Suriye’de kimin eli kimin cebinde

Suriye’de yaşanan gelişmelerde Rusya’nın İran’ın oluşturmaya çalıştığı Şii Hilal’in önünün kesilmesi operasyonlarına destek vermesinin payının da olduğuna dikkat çekiliyor.

Rusya’nın desteklediği bir grubun, Şam yönetiminin İran ve Hizbullah ile ilişkisini keserek İran yanlısı milisleri ülkeden çıkarmaya yönelik harekete geçtiği iddia ediliyor. Cuma günü başlayan hareketlilik sonrasında Rusya destekli grubun bazı Suriyeli yetkilileri gözetim altına aldığına dönük bilgiler de var.

Geçtiğimiz günlerde Netanyahu ile Putin arasında gerçekleşen görüşmeden sonra gündeme gelen İran ve Hizbullah’a dönük yaptırımların Suriye hükümeti tarafından kabul edilmemesi üzerine Rusya’nın harekete geçtiğini iddia eden Şam’a yakın kaynaklar, İran’ın Bağdat ve Şam’daki etkisini kırmaya dönük girişimlerin İsrail’in yanı sıra ABD ve Suudi Arabistan tarafından desteklendiğini de belirtiyor. Bu akıllara, ABD ve Rusya'nın bazı konularda anlaştığı fikrini de getiriyor.

Geçtiğimiz günlerde Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, Lübnan'ın güneyinde Aşure günü dolayısıyla düzenlenen törende on binlerce taraftarına hitap etmiş, Suriye rejimi karşı çıkmadıkça bu ülkede kalmaya devam edeceklerini açıklamıştı. Nasrallah’ın tepki çeken bu açıklamasından sonra Rusya’nın, Suriye hükümeti içinde İran ve Hizbullah’a yakın kesimleri etkisizleştirmek için harekete geçtiği, Şam’daki bazı resmi binaları kontrol altına aldığı ve Rus askerlerinin buna bağlı olarak teyakkuza geçtiği iddia ediliyor.

Rusya’nın Afrin kapılarını Türkiye’ye açmasından sonra Suriye’de değişen dengeler, bir yandan İdlib’e dönük yeni hesapları, diğer yandan ise İran ve Hizbullah’ın Suriye’de etkisizleştirilmesi tartışmalarını beraberinde getirdi. İsrail-Rusya görüşmesinden sonra ABD ile Türkiye arasında mutabık kalındığı belirtilen Mınbiç anlaşmasının da bu gelişmelere bağlı olarak gündeme geldiği öne sürülüyor.

Suriye’deki Kürtler arasında ABD’nin Türkiye ile bazı konularda mutabık kalmasına rağmen Kürtleri gözden çıkarmadığı, kısmen Türkiye’yi oyaladığı ve ikili oynadığını belirtenler de var. ABD basınında Türkiye-ABD yakınlaşmasına rağmen ABD’nin Kürtlerle ilişkiyi askeri düzeyden siyasi düzeye taşımaya dönük adımlar attığı yönünde haberler yayınlanmasını görüşlerini güçlendiren emareler olarak gösteren Kürt kaynaklar, ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri’ne (QSD) mecbur olduğuna, Kürtlerin ise bu gücün temel direği olduğuna dikkat çekiyor. Ayrıca hatırlatmakta yarar var; TEV-DEM'in girişimleriyle bugünlere gelen diğer siyasal güçler halen Suriye topraklarının yüzde 34’ünü, kendilerine bağlı askeri güçler aracılığıyla kontrol ediyor.

ABD ve Türkiye’nin Mınbiç mutabakatı sonrasında Amerikan ABC News gazetesi, TEV-DEM Eş Başkanı İlham Ehmed’i ‘üst düzey Kürt yetkili’ olarak tanıtmış ve Ehmed’in "ABD garanti verdi; Türkiye ve Türkiye destekli hiçbir güç Mınbiç’te olmayacak" sözlerine yer vermişti. Ehmed’in açıklamalarının ABD heyetinin Mınbiç’i ziyaretinden sonra yapıldığını belirten gazete, daha öncesinde ABD’yi ziyaret eden Ehmed’in bu ülkede üst düzey görüşmeler yaptığına dikkat çekerek ABD’de ‘devlet görevlisi protokolü’ ile korunduğuna da yer vermişti.

TEV-DEM’in ABD’de görünür olması ilişkilerin askeri boyuttan siyasal boyuta evrilmesi olarak değerlendirilirken, ilişkilerin bu noktaya gelmesinde QSD’nin Deyrezor’da yürüttüğü, ABD açısından önemi yadsınamaz operasyonun payının da olduğuna dikkat çekiliyor.

Suriye’de yaşanan gelişmelerde Rusya’nın İran'ın oluşturmaya çalıştığı Şii Hilal’in kesilmesi operasyonlarına destek vermesi de bir gerekçe olarak gösteriliyor. Güney Suriye’de, Irak sınırında bulunan Bukemal bölgesinde Rusların İran’a destekten vazgeçmesi neticesinde İran yanlısı Şii güçlerin IŞİD karşısında gerilemesi, İran’ı rahatsız eden etkenlerin başında geliyor. Rusya ise bu bölgede subaylarının öldürülmesinden -pek açığa vermese de- İran’ı sorumlu tutuyor. Rusya subaylarının öldürülmesinden sonra İran’ın Suriye’den ayrılmasını istemişti. İran ise Suriye’den ayrılmak yerine bölgede daha güçlü olmak için adımlar atmış, Irak’ta Haşdi Şabi milisleri, Suriye’de ise Hizbullah üzerinden Şii Hilali büyütmek için etkili operasyon hazırlıklarına başlamıştı.

Tüm bunlar olurken Deyrezor’da da ilginç gelişmeler yaşanıyor. Suriye rejimi ve İran, bu bölgeye dışarıdan sivil taşıyor, özellikle Pakistan ve Afganistan kökenli Şiileri bu bölgeye yerleştirmek için çabalıyor. Bu girişimler İran’ın sadece Bukemal ile sınırlı kalmayacağını, Deyrezor’u da Suriye ordusu ve kendine bağlı milis güçler aracılığı ile kontrol altına almak istemesinin gerekçesi olarak gösteriliyor. Rusya’nın İran’ı bu bölgeden çıkarmak istemesinde İran’ın bu emellerinin payının olduğu da belirtiliyor.

Rusya ile İran arasında giderek artan gerilim sonrasında Rusya yanlısı grupların, tabi Rusya'nın da desteğiyle Esad’ın Başkanlık Sarayı’nı kontrol altına aldığı ve Rus güçlerinin önemli bölümünün Şadnaya hapishanesini boşaltarak burayı karargâh olarak kullandığı iddiaları gündeme geldi. Rus ordusunun, Cuma gününden beri hareketlendiği Şam’da Merkez Bankası’nın yanı sıra Hava Kuvvetleri’ne ait istihbarat binasını, Suriye Devlet Televizyonu ile diğer resmi haber ajanslarını da kontrol altına aldığı iddia ediliyor.

Rus ordusuna bağlı grupların Esad yönetiminde yer alan bazı yetkilileri gözetim altına aldığına dair bilgiler de var. Esad yönetiminin önemli isimlerinden Cemil Hasan ile Budneya Şaban’ın bilinmeyen bir yerde gözetim altında tutulduğu sosyal medyaya yansıdı.

Rusların ‘darbe’ olarak nitelenen bu girişimini adım adım sürdürdüğü ve kendilerine karşı çıkması muhtemel tüm yöneticileri gözetim altına alacağı, etkisizleştirileceği de konuşuluyor.

Tüm bu karmaşadan ne çıkar bilinmez ama çıkar çatışmalarının Suriye'de çözümü giderek daha fazla uzaklaştırdığı, Suriye'nin yeni çatışmalara gebe olduğu da konuşulanlar arasında. Bu karmaşadan ise bütünlük içinde hareket eden muhalifler daha kazançlı çıkacak gibi duruyor. Bu muhalifler de Kürtler, Araplar, diğer milletlerin birlikte oluşturduğu güçlerden başkası olmayacak gibi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi