Erdoğan’ın beklediği nasıl bir evlilik ve çocuk…

Yasalar önünde sadece imam nikâhıyla yapılan evlilikle, beraber yaşamı aynı evde paylaşmak arasında hiçbir fark yok.

Bir gazeteci için bulunmayan fırsat o ülkeyi yöneten siyasi kişinin her olaya maydanoz olmasıdır sanırım. Düşünsenize, bir başbakanımsı bir cumhurbaşkanımız var, adamın savaşçı mantığını eleştirirken, ertesi gün kaç çocuk yapılıp yapılmaması konusunu tartışıyorsun. Beyoğlu’nun göbeğine AVM yapma fikrine karşı çıkarken, ülke halklarının kaç yaşında evlenmeleri gerektiğini, toplumun evde kaldığını söylüyor. Yada son günlerde Kanal Istanbul diye bir saçmalık başlatmış ve hedef haline gelmişken, çocukların dindar yetiştirilmesini öğütlüyor. Irak ve Suriye’den sonra Libya’ya da asker göndermek isterken, şimdi bir de resmî nikâh dışı evlilikten şikayet ediyor. Anlamadığı yok, aynı televizyonlara çıkan uzmanımsılar gibi, onlar da hangi konu konuşuluyorsa, nedense ya o konuda çok kitap okumuşlar yada biliyorlar zaten canım.

Erdoğan önceki gün "Kızlarımız da erkeklerimiz de çoğu 30'u aşkın evleniyor veyahut da çoğu evde kalıyor. Böyle bir şey olur mu? Devlet babadan bahsediyor muyuz, devlet babanın başında da şu anda Erdoğan var mı? Var, ben de şu anda tavsiye ediyorum. Hiç evlenmeyenlerin sayısı da artıyor, evlilik dışı hayat biçimi medya aracılığıyla meşrulaştırılmaya, daha da vahimi özendirilmeye çalışılıyor, televizyonların birçoğunda bunun kampanyası yapılıyor. Aman bunlara dikkat edelim. Aile kurumunu kökünden kurutmayı amaçlayan sembollerin önü bilinçli bir şekilde açılırken, aile kurumuna sahip çıkan davranışlar küçümseniyor. Bu büyük tehlikeye hep birlikte karşı koymalıyız" dedi.

Öncelikle şunu söyleyeyim, Erdoğan bu tartışmaya ilk olarak herkesin 3 çocuk yapması gerektiğini söyleyerek başladı. Baktı olmuyor kürtaj yasasını çıkardı. Daha sonra daha fazla teşvik edeceğine inanarak 5 çocuk yapılmasını istedi. O zaman benim kafama bir soru takıldı, Erdoğan gibi tam bir maço tipli ve ataerkil bir kişi, kendisinin 4 çocuğu varken neden 4 çocuk yapılmasını istemez, bu kadar megaloman birisi neden kendisini örnek vermez de 3 yada 5 çocuk ister. Benimkisine saçma ve boş bir saplantı diyebilirsiniz, haklısınız da ama ben bunu hep merak ettim.

İkinci olarak Erdoğan konuşmasında "Kızlarımız da erkeklerimiz de çoğu 30'u aşkın evleniyor veyahut da çoğu evde kalıyor." diyor ya, tamam da kızı Sümeyye Erdoğan 31 yaşında evlendi, ne diyeceğiz buna. Erdoğan’ı seven yada sevmeyen kimsenin aklına Sümeyye Hanım’ın evde kaldığı akla gelmezken, hem bir baba, hem de bir cumhurbaşkanı, bu kenar mahalle dedikodusunu nasıl yapabiliyor ki. Sümeyye Erdoğan evde kaldığı için evlenmedi ki, sevdi ve evlendi, o güne kadar evliliğe layık birisini bulamadığı için de bekledi.

Erdoğan konuşmasının devamında "Devlet babadan bahsediyor muyuz, devlet babanın başında da şu anda Erdoğan var mı? Var, ben de şu anda tavsiye ediyorum." diyor. Türklerin atası Mustafa Kemal vardı, şimdi de devletin babası, yani devleti oluşturan bizlerin babası ATABABA Erdoğan çıktı başımıza. Devlet babaysa, Erdoğan devletin babasıysa, o zaman doğru söylüyor, yarına bekar kalmasın, herkes nikah masasına. Toplu sünnetten sonra başımıza bir de bu çıkacak.

Gelelim nikâhsız evliliğe. Burada durum biraz karışık, hatta biraz değil, çok karışık. Bu bölümde yazacaklarıma dindar okurlar kızabilir ama ben bu bölümü yasalar karşısında aynı olduğu için yazıyorum, çünkü yasalar aynı işliyor, bilhassa yasa değişmeden önce.

Şöyle anlatayım, yasalar önünde sadece imam nikâhıyla yapılan evlilikle, beraber yaşamı aynı evde paylaşmak arasında hiçbir fark yok. Birinde 3 kez "Boş ol" dediğinde bitiriyorsun –Bilhassa erkek açısından- diğerinde de "Eyvallah" dediğinde bitiriyorsun. Yani ikisinde de "Hayır, boşanmıyorum" diye bir durum yok, çünkü ikisinde de mahkeme yok.

İkinci benzerlik –Yasa değişmeden önce- resmî nikâh olmadan yapılan çocuk babanın nüfus kaydına geçemiyordu. Velayet anneye otomatikman geçiyordu. Ancak imam nikâhlı evlilikte erkeğin bir de resmî evliliği varsa, imam nikâhlıdan doğan çocuk resmî nikâhlı eşin nüfusuna kaydediliyordu, doğal olarak da yine otomatikman öz babanın nüfusuna kaydediliyordu. Daha sonra bu yasa çok medeni ve doğru bir kararla değişti ve nikâhsız çocuk da babanın kütüğüne yazılabilir duruma geldi. Baktım ama hangi yıl ve hükümet yapmış, bulamadım ancak çok doğru bir karar. Bir durum daha vardı, böyle zamanlarda erkeğin nikâhlı eşi yaşamını yitirir yada boşanırsa, erkek kumasıyla resmî nikâh kıyabiliyordu.

Bu arada ikinci evliliklerde kadınlar için konmuş çok çirkin bir yasa var, ondan da bahsedeyim. Kadın ikinci evliliğini boşanmadan sonraki bir yıl içinde yaparsa hastaneden hamile olmadığına dair kâğıt almak zorunda. O sürede eski eşinden hamile kalma olasılığı varmış. Aynı yasa erkek için geçerli değil, ben boşandığım eşim hamile bile olsa hastane raporu almadan evlenebiliyorum. Ataerkillik böyle bişey, erkek her naneyi yiyebilir. O yüzden de birisi devletin babası.

İşte ben burada yine Erdoğan’dan pek bişey anlamadım. Değişen çocuğun nüfusa geçme yasası dışında imam nikâhı ile beraber oturma arasında bir fark yok. O zaman evlilik dışı hayata neden bu kadar kızıyor ki, çevresinde bile bu şekilde yaşayan dünyalarca insan vardır.

Erdoğan bu konuşmayı yapar da diyanet işleri başkanı Ali Erbaş durur mu, o da dün "Geçmişte aile başına düşen çocuk sayısı dörtler, beşlerle ifade edilirdi. Ama şimdi ikilerde. Bunu ikinin altına düşürmememiz lazım. Mutlaka ikinin üzerinde, üç, dört gibi geliştirerek nüfus yapımızı hem sağlam hem nicelik hem de nitelik olarak geliştirmemiz ve sağlam hale getirmemiz gerekiyor. Bu konuda toplumumuzun tüm kesimlerinde bir farkındalık oluşturmamız lazım çünkü aile toplumun bel kemiğidir" dedi.

Ben bu döneme "Papağan türü bürokrasi ve gazetecilik dönemi" diyorum.

Evet, ben gazeteci olarak merak ediyorum, Erdoğan gençlerden nasıl bir evlilik istiyor, açıklamalı. Bir de nasıl çocuk, örnek göstermeli, 17’sinde ehliyetsiz kaza yapıp birisinin ölümüne neden olan dindar ama suçu üstlenmeyen, babasının adıyla kurtulan mı, yoksa atom fiziğiyle, denizler altıyla, uzayla, edebiyatla, müzikle uğraşan mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi