına bile alıştrıldık.

Madden, manen fakirleştik.

Suyundan ağacına, toprağından tarihi mekanlarına, beyin gücünden eşitlik mücadelesine neler, neler kaybettik...

Diyeceksiniz ki ne olursa olsun, umuda ihtiyacımız var. Tam psikolojik üstünlüğü elde etmişken, moral bozmak niye?

Maksadım ne felaket telallığı yapmak, ne de muktedire gereğinden fazla önem atfetmek. TAMAM’ı da, SIKILDIK’ı da önemsiyorum, iktidarın tepkilerinden rahatsızlık yarattığını düşünüyorum.

Bu noktada ‘yetmez evet ama evet’: Umutlanmak, gerçekçi, hazırlıklı olmaya engel olmamalı.
OHAL’de referanduma gittik. Ne oldu? ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’. OHAL’de başkan ve Meclis’i oyluyoruz. Oyumuza sahip çıkacağız, başka çare yok.

Diyelim ki hesap tuttu. Peki atı kim alacak? Ve bu defa nereye geçmeye kalkacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi