Bir projeydin, şimdi 'bitik proje'sin Erdoğan (2)

Son dönemde herkesin ortak söylediği bişey var ya “Erdoğan bütün bakanlıklara dindarları doldurdu” diye, oysa bu olay, 1974 yılında kurulan CHP-MSP koalisyonu zamanında başlıyor.

12 Eylül darbesinin ilginç bir komutanı var, kendisi o dönem Askeri Tarih ve Stratejik Etüd başkanı tümgeneral Mahmut Boğuşlu. Boğuşlu o dönem askeriyeyle dinin daha doğrusu İslamiyetin bütünleşmesini şu şekilde kaleme almış: "Dinin, İslamiyet’in, en azından bir disiplin meselesi olarak ele alınması ile ilgili hususlar. Bilindiği gibi din, İslamiyet, öteki dünya ile ilgili hükümleri dışında en azından bir disiplin kuralları kümesidir. Zamanın çok çeşitli ve zor şartları içerisinde toplumda ve bilhassa aile seviyesinde disiplin ihtiyacı daha da artmaktadır. Disiplin, dünyanın en pahalı üretimidir. Disiplini kolaylıkla üreten ve ucuza mal edebilen bir düzen, asker ocağı, kışlalar ve bazı eğitim kuruluşları dışında, henüz icat edilmemiştir. Türk tarihinde disiplini en ucuza imal edebilen düzenlerden biri ise İslamiyet’tir. (…) Kuran-ı Kerim’i ezbere bilen hafızların yanında Türkler bu mukaddes kitabı 10-15 dakikada ve 3-5 sahifede özetleyecek derecede bilgi sahibi olmalıdır. Din adamı tipinde değişikliğe gidilmeli, her türlü meslekten, hâkimden, savcıdan, avukattan, lise öğretmeninden, doktordan, gemi kaptanından yeni bir din adamı tipi yetiştirilmelidir. Bu arada son yıllarda sayıları artan imam hatip okulları reorganize edilmeli, bu okullara endüstriyel, ticari, turistik vs. hüviyetler kazandırılmalıdır."

Boğuşlu’nun önemli özelliklerinden biri de hem Kıbrıs Barış Harekatı’nda 6. Kolordu’nun kurmay başkanlığını yapmış olması hem de 78’deki Kahramanmaraş Katliamı’na müdahale eden son ekibin başı olmasıdır. Son olarak da Harp Akademileri komutanlığı yapmıştır. Şimdi devreye başka birisi giriyor, önceki genelkurmay başkanlarından İlker Başbuğ. Başbuğ da bir açıklamasında "Yüzde 99’u müslüman olan bir ülkede. İmam hatiplerin kapatılması cumhuriyet tarihinin en yanlış noktalarından biridir…" İlker Başbuğ’un iddiası İmam Hatip’lerin aydın din adamı yetiştirmek için açıldığı ve kapatılmasıyla beraber tarikatların çoğalması. Matematik, fizik, kimya, biyoloji, edebiyat, felsefe, sosyoloji, geometri gibi dersleri okumayan birisinin ne kadar aydın yetişeceğini kestirmek benim için zor, İngilizce yerine Arapçayla ne kadar aydın olunur, ne yalan söyleyeyim, ben yok anlamak. Bunların arkasından da önceki genelkurmay başkanı Hulusi Akar’a geldiğimizde cami yaptıran bir genelkurmay başkanı ve AKP bakanı bir komutan görüyoruz.

Eski kara kuvvetleri komutanlarından Aytaç Yalman da ilginç bir kişilik, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmiş komutan, Jandarma Genel Komutanlığı’ndan Kara Kuvvetleri Komutanı olmuş ilk subay ve daha kıdemli olmasına karşın elenen komutan Edip Başer.  Yalman’ın anılarına göz attığımızda nedeni çok açık ortaya çıkıyor: "Size kimya öğretmenimiz Albay Zeynel Abidin Işık’tan bahsetmek isterim. Bir kimya hocası olmanın yanında değerli bir din adamı imiş. Biz bunu o tarihte bilmezdik. Derslerin yarısında Peygamber Efendimizin hayatı ve yaptığı savaşları anlatırdı. Bizim açımızdan bir problem yoktu. Okul komutanlığı da herhangi bir rahatsızlık duymazdı. Biyoloji hocamız Binbaşı Hakkı Alpacar Çengelköy Camii’nde gizlenerek namaz kılmayanları takip eder ve bunu notlarına yansıtırdı. Onu da rahmetle anıyorum."

Bu anı size önemsiz gibi gelebilir ama gerçek pek de öyle değil, ordu bildiğimiz kadar laik olduğu söylenen bir ordu değil esasında, içinden tarikat çıkarmış bir ordu var karşımızda. Hüseyin Hilmi Işık da aynı Zeynel Abidin Işık gibi askeriyede kimya öğretmenliği yapmış ve Işıklar Cemaati’nin kurucusu olmuştur. Türkiye Gazetesi’nin eski sahibi Enver Ören de askeri öğrencidir ve yaşadığı sürece Işıklar Tarikatının önemli bir kişisidir hem de Hüseyin Hilmi Işık’ın damadıdır. Oldukça laik bir orduymuş, değil mi?

Bu iş nereye kadar mı geliyor, Hürriyet Gazetesi el değiştirdikten sonra gazetenin başına getirilen ve geçtiğimiz günlerde pasifize edilen Mehmet Soysal bugüne dek hep Işıkçılar cemaatinin yayın organlarında çalıştı.

Esasında biraz daha gerilere gitmek istiyorum. Hani bilhassa son dönemde herkesin ortak söylediği bişey var ya "Erdoğan bütün bakanlıklara dindarları doldurdu" diye, oysa bu olay çok daha önceden, 1974 yılında kurulan CHP-MSP koalisyonu zamanında başlıyor. Necmettin Erbakan’ın başbakan yardımcısı olmasıyla beraber bakın hangi bakanlıklar dindarlara veriliyor: Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, verilen başka bakanlıklar da var ama en önemli 2 bakanlıkta kadrolaşma taa o zamandan başlıyor.

Kenan Evren’den Mehmet Boğuşlu’ya oradan da demokrasiye geçiş adına yapılan seçimi kazanıp hükümeti kuran ANAP genel başkanı Turgut Özal’a geldiğimizde zincirleme İslam’a geçişi görüyoruz esasında. Proje her tarafta devam ediyor ve halkın diliyle "Takunyalılar" dönemi başlıyor. Sonraki yazıda da Özal ve devletin dinselleştirilmesi bölümünü yazacağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi