'Taner Kılıç 696 sayılı KHK nedeniyle yeniden tutuklandı'

'Taner Kılıç 696 sayılı KHK nedeniyle yeniden tutuklandı'
KHK ile yetkileri arttırılan savcılar bu yetkiyi en açık Af Örgütü’nden Taner Kılıç’ın tahliyesinde kullandı. Kılıç'ın avukatı 'Uygulamanın istisna olması tek umudumuz' diyor.

Fatma YÖRÜR


ARTI GERÇEK - Uluslararası Af Örgütü Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç 8 aylık tutukluluğun ardından geçen hafta yapılan duruşmada önce tahliye edildi. Ardından savcılık talimatıyla yeniden tutuklandı. O gece yaşananları Kılıç’ın eşi Hatice Kılıç, hukuki süreci Avukat Murat Dinçer, Artı Gerçek için değerlendirdi.

Karara itiraz eden vukatlar hukuk mücadelesini sürdürürken, Af Örgütü de Taner Kılıç’ın özgürlüğüne kavuşması için yurtiçi ve yurtdışında temaslarına devam ediyor.

ŞAKRAN CEZAEVİ ÖNÜNDE SAATLERCE BEKLEYİŞ

6 Haziran 2017’de İzmir’deki evinden gözaltına alınarak tutuklanan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç geçen hafta delil yetersizliğinden tahliye edilmiş, aynı akşam savcılık talimatıyla hakkında yeniden yakalama kararı çıkartılarak dosyasına hiçbir yeni delil ve iddia eklenmeden tutuklanmıştı. Kılıç'ın eşi Hatice Kılıç, Şakran Cezaevi önünde tahliye için beklerken yeniden tutuklama haberi aldıklarını söylüyor. Kılıç, o anı şöyle anlatıyor:

"Hiç tahliye olmasaydı bu kadar zor olmazdı. Saatlerce soğukta bekliyoruz, evden çocuklar gelmiş, küçük çocuğum telefonunda kayıtlı numaraları arayarak, komşuların kapılarını çalarak kutlamış tahliye haberini… 12 yaşında çocuk, babasını karşılasın diye onu da çağırdık cezaevi önüne… Sonunda ne oldu? Bize ‘Tahliye yok’ dediler. Ben ne yaşadığımı anlamadım ki çocuklarıma anlatayım. Eve yine Taner olmadan döndük, küçük kızım kendini odasına kilitledi. Adalet bir kez yerine geldi. Yine geleceği günü bekliyoruz."

‘696 SAYILI KHK İLE KAZANDIĞI YETKİLERİ SAVCI BU DOSYADA KULLANDI, UMARIZ TEK OLUR'

Ailenin anlamlandıramadığı bu kararı Avukat Murat Dinçer’e soruyoruz. Dinçer "Yaşanan durumu çok zor anladık" diye başlıyor sözlerine ve şöyle devam ediyor: "104. Maddenin 2. Fıkrasında bir değişiklik hepimizin dikkatinden kaçmıştı. 696 sayılı KHK ile savcıya tahliye durumunda itiraz hakkı verilmişti. Uygulama olmadığı için bunun nasıl sonuçlar doğuracağı da öngörülemedi. Bu madde ilk ve en açık Taner Kılıç'ın tahliyesinde kullanıldı."

Aynı akşam savcının itirazı ile toplanan 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nin aldığı yeniden tutuklama kararını eleştiren Dinçer, "Böylece dosyayı inceleyen, aylarca görüşen 35. ACM’nin değil, dosyaya ya da sanık hakkında bilgilere hakim olmayan 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı uygulandı" diyor. Bu noktada birkaç saat içinde karar alan mahkemenin aynı performansı yeniden tutuklama kararına itiraz noktasında göstermediğini belirten Dinçer, "Bildiğiniz gibi yeniden tutuklamaya itiraz yolumuz açıktı. Biz bu hakka binaen itirazımızı ayrıntılı bir dosyayla sunduk. Mahkemenin bu itiraza yasal olarak 3 gün içerisinde yanıt vermesi gerekiyor. 4. gün bitti hala yanıt alamadık. Burada sormamız gerek iki saatte tahliyeye itirazı tek satır okumadan kabul eden mahkeme, 4 günde itiraz başvurumuza neden yanıt vermedi? UYAP sistemi çalışmadığı için telefonla bilgi aldık, kararın Pazartesi gününe kaldığı belirtildi" diye konuşuyor.

Dinçer savcıların mahkeme kararlarına müdahalelerinin yaygınlaşmasının sonuçlarını ise 'korkunç olur' diyerek yorumluyor.

'ARTIK SADECE HAKİME DEĞİL SAVCIYA DA SAVUNMA YAPACAĞIZ!'

Bir sonraki duruşma tarihini, tahliye kararı veren 35. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 21 Haziran’a bıraktığını hatırlatan Dinçer, sözlerini şöyle sürdürüyor:"Bu döneme kadar delilsiz, mesnetsiz bu tutuklama sürdürülemez. 4 ayrı raporla iddiaları yanıtlamışız ancak iddia makamı dosyaya tek delil koyamamış. Ancak buna rağmen tutukluluk süresini uzattı. Demek ki 696 sayılı KHK sonrası biz artık sadece hakime değil savcıya da savunma yapacağız. Bu durum hem hukuka hem insan haklarına aykırı hem de mahkeme heyetine saygısızlıktır. Umarım bu istisna durum olarak tarihte yer alır. Diğer şekilde hukuktan söz edemeyiz."

'MEDYA MANİPÜLASYON YAPTI AMA EKREM DUMANLI'YI TANIMAM'

Taner Kılıç’ın eşi Hatice Kılıç, suçlamaları reddediyor. Kılıç, "Bu süreçte en zorumuza giden şey 'FETÖ' gibi Taner'in yıllarca karşı olduğu bir yapıyla ilişkilendirilerek, 8 ayı aşkın süredir tutuklu olması. Eğer Taner Kılıç 'FETÖ'cüyse, bu ülkenin hepsi 'FETÖ'cüdür. Kanıtlayamadıkları bir ByLock ve yalan iddialarla hem tutuklayıp hem medyada karalama kampanyası yürüttüler. Beni de kapsayan bu kampanyada bazen Ekrem Dumanlı'nın kızı oldum bazen kızkardeşi, bazen Taner, Ekrem Dumanlı'nın damadı oldu. Bu iddiaların hepsi yalan. Dumanlı'yı herkes kadar medyadan tanırım. Bu atfedecek bir suç bulamamaktan kaynaklanıyor. Kapımıza 8 ay önce polisler geldiğinde site görevlimiz ve yöneticimiz polise 'Taner Bay'e mi geldiniz? Olamaz, kesin bir yanlış anlaşılma var' demiş. Bizi tanıyanlar gerek İzmir'de gerekse Türkiye'de hiç bir an yalnız bırakmadı. Ne bizim kendimizden ne kimsenin bizden şüphesi yok. Olanları aklım almıyor" diye konuşuyor. 

Tahliye günü gece yarısına kadar cezaevi kapısının onlarca kez açıldığını anlatan Hatice Kılıç, "Onlarca kez kapıdan 'Taner çıkacak' diye koştuk. Yakınlarımız, dostlarımız, çocuklarım oradaydı. O kapıdan Taner çıkmadı. Gece yarısı verdiler haberi bize, bu anlatılabilir bir durum değil, anlaşılabilir değil. O kapıda Taner'i beklediğimiz gibi bu ülke adaleti bekliyor."

KIZININ TUTUKLULUĞUNU ÖĞRENMEDEN ÖNCE BABASINA YAZDIĞI MEKTUP

Ayşegül Kılıç, daha 12 yaşında... Ona babasının tutukluluğunu bir aya yakın süre söyleyememeşler. Ailenin çok kısa süreceğini umduğu göz altı, sonra uzun bir tutukluluğa dönüşmüş. Ayşegül babası gözaltındayken a-ona bu satırları yazmış: 

"Sevgili Babacığım, seni çok özledim. Nezaman geleceksin?"

Karne heyecanını babasıyla paylaşmak isteyen Ayşegül'ün ilk oruçlarını da babasıyla paylaşma heyecanı mektubunda yer alıyor. 

10 Haziran'da yazılan bu mektup Ayşegül'ün ilk mektubu olmuş.

Öne Çıkanlar