Koray Düzgören

Koray Düzgören

Son çare: Kandil, kurtar bizi!

İktidar, 24 Haziran'da kendilerini bekleyen olası seçim yenilgisini ancak Kandil'e operasyon yaparak önleyebileceğini zannederek savaş ilanına hazırlanıyor.

Daha önce bir yazımızda sormuştuk:

"Erdoğan'ın A-B-C planları savaş olmasın?" demiştik.

"Özel birliklerin aylar önce Irak sınırını 20 kilometre kadar geçerek  Kandil'i hedefleyen üsler, geçici karakollar kurmasının sebebi, 24 Haziran seçimlerine yönelik bir operasyonun habercisi mi?" diye de devam etmiştik.

Şimdi AKP'nin ve Erdoğan'ın bir düşüş eğilimine girmesiyle bu hikayenin gerçek olduğuna ilişkin açıklamalar, belirtiler somutlaşmaya başladı.

Saray'ın gazeteleri, iktidarın sözcüleri açıkça Kandil'e bayrak dikme operasyonundan söz ediyor.

Saray'ın yazarları, "O bayrak 24 Haziran'a kadar Kandil'e dikilir" diye haykırıyor. Hükümet sözcüsü Bekir Bozdağ, Kandil operasyonu her an olabilir diye mesajlar veriyor. Dışişleri Bakanı daha da ileri gidiyor. Minbiç'ten girip Kandil'den çıkıyor.

Söylenen şey savaş.

Kandil'e bayrak dikerek ya da bayrak diktiklerini ellerindeki medya organlarıyla duyurarak, kabaracak ulusal duygularla ve hamaset atmosferiyle seçimi kazanabileceklerini hesap ediyorlar.

PKK ile savaş derken Kürtlerle topyekün savaşa dönüşebilecek bir operasyondan söz ediyorlar.

"Kandil'e bayrak dikmek" diye tanımladıkları şey PKK'nin tümüyle tasfiye edilmesi.  

Sri Lanka'da Tamil Kaplanları'nın yok edilişiyle sonuçlanan imha sürecine öykünüyorlar.

Öykünüyorlar ama, Mart ayından bu yana özel birliklerden, paralı askerlerden oluşan binlerce askerle ve büyük teknolojik destekle sürdürülen operasyonlara rağmen sınırın Irak tarafında 20 kilometre ilerleyebildikleri de bir gerçek.

PKK güçlerinin bu operasyona karşı sert bir karşılık verdiğine ilişkin haberler geliyor.

BAYRAK DİKECEKLERİ KANDİL NASIL BİR YER?

Bayrak dikeceklerini söyledikleri Kandil ise en az 100 kilometre ötede.

Nasılsa kimse o bölgenin coğrafi şartlarını bilmediği için de afaki hedeflerden söz edip, şimdiden kahramanlık hikayeleri yazıyorlar.

Oysa Kandil diye bir dağ mevcut değil.

Kandil, çok geniş bir alana yayılmış dağlar silsilesine, dağlık bölgeye verilen ad.

Doğu tarafları İran sınırının içinde kalan ve yüksekliği üç bin beş yüz metreye kadar varan tepelerden, derin vadilerden oluşan benzeri olmayan bir coğrafya.

Kuzeyden güneye yaklaşık 100 km boyunda, batıdan doğuya yaklaşık 50 kilometre enindeki dağlık bölge Irak ve İran sınırı boyunca uzanan Zagros sıra dağlarının bir bölümünü oluşturuyor.

İşte bu bölgeye ve çevresindeki diğer alanlara yerleşmiş olan PKK'ye yönelik bir operasyondan söz ediliyor.
Tabii bayrağı nereye dikeceklerini bilmiyoruz!

Bu geniş coğrafyanın herhangi bir kayalığına ya da tepesine dikilebilir.

İşin o tarafını, yani bunu başarıp başaramayacaklarını bilemeyiz. Yalnız 1986'dan bu yana neredeyse 25 sınır ötesi harekat yapıldığını hatırlatalım. Sıcak takipler vb. operasyonları da sayarsak bu sayı daha da artıyor.

Netice ortada. Türkiye NATO'nun ikinci büyük ordusuna sahip olduğu halde PKK'yi ortadan kaldırmayı başaramadı.

Çünkü Türkiye bu meseleyi hep sadece bir terör meselesi olarak gördü. Kürt sorununu çözüp, Türkiye'de demokrasinin kökleşmesini sağlayacak adımlar atmak istemedi.  

Zaman zaman çözmek istermiş gibi yaparak bazı yetersiz adımlar attığı oldu.

Ama her seferinde savaş konseptine dönerek meseleyi şiddet uygulayarak çözmeye çalıştı.

İMRALI SÜRECİ VE SAVAŞ POLİTİKASINA DÖNÜŞ

2013-2015 arasındaki İmralı sürecinde de AKP ve devlet sorunu çözmek istermiş gibi yaptı. Ama asıl amaç PKK'nin önce ülke içindeki faaliyetlerine son vermesini sağlamak, sonra da tasfiye etmekti.

Barış süreci de denilen eylemsizlik sürecine rağmen özellikle Kürt bölgelerinde çok sayıda kalekol ve karakol inşaatlarına devam edildi. Bir yandan barıştan söz edilirken bir yandan da savaşa hazırlanıldı.

AKP sorunun barışçı çözümü için adım atmak istemedi. Erdoğan sürece son vererek savaş politikalarına dönmeye karar verdi.

Çünkü AKP, devlet içindeki militarist güçlerle iktidarı sürdürme karşılığında PKK'yle denilerek Kürtlerle savaş politikasını benimsedi. AKP-Devlet Koalisyonu, daha önceki denemelerin başarısız olmasına karşılık bu son savaşta yeni silahlara sahip olmanın da verdiği güvenle PKK'nin imha edilebileceği inancındaydı.

Özellikle Suriye iç savaşında Kürt güçlerinin PKK'nin da desteği ile sağladığı başarılardan sonra Kandil'e operasyon düşüncesi yeniden acilen gündeme getirildi.

Devlet PKK'yi bitirerek Kürt sorununu kökünden halledeceğini zannederken AKP de bu sayede iktidarını güçlendireceğini düşünüyordu.

Günümüze gelinceye kadar bu anlayış değişmedi.

Ancak bu seçim sürecinde gelişmeler farklı.

16 yıl sonra hem Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimini hem de AKP iktidarı MHP ile ittifak yaptığı halde Meclis seçimini kaybedebilir. Kamuoyu yoklamaları ve seçim kampanyalarındaki genel hava çok değişik.

Erdoğan'a destek giderek azalıyor. Ekonomik kriz bütün ağırlığı ile seçmenin yakasına yapışmış durumda. İktidar bazı seçim rüşvetleri verse de düşüşü engelleyemiyor.

Geriye bir tek savaş seçeneği kalıyor.

Böylece 24 Haziran'da kendilerini bekleyen olası seçim yenilgisini, hatta hezimetini ancak bu şekilde, Kandil'e operasyon yaparak ve PKK'yi bitirerek önleyebileceklerini düşünüyorlar.

Aslında bu gidişi daha önceden gördükleri için askeri aylar öncesinden böyle bir operasyona hazırladıkları anlaşılıyor. Durumu kritik gördükleri an askeri Kandil'e bayrak dikmeye göndermek için tereddüt etmeyeceklerdi.

Şimdi kendilerine en yakın kamuoyu araştırma şirketleri bile Erdoğan'ın birinci turda seçimi kazanamayacağını, Meclis seçiminde ise çoğunluğu kaybedebileceğini söylemeye başladı.

Tam bu noktada Saray'ın yazarları ve iktidarın sözcüleri Kandil'e bayrak dikme edebiyatına hız verdiler.

İktidar hırsı uğruna ülkeyi savaşa sürüklemeyi göze alıyorlar.

Zannediyorlar ki Kandil'e bayrak dikerlerse seçim yenilgisini engelleyebilecekler.

Ama bu sefer savaş çığırtkanlığı ve milliyetçi hamaset sökmeyecek.

Afrin'nin işgalini de oya tahvil etmeye çalıştılar, olmadı.

Bu da işe yaramayacak. Savaş ve kanı oya tahvil edemeyecekler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi