Polisten Boğaziçililere: Siz fişlendiyseniz aileniz de fişlendi

Polisten Boğaziçililere: Siz fişlendiyseniz aileniz de fişlendi
Afrin harekatı sırasında 'İşgalin lokumu olmaz' dedikleri için yargılanan ve tahliye edilen öğrenciler gözaltı ve tutuklanma sürecini Artı Gerçek’e anlattı.

Rıfat DOĞAN


ARTI GERÇEK- Boğaziçi Üniversitesi’nde 19 Mart günü İslam Araştırmaları Kulübü'nün TSK’nin Afrin merkezine girmesini lokum dağıtarak kutlamasına "İşgalin lokumu olmaz" diyerek tepki gösteren 22 öğrenci evleri ve yurtları basılarak gözaltına alınmış, 14’ü tutuklanmıştı.

Haklarında "terör örgütü propagandası yapmak" gerekçesiyle dava açılan 22 öğrenci, 6 Haziran’da hakim karşısına çıkmış ve ilk duruşmada tahliye edilmişti. Tutuklanan öğrencilerden Sevde Öztürk ile gözaltındayken serbest bırakılan Onur Eren, Denizhan Eren ve Mustafa Ada Gök yaşadıklarını Artı Gerçek’e anlattı.

"MUHALİFLERE YASAK O KULÜBE SERBEST"

- O gün tam olarak neler yaşandı?

Sevde Öztürk (İngilizce Tercümanlık son sınıf öğrencisi): Olayın başında yoktum, kısa bir süre sonra oraya geçtim. Okulda Boğaziçi İslam Araştırmaları Kulübü var.

- Nasıl bir kulüp?

Yakın zamana kadar aktif bir grup değillerdi ancak okula iki yıl önce kayyum rektör atandıktan sonra okulun çehresi de biraz değişmeye başladı. Muhalif ve sol olarak bilinen yapıların çalışmaları ve etkinlikleri iptal edilirken, onların çalışmalarına alan açıldı. Rektör onların yaptığı etkinliklere katılıyor, ortak paneller düzenleniyordu. İdarenin sunduğu tüm imkanlardan yararlanıyorlardı.

"ŞEHİT LOKUMU DEĞİL KUTLAMA İÇİN MASA AÇMIŞLARDI"

- Tartışma nasıl başladı?

Afrin'e yönelik operasyon başladıktan sonra okulda bir durgunluk vardı. Sosyal medya paylaşımları nedeniyle bile insanlar gözaltına alınıp tutuklandığı için öğrenciler korkuyordu. O gün masada şehitleri anmak için değil aslında harekatın başarısını kutlamak için masa açmışlardı.

- Masa okulun izni ile mi açılmıştı?

İlk başta ne olduğunu anlamadık ama daha sonra izinsiz olduğunun farkına vardık. Çünkü bu izinler, tüm kulüplerin olduğu bir kurul var oradan bu geçmek zorunda. Böyle bir durum olsaydı bizim de haberimiz olurdu. Hatta bunu engellerdik. Masa açıldıktan sonra öğrencilerin kendi aralarında spontane konuşması ve haberleşmesiyle protesto gerçekleşti. Görenlerle birlikte protesto edenler daha kalabalık hale geldi, ben de dediğim gibi kütüphanedeydim daha sonra katıldım.

"MASAYA MÜDAHALE ETMEDİK, BÖYLE BİR DÜŞÜNCEMİZ OLMADI"

- Masa açanlar kaç kişiydi?


Onlar da dışarıdan insan getirmişti çünkü tanımadığımız yüzler vardı aralarında. Bu eylemde Boğaziçi’nde yapılan diğerler eylemler gibiydi. Yani belirli bir seviyede giden bir tartışma vardı. Masaya dönük herhangi bir müdahalemiz olmadı. Hatta ben masanın bir ara etrafını dolaştım, masa yerinde duruyordu. Masayı devirelim gibi bir düşüncemiz asla olmadı.

- Böyle bir düşünceyle oraya gitmediniz yani?

Hayır, hayır. Ortak bir tavır almış ve sadece protesto eylemimizi gerçekleştirmek için oraya gitmiştik. Böyle bir düşüncemiz olmadı. Sözlü bir protesto düşünüyorduk, ancak karşı taraf belirli simgeler üzerinden örneğin "Türk bayrağına mı karşısınız" türü kışkırtmalara başvuruyordu. Manipülatif hareketlerle bizi üzerlerine çekmek istiyorlardı ancak biz buna izin vermedik. Biz başından "sakin olalım, derdimizi anlatalım" tavrıyla hareket ediyorduk.

"SÖZ KONUSU KULÜP LGBTİ MASASINA SALDIRMAK İSTEMİŞTİ"

Denizhan Eren (Fizik bölümü 3. sınıf öğrencisi): Bu kulübün; yani BİSAK’ın daha önce başka kulüplerin çalışmalarına saldırdığı olaylar yaşandı. Örneğin bir ara LGBTİ masasının kaldırılmasına dönük bir saldırı girişimleri olmuştu, biz ve başka kulüpler buna engel olduk. Bu olayda ise biz toplu değil, oradan buradan duyan kişiler olarak toplandık, onlar başından beri kışkırtmaya çalıştı. Orada şehitler için lokum dağıtılmıyordu. Bunu çok sonradan uydurdular, kendileri sonra olayı çarpıttı. Bizim saldırı gibi bir girişimimiz olmadı. O sırada bunlar kışkırtmaya devam ederken kulübün masasından biri bizi çekiyordu. İnsanlar bunu gördü ve gerilim giderek arttı.

Denizhan Eren

"MASA İZİNSİZ AÇILMIŞTI"

- Sonra ne oldu?

S.Ö.: Biz bir talep üzerinden gitmiştik. O da masanın kaldırılmasıydı. Savaş olarak nitelediğimiz bir durumun şekerlerle, lokumlarla kutlanmasını kabul etmiyorduk. Bu yüzden masanın kaldırılmasını istiyorduk. Biz masa kaldırıldığı takdirde sorunun çözüleceğini belirtiyorduk. Ancak onlar provokatif hareketler yapınca bir itişme yaşandı. Polis ve okulun özel güvenliği oradaydı ve gerilim büyümedi. Bir süre sonra dekan geldi ve masanın izinsiz olduğunu belirterek kaldırılmasını istedi. Polisler de onları bu konuda uyardı. İdare de bu olayın büyümesini istemiyordu.

"CUMHURBAŞKANINI ETİKETLEYEREK BİZİ SOSYAL MEDYADA HEDEF GÖSTERDİLER"

- Nasıl büyüdü?

Bu mesele sosyal medyada yayılınca büyüdü. Olay bitince bizden olan 3 arkadaş kapıdan çıkarken gözaltına alındı ancak kısa bir süre sonra serbest bırakıldı. Çektikleri görüntüler sosyal medyada yayılınca olay büyüdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemleri milliyetçi duyguları yükseltmişti. Sürecin kendisi çok sertti. İki gün boyunca sosyal medyayı takip ettik, bizi hedef göstermeler hız kazanmıştı. Videoyu paylaşanlar Erdoğan’ı etiketleyerek "bunlara bir şeyler yapın" diyordu.

POLİSLERDEN PSİKOLOJİK BASKI: SİZ TERÖRİSTİNİZ

- Sonra gözaltına alındınız. O süreçte neler yaşadınız? Darp iddiaları vardı…

Onur Eren (Tarih 1. sınıf öğrencisi): Arkadaşlarıma nazaran ben daha kısa süre gözaltında kaldım. 3 gün. Taciz edercesine bir takipten sonra kampüsten çıkarken gözaltına alındım. Ben darp görmedim ancak mahkemeye çıktığımız gün dört arkadaşım çok kötü darp edilmişti. Soyup darp etmişlerdi. Küfür ve hakaretler olmuştu. İçerde çok büyük bir psikolojik baskı yapıyorlardı. İşte "siz teröristsiniz", "siz vatanı sevmiyorsunuz", "döveceğiz sizi", arada gelip "siz komünist misiniz, sosyalist misiniz?" gibi şeyler söyleyip baskı yapıyorlardı. Dört arkadaşımla çıktım onlar tutuklandı ben serbest kaldım. Bu beni kötü etkiledi. Psikolojik açıdan çok etkilendim.

D.E.: Sabahın dördünde, 20 kişi evimi bastı. Ben böyle bir şey beklemiyordum. Böyle bir durumdan dolayı gözaltına alınacağımı beklemiyordum. Evin etrafını çevirmişlerdi. İki akreple gelmişlerdi ve hiçbir şey açıklamadılar. Bana bir şey yapmadılar ama bir arkadaşımın kafasını duvara vurmuşlardı.

"ÇOK SIKTIKLARI TERS KELEPÇEYİ AÇAMADILAR"

Mustafa Ada Gök (Tarih Bölümü 1. sınıf öğrencisi): Beni de Denizhan ile aynı gün aldılar üniversite yurdundan. Odamı aramaya başladılar. 12 Eylül dönemini çok bilmem ama o dönemi andırıyordu. Raflarımdaki kitaplarımın tek tek isimlerine bakıyorlardı. Ters kelepçe takarak akrep denilen araca götürüyorlardı. Ters kelepçeyi çok sıktıkları için çığlık attım, bunun üzerine "ters kelepçeyi açalım" diye kendi aralarında konuştular ancak 20 dakika boyunca uğraşıp açamadılar. Hastaneye kadar o şekilde götürdüler. (Bileğini gösterip) halen izi var. Doktor güç bela çıkardı, elime baktım halen kanıyordu. Ancak doktor bunu rapora yazmadı.

"SAVCI DEĞİŞTİ, TUTUKLAMAYA SEVK ETTİ"

Avukatlar geldiğinde ümitli konuşuyorlardı. Biz de ümitliydik. Saatlerce eksi yedinci katta bekledik. Polisler aninden gelip "duruşmaya çıkıyorsunuz" deyince biz bir şeylerin ters gittiğini anladık. Avukatlar salona girmeden "savcı değişti" dedi. Gelen savcı tutuklanmaya sevk etti. O an nöbetçi mahkemenin tavrı bana bir tiyatro sahnesi gibi geldi. Her şey yazılmıştı, ne olacağı belliydi. Herkes kendisine verilen rolü oynamıştı. Ben ifadeye giren dördüncü ya da beşinci kişiydim. Emniyetteki ifademin doğru olup olmadığını sorup dışarı çıkardı, benden sonra girenler de çok kısa kaldılar. Arkadaşlarım tutuklandığında hiçbir tepki veremedim. Çok garipti açıkçası.

MÜLAKAT SORGUSU: SEN FİŞLENDİN, AİLEN DE FİŞLENMİŞ OLDU

S.Ö.: Gözaltına alındıktan 2 gün sonra bizi gece yarısı uyandırıp mülakata götürüyorlardı. Bu mülakat dedikleri aslında sorguydu ve seni tehdit ettikleri, ailenden, arkadaşlarından ve eğitiminden başlayarak nasıl mahvedeceklerini anlatıyorlardı. Psikolojik olarak kötü bir süreçti.

- Neler söylüyorlardı?

S.Ö.: Örneğin "Ailenden biri iş mi arayacak? Bulamayacak" diyorlardı. "Sen fişlendiysen onlar da fişlenmiş olacak". "Arkadaşlarını takip edeceğiz, sosyal medyadan bulacağız". "Sevdiklerini bile biliriz" diyorlardı. Tüm bunların arasında sana baskı yaparak, bir isim vermeye zorluyorlardı.

- Savcınız değişti, bunu haber yapan muhabire soruşturma açıldı…

S.Ö.: Evet, Ankara’dan bir telefon gelmiş ve biz mahkemeye çıktığımız gün savcı değişmişti. O savcı bizi görmeden tutukluluğa sevk etti. O savcı tutuksuz yargılanan birkaç arkadaşımız için de mahkeme kararına itiraz etmişti.

"HOCALARIMIZ DERSLER KONUSUNDA YARDIMCI OLUYOR"

- Cumhurbaşkanı Erdoğan "Bu gençlere üniversitelerde okuma hakkı vermeyeceğiz" demişti. Bu konuda son durum nedir?

S.Ö.: Boğaziçi’nin diğer üniversitelere göre daha özgün bir konumu var. Tutuklanmalarla çok karşılaşmış bir üniversite değil. Hocalarımız bu konuda bize yardımcı oldu, oluyor. Eksikliklerimizi tamamlamak ve sınavlarımıza girebilmemiz için bize eylül ayına kadar süre verdiler.

- Derslerinizden de uzak kaldınız…

S.Ö.: Sayısal öğrencileri için daha zor oldu. Örneğin benim bir sürü deneyim vardı, onları kaçırdım. Ben tutuklanmadım ama 10 gün kaldığım için geride kaldım ve bunun telafisi yok. Derse devam etmek için materyal sıkıntısı yaşadık. Halen de yaşıyoruz.

"KENDİMİ DAHA GÜÇLÜ HİSSEDİYORUM"

- Tahliye olunca neler hissettin?

S.Ö.: Bu süreçte arkadaşlarımız, milletvekilleri, gazeteciler destek verdi. Tahliye olduğumda da onlar ve yine tanımadığım insanlar vardı. Hepsine sarılarak teşekkür ettim. Ailem gibi oldular. Bunları görünce kendimi daha güçlü hissettim.

Öne Çıkanlar