Sorumlular kayıp gazeteciler tutuklu

Sorumlular kayıp gazeteciler tutuklu
'Medyadaki dayanışmayı kırmak için Babıali dağıtıldı' derlerdi meslek büyükleri, Çağlayan Adliyesi şimdilerde her kesimden gazeteciyi bir araya getiriyor.

Fatma YÖRÜR


ARTI GERÇEK- İstanbu'da 25. Ağır Ceza Mahkeme salonundayız. Ağır Ceza’da yargılanan gazetecilerden biri oturuyor öbürü kalkıyor.

On yıllara yayılan bir devlet yapılanmasında, yüzlerce insanın hayatına mal olan bir darbe girişiminden sonra onüç ay tutuklu yargılanan gazeteciler, muhabirler, yazarlar darbe yapmakla suçlanıyor ve saatlerce tek tek yaptıkları yurtdışı seyahatlerini, hangi gazeteciyle neden telefonla görüştüklerini anlatıyorlar.

'Ben gazeteciyim'le başlıyor cümleler. Sonra HTS kayıtlarına yansıyan telefon trafiklerini tek tek anlatıyorlar. "Cengiz Çandar'la görüştüm çünkü... Fehim Işık'la görüştüm çünkü... kayınvalidemle görüştüm çünkü..." uzayıp gidiyor.

İçinde bulunduğum sürreal duruma yabancılaşırken, kendimi Mehmet Ali Birant belgeselinde gibi hissediyorum. Ekran ana görüntüde kürsüde savunma yapan gazeteciler varken, şeffaf bantlarla anayasa maddeleri geçiyor sanki ekrandan: Seyahat etme hürriyeti, basın özgürlüğü, iletişim kurma hakkı…. gibi.

Gazetecilik eğitimi aldığım üniversite sıralarına gidiyorum. Kürsüdeki hoca "Gazeteci haber kaynağını açıklamak zorunda değildir." diyor.

Sonra belgeselde yönetmen adeta 1980’ler TRT radyodan şu sözleri veriyor, "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekten…"

BABI-ALİ BİTTİ GAZETECİLER ŞİMDİ ÇAĞLAYAN'DA BİR ARADA

13 kişi arasında hemen her medya organından gazeteciler var, Zaman Gazetesi’nden Türk Solu’na, Haber Türk’ten Yeni Şafak’a, Bugün Gazetesi’nden TRT’ye gazeteciler bir arada yargılanıyor, ‘darbenin medya yapılanması’ olarak.

"Medyadaki dayanışmayı kırmak için Babıali dağıtıldı. Tüm basın kuruluşları bir yerlere savruldu." derlerdi meslek büyükleri, Çağlayan şimdilerde her kesimden gazeteciyi biraraya getiriyor.

Tutuklu yakınlarının profili de birbirinden tamamen farklı, ortak görüşleri ise 'davanın hedef saptırmak amacı taşıdığı'.

Sanık yakınları küçük mahkeme salonuna girip yakınlarını görebilmek için zaman zaman bir birbirleriyle yarışıyor, zaman zaman dayanışma gösteriyor. TRT çalışanı yakını, yerine göre kalkıp sandalye boşaltıp, Türk Solu yazarı yakınına yer veriyor. Orada herkes ‘sanık yakını’. Kimi zaman kahkahalar yükseliyor, kimi zaman gözyaşlarıyla duruşma salonu terk ediliyor. Salondakilerin ruh hali karmakarışık.

Her yaştan çocuk duruşma salonunda babasını, dayısını ya da abisini dinliyor. Bir sanık yakını küçük kız "En güzel savunmayı Atilla Taş yaptı" derken bir başkası anneannesinin dizinde uyuya kalıyor, bebeği izleyici sıralarında.

Sevim Tural, Gökçe Fırat Çulhaoğlu annesi, duruşma arasında tutuklu yargılanan Çulhaoğlu’nun koşullarını soruyorum. ‘Oğlum koşullarla dalga geçiyor’ diyor anne,

"Gökçe ilk tutukluluğunda bizlere şikayet etmedi ‘şartlarımız iyi’ dedi. İçerde yazıyorum’ dedi. Sonra biliyorsunuz 31 Mart’ta tahliye oldular. Koşarak cezaevi önüne gittik, eşyalarını aldık Gökçe’nin, gelen eşyalarda gördük ki, kağıt vermemişler tutuklulara. İçerde sipariş fişlerine yazıyormuş Gökçe."

'ERDOĞAN, GÖKÇE FIRAT'A BİR TEK SAHTE DİPLOMA HABERİ NEDENİYLE DAVA AÇMADI'

Tutuklu sanıklarının genel görüşü yakınlarının tutukluluğunu hedef saptırma olarak yorumluyor. Gerçek sorumluların karartılması için kullanılan insanlar olarak bu gazetecileri gösteriyorlar. Gökçe Fırat’ın annesi, Gökçe Fırat’ın tutukluluk nedeni olarak "Erdoğan’ın diploması sahte" haberi olduğunu savunuyor.

"Gökçe Fırat, Erdoğan diploması sahte yazdıktan ve suç duyurusunda bulunduktan sonra savcılık "suç duyurunu çek" baskısı yaptı. Gökçe buna karşı savcılığa, "Ben suç duyurumu çeksem bile sizler savcısınız ve bunu takip etmek zorundasınız" dedi.

"Gökçe suç duyurusun çekmediği için hapiste ancak öyle bir nokta var ki, Erdoğan’ın Gökçe Fırat için açtığı 10’un üzerinde dava var. Ancak Erdoğan Gökçe’ye sahte diploma haberi nedeniyle dava açmadı."

Ailelerin de gazetecilerle birlikte hapsedildiğini belirten Turan, "8 yaşındaki torunum tüm resimlerinde dayısını hapisten kurtarma planları resimleri çiziyor. Süre uzadıkça endişeleri artıyor." dedi.

Duruşma boyunca molalarda tutuklu yakınlarıyla biraradayız. Bir yandan insanlar kendilerine otosansür uygulamayı öğrenmişler. Basın haberleri yazsın istiyorlar ama konuşmaya çekiniyorlar. Kayıt dışı olmak şartıyla görüşler aynı: 

"Bu dava darbenin gerçek sorumlularını saklamak için paravan olarak kullanılıyor." Mustafa Erkan Acar'ın savunmasındaki sözleri ailelerin ortak görüşü:

"Karar vericilerin hiçbiri burada yargılanmıyor hepsi yurt dışında kaçtı. Karar vericiler olmayan, biz alt kadrolar burada aylardır yargılanıyor, savunma veriyoruz."

Diğer yandan siyasi sorumlularında ortada olmaması ciddi bir nefret yaratıyor. Bu haksızlıklar ve nefretten gelecek için iyi bir senaryo çıkarmak ise çok mümkün değil.

Yarın karar günü kimler tahliye olacak kimler yargılanmaya devam edecek izleyip göreceğiz. Elbette herkesin tek dileği adalet.

Öne Çıkanlar