Tarihe not: HDP kongresi ve Hacamatçıların protestosu…

Size, Türkiye’nin içine sokulduğu durumu bir fotoğraf karesiyle özetle dense hangisini seçerdiniz?..

21. yüzyılda, 2018 yılında, mesela Falcon Heavy adlı roketin Mars’ı hedefleyen bir seyahate çıktığı, uzayda koloni kurulması girişimlerinin yapıldığı bir dünyada size, "Ergenekon/Saray milliyetçi koalisyonu"nca Türkiye’nin içine sokulduğu durumu bir fotoğraf karesiyle özetle dense hangisini seçerdiniz?

Ben tereddütsüz, şu "Hacamatçılar"ın fırsat bu fırsat deyip gözaltına alınan TTB Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel ve gözaltındaki diğer bilim insanlarını protesto ettiği tarihi fotoğrafı seçerdim.

Hatırlayalım. ‘Peygamber sünneti’ ve ‘alternatif tıp’ adını kullanarak pazarlananlarca olgunlaştırılan "Hacamatçılar Federasyonu" önce bir açıklama yaptı. "İstanbul Tabip Odası ve TTB Zeytin Dalı Harekatı’nı bahane ederek, sayın cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’a karşı karalama kampanyası başlatmışlardır" diyerek doktorları protesto edeceklerini kamuoyuna duyurdu. Ardından da Hacamatçılar Federasyonu İstanbul’un Fatih ilçesindeki Nuruosmaniye Camisi’nin önünde cuma namazı sonrası toplanarak, üyeleri gözaltına alınan TTB’yi protesto etti.

TTB’nin gözaltındaki başkanı Raşit Tükel çeşitli değerlendirmelerinde; AKP hükümetlerince hastaneler içinde kendilerine olanak tanınan, hacamat, sülükle kan emdirme gibi yöntemleri kullananlar için "Başka toplumlarda da var olan kupa terapisi, ‘Peygamber sünneti, hacamat’ olarak hadisler eşliğinde pazarlanıyor. Tıbb-ı Nebevi kongrelerinde modern tıbbın konuları, dini kavram ve uygulamalarla sorgulanıyor" yorumunda bulunmuştu. Türk Tabipler Birliği (TTB) daha önce de hazırladığı birçok raporda hacamat gibi yöntemlerin halk sağlığını tehlikeye attığını savunmuştu.

Gözaltına alınan doktorları savunan gösteriler engellenirken, türlü cemaatlere mensup hacamatçılar ortamı ve doktorların gözaltına alınmasını fırsata çevirerek; üzerlerinde "Söz konusu vatansa hacamatçılar yanında reis" ve "Dik dur eğilme hacamatçılar seninle" yazılı pankartlar taşıyarak protestolarını gerçekleştirdi. ( 1 Şubat 2018, diken.com.tr)

* * *

Hani, Nazım Hikmet’in tarihi TKP’nin kurucuları Mustafa Suphi ve yoldaşlarının rejimce Karadeniz’de boğdurulmaları sonrası tarihe not düşerek yazdığı şiirdeki "Bunların sen isimlerini aklında tutma, fakat; 28 Kanunisaniyi unutma..." dizelerindeki gibi. Bu ifadeyi ödünç alarak söylersek, ben de; "Bunların sen isimlerini aklında tutma, fakat şu hacamatçıların bilim insanlarını protesto anını da unutma!.." demek istiyorum…

LEYLA HALİD: AYNI MANZARA FİLİSTİN’DE

Bugünümüzü gayet iyi özetleyen, tarihe not düşen fotoğraftan söz etmişken, bir başka tarihe not düşme anı da, 11 Şubat 2018 Pazar günü "Umutla, cesaretle, kararlılıkla" ana temasıyla Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin Ankara’da yapılan 3. Olağan Büyük Kongresiyle gerçekleşti diyebilirim.

Zaten Eş Başkanları, milletvekilleri tutukluyken, uzunca zamandır büyük baskı ve saldırılar altında faaliyet yürütmekte olan HDP, kongre öncesi daha bir ablukaya alındı. Kongreye gelmek için yollara dökülen HDP’liler çeşitli engellemelerle karşılaştı. "Güvenlik" adı altında çantadan, çakmağa birçok şey salona alınmadı. Gazetecilerin bilgisayarlarına el kondu. Daha neler, neler…

Tüm gözaltı ve engellemelere rağmen HDP il, ilçe kongrelerini tamamlayarak büyük kongresini toplayabildi. Bu başlı başına tarihe bir not düşmedir.

Bu görkemli kongreyi yayınlayan ender televizyonlardan izlediğim kadarıyla; Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve Filistin Ulusal Yönetimi üyesi Leyla Halid‘in konuşması bana çok etkileyici gelenler arasındaydı.

"Sizlere göçmen ülkelerinden ve Filistin halkının selamını taşıyarak geldim. Gelirken Filistin Halk Kurtuluş Cephesi üyelerinin, zindandaki üyelerinin selamlarını getirdim" diyerek sözlerine başlayan Halid; HDP kongresi nedeniyle salondaki ve çevredeki polis yoğunluğuna değinerek şöyle konuştu:

"Bugün Ankara’daki iki görüntü hafızamda yer etti. Biri sokaklardaki diğeri bu salonun etrafındaki polis güçleri. Aynı manzarayı işgal altındaki Filistin'de görüyoruz…"

"…Sizler burada direniyorsunuz. Ben de Filistin halkı adına işgal toprakları altında direnen Filistin halkı adına büyük saygıyla sizleri selamlıyorum. Bizler Efrin'deki savaşa karşı sizlerle sesimizi yükseltiyoruz. Savaşlar her zaman hayatı değil ölümü yaratır. Halklar ise yaşamı ve geleceği yaratırlar…"

* * *

Leyla Halid ismi, ben yaştakileri ister istemez geçmiş yıllara götürür. Halid’in, 15 yaşındayken, kökleri 1940'lı yıllarda George Habaş tarafından oluşturulan Filistin Halk Kurtuluş Örgütü’ne katıldığını, daha sonra Beyrut Amerikan Üniversitesi'nde tıp eğitimi gördüğünü ve 1967 ‘Altı Gün Savaşları'ndan sonra Filistin Halk Kurtuluş Örgütü’nde yer aldığını genç okurlara hatırlatmak isterim.

Leyla Halid’in 1970 Eylül'ünde yaklaşık 8 bin Filistinli’nin öldürüldüğü ve "Kara Eylül" olarak adlandırılan olayların ardından, Filistin davasını tüm dünyaya hatırlatan, sesini duyuran üçü eşzamanlı olmak üzere dört "uçak kaçırma eylemi" gerçekleştirdiğini de bu hatırlamalara eklemem lazım tabii…

DEMİRTAŞ: TÜM KİMLİK VE İNANÇLARIN ORTAK PARTİSİ

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden on binlerin katıldığı partisinin kongresine gönderdiği mesaj da tarihe not düşen cinstendi doğrusu.

"…Bizler her türlü faşist baskıyı göğüsleyecek, bedelini ödeyecek devasa bir halk hareketine dönüşmüş, köklerini yüzyıllık direniş geçmişine salmış, dallarını ve yapraklarını sınırsız gökyüzüne ulaştırmayı başarmış devasa bir çınar gibiyiz. Çınarımızın her bir dalında Türkiye’nin bütün ezilen halkları, sınıfları ve cinsiyetleri özgürce yerini almıştır. Bu haliyle HDP, Kürt, Türk, Ermeni, Arap, Çerkez, Alevi, Süryani, Êzîdî, Hıristiyan, Müslüman; bütün kimlik ve inançların ortak partisine dönüşmüştür. Yine kadınların kendi kimlikleri ve mücadeleleriyle var ettikleri HDP, gerçek bir kadın partisine dönüşmüştür. Kapitalizmin en ağır sömürüye tabi tuttuğu işçinin, işsizin, köylünün ve bütün emekçilerin ortak taleplerini buluşturan gerçek bir emekçi partisi olmuştur. Neo-liberal düzenin her gün adım adım vahşice yok ettiği doğanın savunulması için en güçlü ekolojik çizgilerden biri haline gelmiştir…"

"…Savaş kışkırtıcılığının büyük övgülere mazhar olduğu bu günlerde korkmadan ve ısrarla "barış hemen şimdi" demeye ısrar edeceğiz. AKP-MHP faşizminin hiçbir makul gerekçe olmadan, Kürt halkına karşı yürüttüğü imha savaşını her yerde teşhir edip, diyaloğu ve barışçıl çözümleri savunmaya devam edeceğiz…"

* * *

Tüm zorluklara ve olağanüstü kötü koşullara rağmen gerçekleşen kongrenin eleştiriyi hak eden en önemli yanı (aslında handikapı) ise; parti içi demokrasinin işlemesine düşen büyük gölge oldu.

Bu gölge de, ‘Mutabakat Komisyonu’ adı altında ancak otoriter ya da sol jargonla ifade edersek ‘Stalinci’ partilerde yer bulabilecek bir yapının kongrenin iradesi yerine geçmesi ve delegelerin buna yüksek sesle itiraz etmemeleri idi.

Muhtemelen de bu makalenin siz okurlarla buluştuğu saatlerde, ‘Mutabakat Komisyonu’nca belirlenen iki ismi HDP’nin eş başkanları olarak göreceğiz.

İleriki haftalarda bir başka makalede bu konuyu daha genişçe tartışmak istiyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi