Kur-işlet-devret ve AKP'nin sonu

12 Eylül sonrası kurulan ikinci kur-işlet-devret partisi daha kapanıyor, siyasal sayfalardan siliniyor ve ne ilginçtir ki içinden yeni bir kur-işlet-devret partisi daha çıkararak.

Demokrasinin ne menem bişey olduğunu ya ben hiç anlamadım yada bugüne değin kurulan hükümetler anlamadı. Hatta anlamayan hükümetlere anlaması için yardım eden derin devlet de anlamadı. Çünkü sonuçta darbeler sonrası da bitürlü demokrasi gelmedi bu ülkeye. Kenan Evren de çok çırpındı demokrasi gelsin diye ve darbenin başbakan yardımcısı Turgut Özal’ın kurduğu ANAP’a karşı Özel Harp Dairesi’nin önemli adamlarından Turgut Sunalp’e bir parti kurdurttu.

Ama olmadı, halk darbeyle hiçbir ilişkisi olmayan Necdet Calp’in Halkçı Parti’si yerine darbenin içinde görev alan ANAP’ı seçti ve liberal sol yazarlar halkın demokrasi dersi verdiğini yazarak bayram yaptılar. Oysa demokrasi bu kadar basit değildi ve 12 Eylül darbesiyle kapatılan partilerin yeniden kurulması ve siyasete girmeleri yasaklanan siyasilerin tekrar siyaset yapabilmeleri referandumda oylanacakken Özal yasakları savundu. AKP kendi bitişini o gün imzaladı, gerisi boştu.

Ve ANAP bu olaydan sonra yavaş yavaş kendisini bitirdi. Bitirdi ama yenisi gerekiyordu, 12 Eylül’de Kenan Evren bütün konuşmalarını elinde Kur’an’la yapıyor ve her konuşmada kendince demokrasi gereği bir ayet okuyordu. Herkes kendi arasında da olsa faşizmi tartıştı ama bir komutanın dinle bu kadar iç içe geçmesini sorgulamadı. Oysa Ilımlı İslam kurgusu yavaş yavaş başlamış, arkasından tarikatçı Özal gelmiş ve tarikat yerine demokratlığı yazılmıştı.

Herşey sırasıyla devam ediyordu, Fethullah Gülen ekibinin okulları ciddi sayıda bürokrat olabilecek kişiler yetiştirdi, Ilımlı İslam’ın bir koluydu ve Türkiye’nin yönetilmesinde önemli rol oynayacaktı. Bunun için rol kişiler de bulundu Refah Partisi’nden İstanbul belediye başkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan  bir mizansenle hapsedilerek Abdullah Gül’le yeni parti çalışmalarına başladı ve Refah Parti’den ayrılarak AKP’yi kurdu. Ilımlı İslam’ın üçüncü belki de son aşamasıydı ama bişeyler ters gitti.

AKP – Fethullah Gülen ilişkilerini belki bir gün yazarım ama herkesin tartıştığının aksine ben bir güç ve maddiyat tartışmasından çok siyasal islamın başrolde olduğunu düşünüyorum. Erdoğan’ın yeteri kadar dini ve siyasi birikiminin olmaması ilk 5-6 yıllık iktidardan sonra kendini göstermeye başladı. Aynı ANAP ve Turgut Özal’da olduğu gibi yine sol-liberaller Erdoğan’ı çok sevdiler ve kendilerince demokrasi kahramanı yaptılar.

Oysa Erdoğan’da yeterli birikimin olmaması yavaş yavaş yanındaki bütün doğrulardan uzaklaşmasına neden oldu. İnsanlar 15 dakika sonra Avrupa Birliği’ne gireceğimizi beklerken o önüne gelen ülke liderine babalanmaya başladı ve demokrasiden (Azıcık o da) siyasal islama dönmeye başladı.

Evet, 12 Eylül sonrası kurulan ikinci kur-işlet-devret partisi daha kapanıyor, siyasal sayfalardan yavaş yavaş siliniyor ve ne ilginçtir ki içinden yeni bir kur-işlet-devret partisi daha çıkararak. Ali Babacan’ın kuracağı parti de belki bisüre işe yarayacak, koalisyon hükümetinde yer alacak ama o kadar, kendi felsefesini yazan ve koruyan bir parti olmadığı sürece o da geçici olacaktır.

Erdoğan son zamanlarda hep Topal Ördek örneğini verdi ve herkes yenilenen İstanbul seçimlerini bekledi ve şimdi Erdoğan’a Topal Ördek demeye başladılar. Oysa Erdoğan MHP’siz bişey yapamadığı günden beri zaten kendisi Topal Ördek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi