Siyasîlerin orucu

Özellikle iktidardaki siyaset sınıfının oruçla girdikleri imtihanlarını kaybetme olasılıkları çok yüksek. Çünkü oruçlu siyasilerin Din’i, Ramazan’ı siyasete alet etmemeleri gerekiyor.

Farsça’dan gelme bir kelime olan orucun Arapça karşılığı ‘savm-siyam’ olup ‘kendini frenleme, kendini tutma, yapmama’ anlamlarına gelir.

"Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yiyin, için sonra geceye kadar orucu tam tutun." (Bakara: 187)

İslamiyet’in temel ibadetlerinden olan Ramazan orucunda Müslümanlar, tan yerinin ağarmasından akşama kadar yeme-içmeyi terk edip nefsin arzu ve tutkularından kendilerini uzak tutacaklar.

Ama bir de hz. Muhammed’in şu ikazı vardır:

"Yalan sözü ve sahtekârlığı terk etmeyen kimsenin yeme, içmesini terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur." (Buhari, Savm 8)

Yani herkes ama özellikle tüccarlar müşteriyi, tüketiciyi kazıklayacak söz ve davranışlarını terk etmedikleri müddetçe oruçla hedeflenen ‘şükür eden kul, takvalı insan’ derecesine ulaşamazlar.

Yine herkes ‘iyilik ve güzellikte yardımlaşacak’ ama özellikle zenginler empati yapıp ‘zekât, sadaka ve karşılıksız borç verme’ gibi yardımlaşma kurumlarını aktif hale getirerek fakirlerin yardımına koşmadıkları müddetçe;

İşverenler de işçilerin alınterlerinin karşılığını geciktirmeksizin ve tam olarak vermedikleri müddetçe orucun manasını içselleştirmekten uzak kalmış, kendilerini aç ve susuz bırakmakla yetinmiş olurlar.

Şu bir gerçek ki bu yılın en zor orucunu tutacak toplumsal kesim ehl-i siyaset yani siyasetle uğraşan siyasîler olacaktır. Tabi ki tutabilirlerse en büyük sevabı da onlar hak edecektir! Çünkü önlerinde çok zorlu geçecek bir seçim maratonu var ve kimilerine göre bu seçim bir abartı barındırsa da varlık-yokluk meselesi! İş böyle pazarlanınca adaylar bu mübarek Ramazan’da maneviyata yönelmek yerine seçmeni de kendileriyle birlikte yorup ciddi bir efor harcayacaklar; ne kadar yapacakları belirsiz seçim vaadleri, esnaf ziyaretleri, bildiriler, demeçler, reklam(lı)sız iftar yemekleri, propaganda(lı)sız Teravih ve Cuma namazları, mitingten mitinge koşmalar derken sürekli boğaz patlatacaklar. Yemeyi, içmeyi ve cinsel yaşamı öteleyip kendilerini tutacakları kesin gibi ama tuttukları oruçlarının sahihliği için bu yeterli midir?

Tüm siyasetle uğraşanlar için geçerli ama özellikle iktidardaki siyaset sınıfının oruçla girdikleri imtihanlarını kaybetme olasılıkları çok yüksek. Çünkü oruçlu siyasilerin en başta Din’i, Ramazan’ı siyasete alet etmemeleri gerekiyor. Dahası; kul hakkı yememeleri farzdır. Devletin imkânlarını yani zekâta muhtaç hale gelmiş fakir vatandaşının vergilerini seçim etkinliklerinde çar-çur edemezler. Rakiplerine hile yapamazlar, oy hırsızlığına tenezzül edemezler, çalıp çırpamaz, demagoji ve cerbezeyle halklarını kandıramazlar.

İş bunlarla bitmiyor; ülkede olup bitenlerden, cezaevlerindeki zulüm ve işkencelerden sorumludur muktedirler. İcraatları zulüm kokmayacak, adîl ve şeffaf olacaklar. Kendi rahatları için başkaların rahatını bozmayacaklar. Birinci saraydaki israfa daha tevbe etmeden zam şampiyonu ülkede ikinci lüks bir saraya tevessül etmeyecekler. Boğazımızdan geçenler yetmedi ciğerimize giren oksijenimize de göz dikip bir kırk bin daha yeşil ağacımızı kesmeyecekler!

Yine kendilerini tutmayı becerecek oruç tutanlar; eleştirilere tahammül edecekler, öyle sinirlenip bağırıp çağırmakla gazetecilere ve aydınlara fırça atmak yok! Kameralar önünde İsrail’e atıştırıp tutuşturup sonra da kimselere çaktırmadan en önemli askeri ve ticari antlaşmaları imzalayamazlar. Hele hele yanlış ve haksız antlaşmaların iptali için meclise verilen önergelerin haklılıklarını irdelemeden sadece sayısal çokluklarına dayanarak reddedemezler. En önemlisi muhalefetiyle, iktidarıyla siyasîlerin konuştukları her söz doğru olmak zorunda ve yalan söyleyemezler…

Tabi bazılarımız hemen diyebilirler ki: "Ramazan’ı anladık da ya sonrası?" Şunu hatırlatmakta fayda var. Ramazan Ayı tüm senenin model zaman dilimi olup inananlardan istenilen diğer on bir ayın da bu aya benzetilmesidir. Yoksa yılın sadece bir ayını ‘melek’ gibi geçirip diğer aylarını da ‘kurt, yılan ve ayı’ gibi geçirmek Ramazanın ve ondaki orucun hikmetlerini anlamamak demektir.

Özetle bizden istenen; model ay Ramazan’ın ahlâk ve yaşamını on bir aya taşımaktır on bir aydaki verimsizlik ve çürümüşlüğünü model aya bulaştırmak değil!

Anlaşılan Ramazan orucunu tutmak öyle sanıldığı gibi kolay bir iş değil. Bu zorluğu görerek sakın oruç tutmamazlık etmeyin. Siz bilirsiniz ama yine de söyleyeyim; halk oruç tutmayana oy vermez! En iyisi gelin tuttuğumuz orucun şekil ve anlam sahihliği için ğayret gösterelim.

"Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki takvâya erersiniz." (Bakara; 183)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi