Vefatının 18. Yılında: Fakir Baykurt ve Örgütlü Öğretmen Mücadelesi

Vefatının 18. Yılında: Fakir Baykurt ve Örgütlü Öğretmen Mücadelesi
Fakir Baykurt dünyayı sadece anlamak ve anlatmakla kalmamış, yaşadığı toplumu ve dünyayı daha iyiye, daha ileriye doğru değiştirmek için yaşamı boyunca mücadele etmişti.

Kemal YALÇIN


"Hak diyenin ağzına vurulmamalı, yol açanın yolu kesilmemelidir. Bu mücadeleye giren insanlar, sonuç ne olursa olsun, bunlara katlanmayı bilmelidir. Biz bileceğiz, bizden sonraki öğretmenler de bilecektir. Çok iyi biliyor ve inanıyoruz, çektiklerimiz boşa gitmeyecektir!"

(9 Ekim 1971, Mamak Askeri Ceza ve Tutukevi, 2 Numaralı Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi Karşısında verdiği İfade’nin son sözleri. Fakir Baykurt)


Yazar, öğretmen ve sendikacı Fakir Baykurt aramızdan ayrılalı 18 yıl oldu.

Fakir Baykurt dünyayı sadece anlamak ve anlatmakla kalmamış, yaşadığı toplumu ve dünyayı daha iyiye, daha ileriye doğru değiştirmek için yaşamı boyunca mücadele etmişti.

 Örgütçülüğü, eğitimciliği ve yazarlığı onun dünyasının üç temel boyutudur. Onun adı 1960 sonrası örgütlü öğretmen mücadelesi, özellikle Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) ile bütünleşmiştir. Bir koltuğa iki karpuz sığmaz derler... Fakir Baykurt, 70 yıllık yaşamına 50 eser, 40 yıllık öğretmenlik; TÖS ve TÖDMF (Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu) Genel Başkanlıklarını sığdırmıştı.

 

Dünden bugüne öğretmenlerin örgütlü mücadelesi

Fakir Baykurt’un öğretmen mücadelesi içindeki yerini anlayabilmek için kısa kısa, adım adım dünden bugüne öğretmenlerin örgütlü mücadelesine bir göz atalım.

İlk öğretmen örgütü 1908 Temmuz ayında kurulan Encümen-i Muallimin’dir. Bu örgüt, Maarif Nezareti’ne yakın öğretmenler tarafından kurulduğu için fazla itibar görmedi. Aynı yıl Fransızca öğretmeni Zeki Bey’in öncülüğünde Muhafaza-i Hukuk-ı Muallimin kuruldu. Yine aynı yıl bu iki örgüt birleşerek Cemiyet-i Muallimin’i oluşturdu. Cemiyet’in amacı, "eğitimin, Meşrutiyet ve hürriyet devrine yaraşır bir biçimde bütün yurtta yaygınlaştırılmasına çalışmak ve bu konuda nezarete yardımcı olmak" biçiminde belirtilmişti. Ama 1909 yılında, İstanbul’a giren Hareket Ordusu, Cemiyet Başkanı Zeki Bey’i tutukladı ve Cemiyet’i dağıttı.

Daha sonraki yıllarda Bursa’da Öğretmen Okulu Müdürü Ethem Nejat’ın öncülüğünde Muallim Yurdu adında bir dernek kuruldu.  Amacı, öğretmenleri kahve hayatından kurtarıp, meslek ve ülke sorunları üzerine düşünmeye sevk etmekti.

Gerek İstanbul’da gerek taşrada kurulan bu dernekler uzun soluklu olamadılar. Belirli bir varlık gösteremediler.

1920 Temmuz ayında Ankara Lisesi Öğretmenleri tarafından Muallim ve Muallimeler Cemiyeti kuruldu. Fakat "amacının belirsiz, ... alttan bakarsanız meslek cemiyeti, üstten bakarsanız devlet müessesesi olduğu" için eleştirildi. 

7 Mayıs 1921’de Cemiyet, Türkiye Muallime ve Muallim Cemiyetleri Birliği’ne dönüştü. Fahri Başkanı Mustafa Kemal’di. Amacı, "Muallime ve muallimlerin içtimai vaziyetlerini yükseltmek ve bu gayesine iktisadi ve ilmi vasıtalarla ulaşmak," olarak belirtilmişti. Birlik, Kurtuluş Savaşı’nı destekliyordu. 

Cumhuriyet’in ilanından sonra birliğin adı Türkiye Muallimler Birliği olarak değiştirildi. Amacı, "... yeni nesli asri, iradeli, Cumhuriyetçi yetiştirmek" şeklinde belirleniyordu. Birliğin hamisi yine Mustafa Kemal’di.

Şeyh Sait Ayaklanması üzerine çıkarılan Takrir-i Sükûn yasasıyla tüm dernekler özgürce çalışamaz hale geldi. 1931 yılında girilen tek parti dönemi her türlü özgür örgütlenme iklimini yok etti. 1935 -1936 öğretim yılı içinde İstanbul Muallimler Birliği’nin de kapanmasıyla öğretmenlerin örgütlenme süreci 1948 yılına kadar sessizliğe gömüldü.

15 Ağustos 1948 günü Ankara’da 32 yerel derneğin katılımıyla Öğretmen Yardımlaşma Dernekleri Birliği kuruldu. Bu üst kuruluş 1950 yılında Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Birliği; 1954’de ise Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖDMF) adını aldı. 

TÖDMF Menderes Hükümetine yakın bir siyasi çizgi izliyordu. İki genel başkanı uzun yıllar Demokrat Parti milletvekilliği yaptılar. TÖDMF, siyasi çizgisine ters gördüğü Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenleri örgütlemek istemedi.

Bu nedenle ilki 1949’da İzmir’de kurulan Köy Öğretmen Dernekleri yaygınlaştı. Fakir Baykurt ve arkadaşları Ege ve Göller Bölgesi Türkiye Köy Öğretmen Dernekleri Federasyonu’nu örgütlediler. Daha sonra 14 Eylül 1958’de İzmir’de, Türkiye Köy Öğretmen Dernekleri Federasyonu kuruldu.

1961 Anayasasının sağladığı örgütlenme haklarını kullanarak öğretmenler dernekçilikten sendikacılığa doğru bilinçli adımlar attılar. Demokrat Parti iktidarının devrilmesinden sonra TÖDMF’nun siyasi çizgisi de değişime uğradı. TÖDMF sendikalaşma yasası çıkmadan kurulacak öğretmenler sendikası için ön hazırlıklar yaptı.

8 Temmuz 1965’de TÖDMF içinden gelen 92 öğretmen Türkiye Öğretmenler  Sendikası’nı (TÖS) kurdu. Kurucu üyelerden birisi de Fakir Baykurt’tu. Kurucular yaptıkları ilk toplantıda Fakir Baykurt’u TÖS Genel Başkanı seçtiler.

TÖS ile TÖDMF iki ayrı öğretmen örgütü olarak varlıklarını sürdürüyordu. Aralarında bazı sürtüşmeler de oluyordu. TÖDMF’nun 1968 yazında yapılan genel kurulunda Fakir Baykurt ve arkadaşları TÖDMF yönetimini aldılar. Fakir Baykurt aynı zamanda TÖDMF Genel Başkanı oldu. TÖDMF bir yıllık geçiş sürecinden sonra, 1969 yazında toplanan genel kurulunda kendini feshederek TÖS ile birleşti. Tüm mal varlığı TÖS’e verildi.

92 üye ile kurulan TÖS hızla yaygınlaştı. 20 Eylül 1971’de kapatıldığında şube sayısı 535, üye sayısı ise 72 000 kadardı. 

TÖS çalışmalarını Demirel’in başbakanlığı döneminde sürdürdü. Demirel, öğretmenlerin sendikal çalışmalarını tehlikeli görüyor; memur ve işçilerin sendikal haklarını güvenceye alan Anayasa’ya karşı çıkıyor; "İçinde memur ve işçinin sendika hakkı olan Anayasa ile devlet yönetilmez!" diyordu.

Öğretmenlerin, memurların, işçilerin sendikal, demokratik çalışmalarını engellemek, gözdağı vermek için gerici güçler kullanılıyor, saldırılara göz yumuluyordu. Demirel iktidarı "hak" diyen öğretmenin ağzını kapatmak için her türlü baskıyı uyguladı. Sürgünler, açığa almalar, öğretmen derneklerinin saldırıya uğraması, öğretmenlerin "faili meçhul!" cinayetlerle  kim vurduya gitmesi o günlerin olağan işlerindendi.

Fakir Baykurt, TÖS Genel Başkanı olduğu için oradan oraya sürüldü. Açığa alındı. Huzursuz edildi. Cezalandırıldı. Görevini verimli bir biçimde yapabilmesi engellenmek istendi.

 

TÖS’ün önemli eylemleri

TÖS 4-8 Eylül 1968’de ilk kez Devrimci Eğitim Şûrası’nı topladı.

15 Şubat 1969’da, Ankara’da, 30 bin öğretmenin katıldığı "Büyük Eğitim Yürüyüşü"nü düzenledi. Tandoğan Alanı’ndaki mitingin başkonuşmacısı Fakir Baykurt’tu.

TÖS, Türkiye öğretmen mücadelesi tarihinin en büyük boykot eylemini uzun, sabırlı, birleştirici, bilinçli bir hazırlık sürecinden sonra 15-19 Aralık 1969’da gerçekleştirdi. 

Fakir Baykurt ve TÖS yöneticileri Büyük Öğretmen Boykotunu hazırlamak için Türkiye’yi adım adım dolaştılar. TÖS üyeleriyle çeşitli toplantılar yaptılar. Öğretmenleri boykota hazırladılar. Fakir Baykurt, TÖS şubelerinde yapılan toplantılarda boykot isteyen öğretmenleri şevklendiriyor, onlara eylemi sonuna kadar götürmek için ant içiriyordu.

Eyleme tüm öğretmenlerin %70’ini oluşturan 110 000 öğretmen katıldı. TÖS, Öğretmen Boykotu’nu, İlkokul Öğretmenleri Sendikası (İLK-SEN) ile birlikte gerçekleştirdi.

  • Boykotun başlıca talepleri şunlardı:
  • "Öğretmen kıyımına son!"
  • "Eğitim yönetiminde söz hakkı!"
  • "Baskı değil, adil yönetim!"
  • "Gerçekten milli eğitim!"
  • "Özgür sendikacılık ve grev hakkı!"

Demirel Hükümeti, boykota katılan 50 300 öğretmen aleyhinde kovuşturma açtı. Binlerce öğretmene çeşitli cezalar verildi.

 

Kayseri’de 800 öğretmen yakılmak istenmişti

1969 yılı siyasal ve toplumsal mücadelelerin yoğunlaştığı; karşı devrimci saldırı ve kışkırtmaların arttığı bir yıl oldu. TÖS, karşı devrimci güçlerin, Demirel iktidarının başlıca hedeflerinden biriydi.

"Kayseri Olayları" olarak adlandırılan saldırı ve kışkırtma TÖS’ün kısa ömrü içinde yaşadığı en tehlikeli olaylardan biridir.

TÖS yöneticileri, sendikanın 2. Olağan Genel Kurulu’nu 7-9 Temmuz 1969 tarihinde, Kayseri’de yapma kararı aldı. Yasal her türlü hazırlıklar tamamlandı. Genel Kurul delegeleri, yöneticiler, basın, ilgili kişiler 7 Temmuz 1969 günü Kayseri’de bir araya geldi. Şehirde gergin bir hava vardı. 7 Temmuz 1969 gecesi saat 22. 00 sularında tüm Kayseri’nin elektrikleri kesildi. Şehrin karanlık içindeki sessizliğini büyük patlama sesleri yırttı. Karanlık güçler iki cami ile İmam Hatip Okulunu bombalamıştı. Bir süre sonra elektrikler yeniden geldi. Ama "Öğretmenler bombalamış!" fısıltısı tüm Kayseri’ye yayıldı.

 8 Temmuz 1969 sabahı Genel Kurul’un toplanacağı Alemdar Sineması’nda yapılan aramada öğretmenler koltukların altında benzin dolu şişeler buldular. Önlem alınması için vilayete başvuruldu.

Fakir Baykurt’un açış konuşması sırasında Alemdar Sineması’na saldırılar başladı.  Esnaf, imam hatipli öğrenciler ve çapulcu takımı kışkırtıcılar tarafından ayaklandırılmıştı. On bin dolayında bir kalabalık tekbir getirerek ilerici kişi ve kuruluşların bulunduğu binaları yağmalayıp ateşe vermeye başladı. TÖS’lü öğretmenler kuşatıldı. Alemdar Sineması’nın pencereleri yerle bir edildi. Sinema salonundaki öğretmenlerin üzerine ateşlenmiş gazlı bezler atılıyor; içeride bulunanlar diri diri yakılmak isteniyordu. Öğretmenler canlarını korumak için direnirken, Fakir Baykurt valilikten, askeri güçlerden yardım istedi. Askeri birliklerin müdahalesiyle, TÖS Genel Kurulu’na katılan öğretmenler ölümden döndüler. Daha sonra askeri araçlarla Ankara’ya taşındılar. Genel Kurul, Siyasal Bilgiler Fakültesi Konferans Salonu’nda tamamlandı. Fakir Baykurt yeniden genel başkan seçildi.

 

TÖS Davası

12 Mart 1971 askeri müdahalesinin ardından başta TÖS yöneticileri, Fakir Baykurt, Dursun Akçam, Osman K. Akol, Veli Kasımoğlu olmak üzere hemen hemen tümü de TÖS üyesi 3600 öğretmen ve eğitimci gözaltına alındı. Bunlardan bir bölümü tutuklandı.

Sıkıyönetim Askeri Savcısı, "gizli örgüt", "komünizm propagandası" ve "anarşi tahrikçiliği" suçlamalarıyla 214 sanıklı TÖS Davası’nı başlattı. Askeri savcı 27 yıla varan cezalar istiyordu. Fakir Baykurt bir numaralı sanıktı. Diğer TÖS yöneticileriyle birlikte Mamak Askeri Cezaevi’nde tutuklu kalıyordu. 

Askeri Müdahalenin başındakiler TÖS’ü ve diğer kamu personeli sendikalarını kapatmak istiyordu. Mahkeme kararını beklemeden bir anayasa değişikliği hazırlatıldı. TÖS’ün kapatılacağı kesinleşince, Mamak Askeri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Fakir Baykurt ve arkadaşları, sendikanın yerine bir dernek kurulmasını sağladılar.

3 Eylül 1971 tarihinde, Tüm Eğitim Öğretim Emekçileri Birleşme ve Dayanışma Derneği  (TÖB-DER) kuruldu. TÖS’ün mal varlığının TÖB-DER’e devri sağlandı. İki hafta sonra, 20 Eylül 1971’de Anayasa’da yapılan değişikliklerle tüm öteki memur sendikalarıyla birlikte TÖS de kapatıldı. Ama hiç olmazsa TÖS’ün mal varlığı kurtarılmıştı.

Fakir Baykurt ve diğer TÖS yöneticilerinin tutukluluğu uzun sürdü. TÖS Davası bitmeden kamuoyunun baskısıyla af yasası çıktı. Yasadan yararlanırlarsa dava hemen bitebilir, tutuklu sanıklar da kısa yoldan özgürlüklerine kavuşabilirdi.

Ama Fakir Baykurt ve arkadaşları aftan yararlanmayı kabul etmediler. "Aftan yararlanmayacağız!" dediler.

TÖS Davası’na devam edildi.

2 Numaralı Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi, uzun yargılama süreci sonunda Fakir Baykurt ve üç genel merkez yöneticisini 8 yıl, 10 ay, 20 gün ağır hapis cezasına; 55 sanığı da 10 ay ile 10 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırdı.

Dava Askeri Yargıtay’a gitti. Uzun incelemelerden sonra Sıkıyönetim Mahkemesi’nin kararını "Hem esastan hem usulden" bozdu. Böylece TÖS beraat etmiş oldu.

Askeri savcının suçlamalarını gerçekmiş gibi tam sayfa veren gazeteler, beraat kararını arka sayfalarda, küçücük verdiler. TÖS yöneticileri hakkında istenen cezaları bağıra bağıra yayan radyoların, televizyonun sesi ise hiç çıkmıyordu. 

Fakir Baykurt ve arkadaşları beraat kararlarının basında, radyo ve televizyonda yayınlanması için dilekçe verdiler. Taleplerini kabul ettirdiler.

Tutukluluk sürelerinde kesilen maaşlarını geri alabilmek için dava açtılar. Kazandılar. Gasp edilmiş haklarını söke söke geri aldılar.

 

Her şart altında yazarlık

Fakir Baykurt, her şart altında yazarlığını sürdürdü. Mücadelenin en zor günlerinde bile başarılı eserlerini yazdı. 

Ünlü romanlarından biri olan Tırpan’ı "Fevzipaşa’da sürgündeyken, bütün hazırlıkları yolda belde tamamlayarak ve yazabilmek için TÖS yönetimindeki arkadaşlarından bir aycık izin alarak!" kaleme aldı. 1970 yılında yayınladı. Aynı yıl Tırpan ile Türkiye Radyo Televizyon Kurumu - TRT Roman Ödülü; Sınırdaki Ölü  ile de TRT Öykü Ödülü’nü aldı.

Tutuklandığı 1971 yılında gene Tırpan ile Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü aldı.

Mamak Askeri Cezaevi’nde ve daha sonra kaldığı Kızılcahamam Cezaevi’nde geçen yıllarını yazarak değerlendirdi. İçerdeki Oğul, Köygöçüren, Can Parası o zorlu günlerde yaratılmış önemli eserlerindendir.

 

Fakir Baykurt’un örgütlü mücadelesinin özellikleri

Fakir Baykurt’un yaşamına, mücadelesine, yazarlığına yön veren felsefi temel materyalist, sosyalist bir dünya görüşüydü. Ama o materyalizmi ve sosyalizmi ezberlenen kuru doğmalar olarak değil; canlı, değişken, yaratıcı, bilimsel bir dünya görüşü olarak anlıyor ve uyguluyordu.

Akçaköy’ün dikenleri, karaçalıları arasından geliyordu. Yoksulluğun ne demek olduğunu çok iyi biliyordu. O var olduğu mayayı, içinden çıktığı toprağı, kendini yaratan halkı hiçbir zaman unutmadı. Yaşamı boyunca insanların gözlerinin önündeki dünyayı ve gözlerinin arkasındaki evreni aydınlatmaya çalıştı.

Fakir Baykurt "sol"u, "solculuk"u, "sosyalizmi" kimilerinin yaptığı gibi yakasında rozet olarak taşımadı. Onu sendikal çalışmalarında "yavaşlıkla" suçlayan bazı "hızlı solcular", "hızlı sosyalistler" 1990 sonrası güvendikleri dağlar yıkılınca, rüzgâr gülü gibi yön değiştirirlerken Fakir Baykurt düşüncelerinden de mücadele anlayışından da taviz vermedi.

Fakir Baykurt’un örgütlü mücadelesinin çizgisi kendi toprağına ayak basıyor; kendi halkının ve dünya halklarının geçmişten beri gelen ilerici, devrimci, insancıl direnme damarından kuvvet alıyordu. O, mücadelesinde tutarlıydı. Toplayıcı ve birleştiriciydi. İnsanları ve mücadele arkadaşlarını iyi tanıyordu. 

Fakir Baykurt alçak gönüllü, toleranslı ve kararlıydı. Mücadele arkadaşlarına, dostlarına karşı vefalıydı. Gönül kırmamaya özen gösteriyordu.

Fakir Baykurt zamanı, mekânı ve insanı iyi hesaplayan bir örgütçüydü. TÖS eylemlerinin geniş kapsamlı ve sonuç alıcı olmasında, birçok başka etken yanında, eylem biçiminin, zamanının, yerinin, hedefinin doğru seçilmesi; üyelerinin ve kamuoyunun eylem için iyi hazırlanması esas belirleyici olmuştur.

 

Çekilenler boşa gitmeyecektir

9 Ekim 1971 tarihinde, Mamak Askeri Ceza ve Tutukevi’de, 2 Numaralı Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi karşısında TÖS Genel Başkanı sıfatıyla verdiği 190 sayfalık "İfade"sini şöyle bitiriyordu:

"Hak diyenin ağzına vurulmamalı, yol açanın yolu kesilmemelidir. ... Beraatımızın sevinci gibi, cezalandırılmamızın tesellisini de aramızda kardeşçe ve içtenlikle paylaşacağız. Şimdiye kadar öğretmen olarak davrandık, bundan sonra da öğretmen olarak davranmaya dikkat edeceğiz. ... Bu mücadeleye giren insanlar, sonuç ne olursa olsun, bunlara katlanmayı bilmelidir. Biz bileceğiz, bizden sonraki öğretmenler de bilecektir. Çok iyi biliyor ve inanıyoruz, çektiklerimiz boşa gitmeyecektir!"

Öğretmenlerin örgütlü mücadelesi bitmemiştir... 

Günümüzün öğretmen mücadelesi, dünün mücadelelerinin mirasçısıdır ve çekilenlerin boşa gitmediğinin somut göstergesidir.

 

Son söz

Bu yazımı 23 Kasım 2000 tarihinde, Fakir Baykurt’un aramızdan ayrılışının birinci yılında kaleme almıştım. Aradan 17 yıl geçti. Türkiye eğitim alanında, toplumsal barış alanında, temel hak ve özgürlükler alanında 2000’li yılların daha da gerisine gitti.  Eğitim ve öğretim bilimsellikten uzaklaştırıldı, dinci bir nitelik kazandı. İktidarın sesi haline getirilmiş olan sendikalar dışındaki sendikalara yaşama hakkı verilmiyor. Türkiye olağanüstü hâl kararnameleriyle yönetiliyor. 

Türkiye’nin bu hale getirilmesinde 1969 yılında demokratik eğitim talebiyle boykot yapan 50 300 öğretmen aleyhinde kovuşturma açan, binlerce öğretmene çeşitli cezalar veren, öğretmen okullarını kapatıp imam hatip okulları açan, 1969’da Kayseri Alemdar Sineması’nda 800 öğretmeni yakmak isteyenlere cesaret vermiş olan Demirel Hükümetlerinin, Milliyetçi Cephe Hükümetlerinin, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 askeri darbelerinin büyük sorumluluğu vardır.

1968’ler, 1971’ler, 1980’ler bugünlerin önsözünün yazıldığı günlerdi.

Türkiye’nin bu zor günleri aşacağına inanıyor, ustam Fakir Baykurt’u saygı ve sevgiyle anıyorum.

 

Kaynaklar:

1. Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi, Cilt: 2 ve 3, Niyazi Altunya, Feyzullah Ertuğrul’un yazıları.
2. İfade- TÖS Savunması, Fakir Baykurt, Eğitim-İş Yayınları, Ankara 1994
3. Benli Yazılar, Fakir Baykurt, Papirüs Yayınları, İstanbul 1998
4. Aydınlanmanın Işığında Sanat İnsanlarımız, Hazırlayan: Feridun Andaç, İde Yayınları, İstanbul 1997

 

Öne Çıkanlar