AKP döneminde artan tecavüzler ve Süleyman Soylu'nun durumu...

Cinsel istismar AKP hükümetiyle hortlamadı sadece arttı. Artma nedeni de siyasal islamın verdiği güvence ve beraberinde imamlar, ilahiyaçılar ve profesörler tarafından yapılan açıklamalar.

Bir iktidar döneminde neler artabilir yada azalabilir diye düşündüğümde yazdığım konu hiç aklıma gelmemişti. Başlık uzun olmasın diye detay yazamadım, sadece tecavüz değil AKP döneminde artan, kadın ve çocuk tacizleriyle birlikte cinayetleri de arttı. İkincisi de tek başına içişleri bakanı Süleyman Soylu’yu bağlayan bir konu da değil ama kendisi ABD’ye sokulmadığından, terörist ve tecavüzcülüğü konusunda şüpheye düştüğünden onun adını yazdım. Dediğim gibi, ülkenin büyümesi küçülebilir, enflasyon artar, işsizlik artar, alım gücü düşer, bunlar dünyanın bütün ülkelerinde olabilir ve dönem dönem inişler ve çıkışlar yer değiştirir ama kadın-çocuk cinayetiyle tecavüzü artmaz, hep azalır.

O zaman ne oldu da bugünlere geldik ve bir hâkim bozuntusu avukat kadının etek boyunu ölçmeye kalktı, geçtiğimiz hafta Ankara’da gözaltına alınan dışişleri memurlarına yapıldığı iddia edilen tecavüzler ayyuka çıktı, bir amca 1,5 yaşındaki yeğenine tecavüz edip parçalara böldü.

Benim yazılarımı takip edenler türbanın üniversitelerde serbest bırakılması imzalandığındaki tavrımı bilirler, karşı çıktım ve oldukça da tepki aldım. Hakkımda yazmayan kalmadı ama bugün de hâlâ aynı düşüncedeyim. Tartışmanın insanların birey olarak başlarını kapatma kısmını bir kenara bırakıp, türbanın hem siyasal imge, hem de kadın özgürlüğü tartışması üzerinden yaptığımızda bugün geldiğimiz durumun hiç de şaşırtıcı olmadığını görüyoruz.

Türbanlı (Bilhassa öğrenciler) kadınlar askerî birlikler gibi siyasi yaşamın ortasına bırakıldığında Türkiye’de laisizm tartışması başka bir boyuta dönüştü. Bu 2 taraf için bir felaketti, laiklere göre her kapalı kadın dinci, her açık kadın da dinsiz ve Allahsız sınıfına sokuldu. Bu belli bir kesim tarafından bilerek yapıldı ve siyasal İslam tam da bununla beraber uygulamaya geçti.

Özgürlük adı altında türbanlı kadınları savunan solcu ve liberaller bence iki şeyi birbirlerine karıştırdılar, bireylerin kapanmasıyla, grupların kapanıp siyaset yapmaları arasındaki farkı göremediler. Kadınların türbanıyla başlayan siyasal İslam başka bir evreye doğru gelmeye başladı ve hiçbirimiz tehlikeyi fark edemedik.

Türbanın en şiddetli tartışıldığı dönemde Mersin’de bir lise müdürü kız öğrencilerle erkek öğrencilerin birbirlerine yanaşırken aralarında 28 santim bırakmalarını talimat gibi açıkladı. Bu Türkiye’de bir lise müdürünün cinsel anlamda yaptığı ilk açıklamaydı ve 3-4 tartışmayla beraber geçiştirildi, çünkü biz çocukların önünde cinselliği tartışamayan ve bunu yasak sayan bir toplumuz.

Bunun arkasından neler konuşulduğunu biliyoruz, 6 yaşındaki kızlar dinen cinsel obje noktasına getirildiler ve bu açıklamalar imamlardan profesörlere terfi etmeye başladı. Babaların kızlarından haz duyabileceği söylenmeye başlandı ve bu konular cezalandırılmak yerine tartışma konusu oldu. Dini ve özel çocuk yurtlarında çocuk istismarı, taciz ve tecavüzler artık gündelik haber olmaya başladı.

Peki bütün bunlara karşı hükümet neler yaptı, ne gibi önlemler aldı yada aldı mı? Benim anımsadıklarımdan birisi tacizci yada tecavüzcünün hadım edilmesi tartışıldı. Sanırım hükümet burada Osmanlı sarayında padişahların cariyelerine bakan hadım edilmiş adamlarla suçluları karıştırdılar ki sarayda hadım edilenlerin belli bir süre sonra eski durumuna geldiği bir rivayettir.

İkinci iğrenç tartışma tacize yada tecavüze uğrayan çocukların 12 yaş altı ve üstü tartışması yapıldı. 12-15 yaş arası çocuğun cinselliğe rıza gösterebileceği öne sürüldü. Bunun tek nedeni var esasında, o da kızın baliğ yaşı dedikleri yaş, yani artık regl olması ve kadın sayılması, daha doğrusu anne olabilme yetisine biyolojik olarak sahip olması. Anayasa Mahkemesi Bafra'da bir Ağır Ceza Mahkemesi'nin başvurusu üzerine, "15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına" ilişkin hükmü iptal etti.

İş öyle bir noktaya geldi ki, Diyanet İşleri Din İşleri Yüksek Kurulu bir babanın küçük kızını şehvetle öpmesinde ve sarılmasında sakınca olmadığını açıkladı. Ne kadar daha sonra yalanlasalar da ben aşağıda belgesini sunacağım.

Gelmek istediğim nokta şu, cinsel istismar AKP hükümetiyle hortlamadı sadece arttı. Artma nedeni de siyasal islamın verdiği güvence ve bununla beraber önce imamlar, sonra ilahiyaçılar ve profesörler tarafından yapılan açıklamalar ve hükümetin bu açıklamalara karşı daha çok sessiz kalması, adaletin duymazdan gelmesi ve o kişilerin görevlerine devam etmeleri.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın böyle bir açıklama yapmasına izin veriliyorsa, önceki günü içinde pedofili öven yazı olan kitabın yazarı ve yayıncısının gözaltına alınması (Serbest bırakıldılar) yada etek boyunu fotoğraflamak isteyen hâkimin görevden alınması bana hiçbişey söylemiyor, sadece göstermelik gibi geliyor.

Türbanı simgeleştirip, kızları askerî birlik gibi tartışmanın içine soktuğunuzda, daha doğrusu Kur’an’daki bir Ayeti laik olduğu iddia edilen ülkenin yasalarının içine hem demokrasi hem de kadın özgürlüğü adına koyarsanız, işte bu tartışmaları ve gerçekleri yaşarsınız. Ve sonuçta Süleyman Soylu’nun ABD’ye girmesi yasaklandığında, isnat edilen suçunun ne olduğunu bilmesine karşın o kendi teröristliğinden ve tecavüzcülüğünden hep şüphe edecektir, çünkü ona göre Erdoğan’ı sevmeyen herkes, her yerde dövülebilinir, bu suç olamaz. Zaten son açıklamasında "Erdoğan’ın ülkesinde" dedi ki, düşman başına.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi