Yakış: İyi ki AKP'den ihraç edildim

Yakış: İyi ki AKP'den ihraç edildim
Adalet ve Kalkınma Partisi kurucu üyelerinden Yakış, "FETÖ'nün uzantılarına dokunulduğu zaman da dokunanlara zarar vermeyecek şekilde seçici davranılması...

Adalet ve Kalkınma Partisi kurucu üyelerinden Yakış, "FETÖ'nün uzantılarına dokunulduğu zaman da dokunanlara zarar vermeyecek şekilde seçici davranılması ihtimali vardır" dedi

GÜNCEL – AKP’nin kurucu isimlerinden Yaşar Yakış, "Gülen Hareketi’ne yakın olmak, AK Parti’de siyasi kariyer yapmanın en etkili yollarından biriydi" dedi. "Belli bir tarihe kadar ‘Gülen Hareketi’nin şimdi şikâyet edilen türden eylemlere bulaştığını bilmiyorduk’ demenin bir mantığı var" diyen Yakış, "Fakat bunu hangi tarihte öğrendikleri konusunda bir milat ihdas edilecekse, bu tarihin 25 Ağustos 2004 olması gerekir. Çünkü o tarihte yapılan MGK toplantısında, ‘Fetullah Gülen Grubu’nun faaliyetlerine karşı alınması gereken önlemler’ başlığıyla alınan kararda, ‘ağır yaptırımlar için eylem planı hazırlanmalıdır’ ibaresi yer almaktadır" ifadesini kullandı.

BirGün gazetesinden Meltem Yılmaz‘ın sorularını yanıtlayan Yaşar Yakış "FETÖ’nün siyasi uzantılarına ileride dokunulabileceği ve şimdilik dere geçerken at değiştirmemek için ihtiyatlı davranıldığı kanaatindeyim" derken, "Ancak dokunulduğu zaman da dokunanlara zarar vermeyecek şekilde seçici davranılması ihtimali vardır" görüşünü dile getirdi. Yakış, 2016 yılında partiden ihraç edilmesini "rahatladım, bu şekilde düşünen insanlarla aynı karede görünmek beni rahatsız eder" sözleriyle yorumladı.

Yaşar Yakış'ın röportajından bazı bölümleri:

Siz, 2001’de Dışişleri Bakanlığı’ndan emekli olduktan sonra, AKP’nin kurucu kadrosunda yer alarak siyasete atıldınız. Öncesinde böyle bir düşünceniz var mıydı? 
Siyasete ilgi duymayan ve hiçbir siyasi ihtirası olmayan bir insanım. En son görev yerim olan Viyana’dan döndükten sonra, idealim, Akçakoca’da dedemin fındık bahçeleri arasında kendime küçük bir kulübe inşa edip 40 yıllık diplomasi hatırlarımı yazmaktı. Ben bu hayal içinde yüzerken bir gün Sayın Abdullah Gül telefon etti. Onunla Suudi Arabistan’da görev yaptığım zamandan tanışıyorduk. "Yenilikçiler hareketi olarak, biz şimdi partileşmeye karar verdik, seni de kurucu üye olarak aramıza davet etmek istiyoruz, gelir misin?" dedi. Ben de, bu birikimle onlara faydalı olabileceksem olayım diye düşündüm.

Uzun yıllar dünyanın dört bir yanında görev yaptıktan sonra siyaset.. Çevreniz nasıl karşıladı?
Ablamın kızları "Dayı, senin onların arasında ne işin var!" diye partiye katılma kararıma karşı çıkmışlardı. Rahmetli ağabeyimin karısı "Yaşar, sen o partiye girdikten sonra rahmetli ağabeyinin mezarının önünden nasıl geçeceksin?" diye imalı bir şekilde sormuştu. AKP’nin kuruluşunda yer almamda, Abdullah Gül gibi çok takdir ettiğim bir insanın olması etkendi. Gül, örnek bir devlet adamı bana göre!

 

AKP’nin kuruluşundan devam edelim, 2011’de nasıl bir Türkiye hayal ediyordunuz?
Bir insanın meydanlarda şiir okudu diye hapse atılmadığı bir Türkiye yaratmayı hayal etmiştik. AB’ye katılmayı Türkiye’nin Cumhuriyet’in ilanından sonraki en önemli çağdaşlaşma projesi olarak benimsemiştik. Düşünce ve ifade özgürlüklerini uluslararası standartlar düzeyine yükseltmeyi hedeflemiştik. Siyasetin finansmanını denetlenebilir ve şeffaf yapacaktık. Çoğunlukçu değil, çoğulcu bir toplum yaratıp iktidara gelmenin çoğunluğun iradesinin mutlaklaştırmak anlamına gelmediğini kanıtlayacaktık. Vatandaşların kendi mahalleleriyle ilgili konulardaki görüşlerini işleme koyacak mekanizmalar oluşturacaktık. Siyasi partilerin rant dağıtmalarını önleyecektik.

Bu hayallerinizin ne kadarı gerçekleşti?
Onun cevabını vermek zor. Çünkü Türkiye’de gerçekten çok iyi şeyler yapıldı. 2004 yılında AB’nin genişlemeden sorumlu Komiseri "Türkiye’nin son 18 ayda yaptığı reformlar, son 80 yılda yaptığı reformlardan daha fazladır" diyordu. Ekonomimiz 21. yüzyılın ilk yedi yılına kadar dünyanın en hızlı gelişen ikinci ekonomisi olmak gibi hayal edilmesi dahi zor bir ivme kazanmıştı. Fakat başta dış politikada olmak üzere alınan isabetsiz kararlar, bir yandan Türkiye’yi uluslararası alanda yalnızlaştırdı, öte yandan da Türkiye’nin mali imkânlarının heba edilmesine sebep oldu. Temel hak ve özgürlükler konusundaki reformlarımızı öven kuruluşlar bu kez çok sert eleştiriler yöneltmeye başladılar. AK Parti’nin ilk yıllardaki başarısına mütevazı da olsa katkılarda bulunmuş bir nefer olarak, bu olumsuz gelişmeler benim için büyük bir üzüntü kaynağıdır.

AKP’den 2016’da ihraç edildiniz. Gerekçesi Today’s Zaman gazetesinde köşe yazıyor olmanızdı. Böyle bir tepki ile karşılaşmayı bekliyor muydunuz? 
Hayır beklemiyordum. Beni Today’s Zaman gazetesinde köşe yazısı yazmaya davet edenler, Sayın Cumhurbaşkanımızın yakın çevresindeki arkadaşlarımdı. Bu daveti de Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı üzerine yaptıklarını düşünüyordum. Ben hasbelkader Ortadoğu bölgesinde en uzun süre görev yapmış Türk diplomatıyım. Türkiye’nin Ortadoğu politikası konusundaki görüşlerimi kamuoyuyla paylaşmadığım takdirde görevimi yapmamış duruma düşmüş olurdum. Öte yandan da köşe yazısı yazacağım gazete Türk yasalarına göre, onların kontrolünde yayın yapan bir gazete. Ama şunu söyleyeyim: Partiden ihraç edilmekle rahatladım.

 

Siz ihraç edildiniz ancak bugün halen FETÖ’nün siyasi uzantılarına dokunulmadığı gibi bir gerçek var. Bu bir çelişki değil mi? Keza, Abdüllatif Şener ile yaptığım söyleşide, Şener, "AKP’de FETÖ’ye bulaşmayan bir tek ben varım" demişti.
Sayın Şener’in gözlemine katılıyorum. Hatırladığım kadarıyla, Gülen Hareketi’ne yakın olmak AK Parti’de siyasi kariyer yapmanın en etkili yollarından biriydi. Şu anda partinin üst kademelerinde bulunan arkadaşlarımızın vaktiyle Fetullah Gülen hakkında nasıl samimi, heyecanlı ve duygulu övgüler yaptıkları, halen sosyal paylaşım sitelerinde dolaşan sayısız kliplerden görülmektedir.
Belli bir tarihe kadar Gülen Hareketi’nin şimdi şikâyet edilen türden eylemlere bulaştığını bilmiyorduk demenin bir mantığı var. Fakat bunu hangi tarihte öğrendikleri konusunda bir milat ihdas edilecekse, bu tarihin 25 Ağustos 2004 olması gerekir. Çünkü o tarihte yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında, "Fetullah Gülen Grubu’nun faaliyetlerine karşı alınması gereken önlemler" başlığıyla alınan kararda, "ağır yaptırımlar için eylem planı hazırlanmalıdır" ibaresi yer almaktadır. FETÖ’nün siyasi uzantılarına ileride dokunulabileceği ve şimdilik dere geçerken at değiştirmemek için ihtiyatlı davranıldığı kanaatindeyim. Ancak dokunulduğu zaman da dokunanlara zarar vermeyecek şekilde seçici davranılması ihtimali vardır. Bunu da doğal bir kendini koruma içgüdüsü olarak görmemiz gerekir.

16 Nisan’da oylanacak olan Anayasa değişiklik paketini genel hatlarıyla nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben başkanlık sisteminin tartışılmasındansa, Başkanlık sistemini kötüye kullanan bir insanın eline düşerse ne olur, onun tartışılması gerektiğine inanıyorum. Siyaset biliminde "aydın diktatör" denilen bir kavram var. Yani asıl bakılması gereken şey, devletin yönetim şekli değil, devletin başındaki insanın ne yapacağıdır.

Tam da bu yüzden kaygılanmamız gerekmiyor mu?
Biz muhtemelen ABD’deki sistemden etkilenmişiz ama oradaki "kontrol ve denge" sisteminin ne kadar iyi işlediğine dikkat etmiyoruz. Trump’ın 7 İslam ülkesine vize yasağı getiren kararnamesini bir eyalet savcısı iptal etti. Böyle bir anlayışın Türkiye’de yerleşmesi çok uzun zaman alacaktır. Bu durum da tabii ki yurttaşlarımız için endişe kaynağı.

"Evet" çıkarsa Türkiye’yi ne bekliyor, "hayır" çıkarsa ne bekliyor?
Bence hangi sonuç çıkarsa çıksın pek önemli bir fark olmayacak. Evet çıkarsa Sayın Cumhurbaşkanımızın şimdi kullanmakta olduğu fakat anayasal dayanağı bulunmayan yetkiler hukuki dayanağa kavuşmuş olacak; hayır çıkarsa o yetkileri şimdi nasıl kullanıyorsa o zaman da kullanmaya devam edecektir.

röportajın tamamı için tıklayın

 

Öne Çıkanlar